İslam Alemi’nin tüm yıl boyunca beklediği, on bir ayın sultanı Ramazan Ayı’na kavuştuk. Çocukluğumdan beri ilgimi çeken bir şey var. Bugün biraz bu konu hakkında konuşmak istiyorum.
Eskiden bayramlarda anne babama gider heyecanlı olup olmadıklarını sorardım. Kendimle kıyaslayınca aslında çok heyecansız geliyorlardı bana. Sanki normal bir günmüş gibi davranıyorlarmış gibi hissediyordum.
Fakat büyüdükçe bende de bayram heyecanı eskisi gibi kalmadı. Bunu herkes yaşıyordur zaten. Fakat tüm bunların sonrasında fark ettiğim bir şey var ki, insanların heyecanı Ramazan Ayı’na karşı aynı kalıyor.
Ramazan Ayı’nın gelmesi herkeste, inanan herkeste bir heyecan yaratıyor. Ramazan Ayı’nın öncesinde yapılan hazırlıklar, koşturma, o insanın yerinde duramama hali benim dikkatimi çok çekiyor. Büyük-küçük herkesin bu heyecanı hala yaşaması bana çok keyif veriyor.
Ramazan Ayı ile ilgili en sevdiğim şeylerden biri, iftar sofrasında beklenen son on dakika. Hani sofrada herkes otururken, ezanın okunmasını beklediğin, sabırsızlandığın o anlar her zaman çok heyecanlandırıyor beni.
Küçük yaştayken iftara saatler kala pide sırasına girerdik. O zamanlar şu an görülen pide kuyruklarından çok daha kalabalık olurdu fırınların önleri. Yaklaşık iki saat kadar sırada beklerdik.
O sırada muhabbet ederdik, yeni insanlarla tanışırdık, iftar saatini beklerdik. İftara on beş dakika kala koşa koşa evimize dönerdik ellerimizdeki sıcacık pidelerle. Şimdi böyle bir sıra da yok, o sırada beraber bekleyeceğimiz arkadaşlarımız da yok.
Aramıza mesafeler girdi, iş temposu hepimizi farklı şehirlere attı. Bugün yanımızda olan arkadaşlarımızla iş ve ev işleri arasında koştururken, ne yazık pide sırasında bekleyebileceğimiz bir saatimiz bile kalmıyor.
Hatta birbirimize bile çok az vakit ayırabiliyoruz.
Ramazan Ayı’nın gelmesine sevinmekle ilgili şöyle bir şey okudum, sizlerle de paylaşmak isterim:
“Hz. Peygamber (s.a.v) Ramazan ayının gelişine sevinmiş ve ashabını müjdelemişler. Sahabeler de bu ayın girişiyle sevinmiş ve birbirlerini müjdelemişler. Zira Ramazan’ın gelişine sevinmek imandandır. Çünkü mü’minin kalbi iman ve ibadetle huzur ve neşe bulur, mutlu olur. Bunun için vakitleri fırsat bilir. Bir avcı maharetinde ibadet vakitlerini gözetir. Gözettiği fırsatlardan birisi de ramazan vakitleridir. Ramazan, her samimi kulun özlemidir… Evet bu güzel aya kavuştuğumuz için sevinçliyiz. Nasıl sevinmez ki Müslüman?
Ramazan Kur’an ayıdır. Kerem ve bağış ayıdır. Şeref ve itibar ayıdır. İnsana şeref, onur, yücelik kazandıran aydır. Ayların sultanıdır. Rahmet ve mağfiret ayıdır. Cehennemden kurtuluş ayıdır.
Öyle bir ay ki, gecesi ayrı bereketli, gündüzü başka bir bereketli, ibadeti bereketli, zikri bereketli, sevabı bereketli, selamı bereketli, duası bereketli, iftarı ve sahuru bereketli… Bereketin bol olduğu bir aydır. Bu ayın gelişine sevinmek Müslüman’ın vasfıdır. Gelince de bu ayda hayır ve hasenatla ahretine azık hazırlamak en önemli görevidir. Bağışlanmadan, bağışlanmak için gayret etmeden bu imkânı elinden kaçıran büyük bir mahrumiyet yaşamış demektir. Bu ayda rahmet, yağmur damlaları gibi üzerimize yağar. Rahmet yağmurundan kaçan kişi talihsizdir. Bu rahmet yağmuru, kişinin gönlünü temizler, kalbini onarır, aklını nurlandırır, hayatını bahar çiçekleriyle donatır. İnsan kendisini bundan nasıl mahrum eder? Ekmekten, sudan, havadan daha çok muhtaç olduğumuz rahmetten kim kendisini mahrum bırakmak ister?
İşte rahmet ayı geldi. Ramazan geldi. Sevinçliyiz.
Ramazan, yarı yolda kalanları yolun sonuna ulaştırmak için gelir. Yol üzerinde bulunanları teşvik etmek için gelir. Yoldan çıkmış olanlara istikamet çizmek için gelir. Yolda kaybedilenleri tedarik etmek için gelir. Yolda kirlenenleri arındırmak için gelir. Yola çıkmamaya nefsini, şeytanı, çevresini bahane kılanları harekete geçirmek için gelir. Yolda samimi olanlara müjdeler vermek için gelir.
Müslüman ramazana kavuştuğuna sevinir. Ramazan kadın erkek, genç yaşlı, büyük küçük, yedisinden yetmişine her Müslümanlar için bir neşedir, ibadetler için coşkudur, iftar ve infak için heyecandır, cami, kardeşlik, birlik ve beraberlik için kültürdür, nesilden nesile taşınan medeniyettir, öncekilerle sonrakiler arasındaki iletişimdir. Fani dünyanın, ahrete açılan reyyan kapısıdır.”