Günümüzde Kırklareli’de bile hala izlerini görebildiğimiz tarihsel blok üzerine ne biliyoruz? Bugünkü yazımda tarihsel blok ve hegemonya üzerine kısa bir anlatımda bulunacağım. Gramsçi’nin daha çok hegemonya ve tarihsel blok üzerinden okunup irdelendiği bilinir. 1985’lerde ülkemizde oluşan sol liberal akımların refarans göstermesiyle Türkiye’de de izlenmeye başlanan Gramsçi, sivil topum konusundaki çözümleriyle sol literatürün önemli bir düşünürü olduğunu ortaya koydu.
Kimi akımlar Gramsçi’nin kültür çözümlerini, İngiliz merkezli yeni sol hareketin kültürel çalışmalar tartışmalarına temel çıkış noktalarından biri olarak ele alırken düşünürün sivil toplum, tarihsel blok, aydınlar ve hegemonya değerlendirmelerini merkez alan kimi yorumlara da rastlamak mümkündür.
Gramsçi’nin en kapsamlı ve bütünleştirici yorumları kendisini hegemonya ve tarihsel blok çözümlemelerinde gösterir.
Düşünürün çalışmalarında dikkat çeken husus kavramların dikotomiler yani karşıtlıklar üzerinden incelenmesidir.
Hegemonya kavramı ele alındığında bu karşıtlıkların ne denli önemli olduğu, kendiliğinden görülecektir. Hegemonyanın karşı hegemonyayı oluşturması organik geleneksel aydın, organik konjoktürel krizler sivil toplum politik toplum gibi faktörler bu karşıtlıkların en fazla göze batanlarıdır.
Tarihsel blok Materyal güçler, kurumlar ve ideolojiler arasındaki tarihsel bir birlikteliği ifade eder ya da daha geniş olarak, kurucu unsurlarına tutarlılık ve stratejik bir hedef veren hegemonik fikirler bütünü etrafında siyasi olarak örgütlenmiş farklı sınıfsal güçlerin ittifaklarını ifade eder.
Bir tarihsel bloğun oluşabilmesi için öncelikle bu bloğun yapısıyla üst yapının uzlaşması gerekmektedir.
Tarihsel blok içerisindeki yapı-üst yapı ilişkilerinin bu çözümlenmesi Gramsçi yorumcularının bu iki öğenin karşılıklı önemi sorununu düşünmelerine yol açmıştır.
Gramsçi’nin kolektif insan kavramına da değinilmelidir. Zira düşünür, dünyada kolektif bilincin varlığına ermemiş yani kolektif insan tarafından yapılmamış hiçbir tarihsel eylem bulunmadığını vurgular.
Tarihsel bloğu ideolojilerle birlikte ele alan düşünür maddi güçlere sahip olmaksızın tasarlanan ideolojilerin ham hayalden öteye gidemeyeceğinden hareketle bu çözümlemenin tarihsel blok anlayışını güçlendirdiğini bildirir.
Hegemonya bir sistem içerisindeki bir elemanın diğerlerinden üstün, baskın olduğunu belirtir. Marksist teoride daha teknik ve hoş olarak kullanılmıştır. Gramsçi’nin eserlerinde baskın sınıfın boyun eğenlerin izniyle gücü kazanması olarak bahsedilmiştir.
Tarihsel blok kavramı yani doğa ile düşünce arasındaki birlik karşıtlıklar ve farklılıkları oluşturan birliktir diyen Gramsçi yapıdan karmaşık üst yapıya geçmişte bir uğrak noktası olarak arınma kavramını kullanır.
Ortodoks, Marksizm, Kapitalizm koşullarında yönetilenlerin, yönetici sınıfların önderliğinde özgürce rıza göstermelerinin oynadığı rolü açıklama yetersizliği sebebiyle eleştirilebilir.
Tarihsel bloğun yapı-üst yapıyı ve sivil-politik toplum bağlamında gösterdiği dikotomi kişiyi tarihsel bloğun siyasal yönü olan hegemonyaya götürür.
Gramsçi, işçi sınıfının egemenliğini, köylü alt sınıflarıyla uzlaşması halinde kurulabileceğini fark ettiğini görüşlerine ekler.
Portolle’nin deyimiyle toplumsal tabanın değiştirilmesi yatmaktadır. Gramsçi bu konuyu böyle bir sonuç ancak işçi sınıfı eğer öbür alt sınıflarla, bu durumda anlaşmasını sağlayacağı köylülükle, bir bağlaşmalar sistemi sayesinde yönetimin toplumsal tabanını genişletirse elde edebilir şeklinde değerlendirmiştir.
Lenin hegemonyanın sınıfsal tabanı ve politik etki, politikanın özgüllüğü üzerinde dururken, Gramsçi, kavramın yapısal önemini dışlamaksızın etik politik özgüllüğüne de vurgu yapar.
Hegemonyanın kurulması ve siyasal egemenlik ilişkisinin başarılması için mutlaka geniş kapsamlı bir yapılama ve bazı alt sınıflarla iletişime geçmesi sağlanmalıdır.
İtalya özgülünde bu ittifak geniş köylü yığınlarının işçi sınıfının hegemonyasını kabulüyle başlayacaktır. Yine tarihsel blok açısından meseleye bakıldığında egemen grup bağımlı grupların genel çıkarlarıyla somut olarak eşgüdümlemiştir ve devlet yaşamı sürekli bir oluşum ve temel grubun çıkarıyla bağımsız grupların çıkarları arasındaki egemen grubun çıkarlarının ağır bastıkları kararsız dengelerin sürekli bir aşılması olarak düzenlemiştir.
Böyle bir sistem içinde, yönetici sınıfın çıkarlarıyla yardımcı grubun çıkarları demek ki tamamlayıcı çıkarlardır sonucuna ulaşılır.
Bir toplumda yönetenlerle yönetilenler arasında yönetilenlerin yönetenlere itaat etmelerine yol açacak hassas dengenin kurulmasının öneminden bahseden Gramsçi, grup bağdaşıklığının saptandığı dönemlerde itaatin otomatik ve ilelebet sağlandığının düşünülmesinin büyük bir hata olduğunu ortaya koyar.