Son zamanlarda Kırklareli’de gördüğüm bir durum var. Herkes mutsuz gibi geliyor. Mutluluk maskesinin altına saklanmış bir sürü yorgun insan.
Hayatınızın ipleri sizin elinizde mi?
Nasılsınız? Gerçekten nasılsınız?
Kendi kendinize kaldığınızda nasıl hissediyorsunuz? İnsanlardan birkaç adım uzaklaştıktan sonra nasılsınız?
Gözünüzü kapattığınızda ne düşünüyorsunuz mesela? Bırakmayı mı?
Yoksa yorgunluğunuzu mu hissediyorsunuz sadece? Hani o insanı adeta bir çuval gibi hissettiren yorgunluk. Kendinizi hiçbir işe yaramayan, kimsenin derdine derman olamadığınızı hissettiğiniz an gibi.
Çocukluğunuzun geçtiği o sokağı özlediğiniz zamanları düşünün. Artık bir şeylerin yerinde olmaması, yerinde olsa bile eskisi gibi olmamasının sizi ne kadar üzdüğünü fark ettiğiniz o anı düşünün. Bulunduğunuz odaya, şehre, ülkeye ve hatta dünyaya yabancı hissettiğiniz o anlar mesela…
İnsan hayatında zaman zaman belirli dönemeçlerden geçer. Hayat aslında yokuşları, dönemeçleri ve çukurları olan bir yoldur. Bunlardan kaçış yok maalesef. Herkes bunları yaşıyor.
Oysa olayın iç yüzü her zaman daha iç acıtıcı. Tüm bunları yaşarken, kimsenin sizi gerçekten anlayamaması daha da can acıtıcı. Oysa ne kadar zor zamanlardan geçtiğinizi hatırlayın. Bitmez dediğiniz kaç günün bittiğini, geçmez sandığınız kaç acının geçtiğini, atlatamam sandığınız ne çok olayın üstesinden geldiğinizi hatırlayın.
Hatırlamak da yetmiyor, bazen yaşamak zorundayız. Yine aynı acıları, atlatamayacağınızı düşündüğünüz olayları ve gün bitmeyecek sandığınız o günleri yaşamak zorunda kalacaksınız. Yaşamak zorunda kalacağız.
Yine yorulacağız, yine küseceğiz belki ama yine o güzel günler karşılayacak bizi. Zaman geçecek, her şey değişecek. Biz zamanla beraber değişeceğiz.
Sonsuz bir döngü gibi görünse de bu durum, bir çıkış olduğunu hepimiz biliyoruz. Sorun şu ki, ipler bizim elimizde değil. İpler hiçbir zaman bizim elimizde olmayacak. Birileri sürekli bizim hayatımızı etkileyen şeyler yapacak, günümüzü alt üst eden sözler söyleyecek, belki sadece görmezden gelecek.
Oysa biz bunları daha önce de yaşadık, sürekli düştük ama kalktık da. Yine yapabiliriz. Düştüğümüz kadar çok kalktık, hatırlayın.
Daha önce de söylemiştim;
En çok biz düştüysek, en çok biz biliyoruz nasıl kalkmamız gerektiğini.
Bunu okurken canınız sıkkın olabilir, benim de yazarken öyle aslında, ama ikimiz de biliyoruz ki bu durum geçici.
Hayatımızdaki tüm çukurlardan, tüm dönemeçlerden yara almadan geçebilmek, yolumuza kendimiz olarak devam edebilmek ümidiyle.