Zaman zaman sağlığıyla sınanıyor insan.

Kırklareli’ye yerleştiğimden beri sadece birkaç kez hastaneye gitmiş olsam da hastaneyi ve hastaneye gidenleri gözlemleme şansım oluyor.

Sağlık sorunlarına ve insan bedenine yönelik geliştirilen yaklaşımların bir kısmı da postmodern yaklaşımlarda kendisini gösterir aslında.

Postmodernistler insan bedenine ve sağlık sorunlarına modernist dönemden daha farklı bir yaklaşımla bakıyorlar.

Onlar hastalık kavramına toplumda gelişen tüketim kültüründen kaynaklanan bir yaklaşımla bakmaktadırlar.

Postmodernistlere göre, sanayi toplumlarındaki değişimler artık sağlık anlayışının anlamını da değiştirmiştir.

İnsan bedeni yeni bir kültürel anlayışla, farklı tüketim kalıpları içinde yeniden üretilmeye çalışılmaktadır.

Yeni tüketim anlayışı ve araçlarıyla yeniden biçimlenmektedir. Yeni tüketim sembolleri, imajlarını ve uyarılarıyla eni heyecan ve eğlence yaratılmaktadır.

Yaşlanma kavramı yeniden değerlendirilmektedir. Modern toplumlarda bireyler insanın doğası gereği, doğup, olgunlaşıp, öldüğünü kabul ederdi.

Görülüyor ki postmodernistlerin sağlık ve sosyal sınıf anlayışı, günümüz toplumlarının davranış biçimlerini açıklamak açısından diğer yaklaşımlara göre sosyal bilimcilere daha farklı bir açılım getirmektedir.

İşte hastalık ve sağlık kavramlarını biyolojik alandan sosyal alana çeken bu yaklaşımlar büyük önem taşımaktadır.

Öyleyse sağlık ve hastalık sosyolojiyi de ilgilendirdiğine göre; sosyal ve kültürel etmenlerin içinde bireyin ait olduğu sosyal sınıflara göre de nasıl oluştuğuna bakmak gerekmektedir.

Daha açık bir ifadeyle sağlık bireyin sahip olduğu ekonomik ve sosyal olanaklar ve dolayısıyla sosyal statüyle çok yakından alakalıdır. Hatta diyebiliriz ki, zamanla sosyal tabakalaşmada ortaya çıkan değişiklikler bile bireyin sağlık anlayışını değiştirebilmektedir.

Sosyal sınıflar ile sağlıklı yaşam arasında büyük bir paralellik söz konusudur.

Ancak ilk önce sosyal tabakalaşma ile sosyal sınıf kavramlarına bir açıklık getirerek, tabakalaşma kuramlarını incelemek gerekmektedir.

Daha sonra ise sosyal tabakalaşma ile sağlık arasında ve sosyal tabakalaşmadaki farklılıkların bireyin sağlık anlayışını nasıl değiştirdiği ortaya koymaya çalışacağız.

Sosyal tabakalaşma ve sosyal sınıf pek çok sosyal bilimcinin üzerinde durduğu bir konu olmuştur.

Bazen bu iki kavram birbirlerinin yerine kullanılmaktadır. Öncelikle sosyal tabakalaşma daha genel ve sosyal sınıfı da içine alan bir kavramdır.

İnsanın yetiştiği ortam, kültürel ve siyasal dönemler, savaşlar, kıtlıkların etkileri oldukça önemli olsa da hastalığın meydana geliş koşulu bireyin sahip olduğu olanaklar bakımından bulunduğu sosyal sınıfla çok yakın alakadır.

Marx, sosyal sınıf anlayışını iktisadi konuma bağlayan bir anlayış üzerine oturtmuştur.

Her ne kadar sosyal ve siyasal faktörlere yer verse de sınıflar arası ilişkiyi üretim sistemine ve üretim araçlarına sahip olma temelinde ve sömürü sistemi üzerine dayandırmıştır.

Marx, üretim araçlarına sahip olanlar ile yaşamlarını emek güçlerini satarak kazanan işçiler olmak üzere iki ana sınıftan bahseder.

Dikkat edilirse Marx’ın sınıf kavramı bizi, toplumda nesnel olarak yapılaşmış ekonomik eşitsizliklere götürmektedir.

Günümüzde sağlık açısından Marx’ın dayandığı ekonomik eşitsizlik kuşkusuz sınıfın belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır.

Özellikle sağlık hizmetlerinden yararlanma ve sağlıklı yaşayabilmek için günümüz toplumlarının ortaya koyduğu imkanlardan yararlanabilmek en azından bir yönüyle ekonomik koşullara bağlı olarak gerçekleşmektedir.

Bu açıdan değerlendirildiğinde üretim araçlarına sahip olmayanların sağlıklı yaşama koşullarından faydalanamayacağı öngörülebilir.

Ancak böyle bir açıklamanın yetersizliği, yani sadece ekonomik eşitsizliklere dayanarak sınıf yapısının açıklanması yanlış olur.

Sınıf ayrıcalıkları sadece, maddi koşullar göz önüne alındığında geçerli olabilir.

Oysa sağlık hizmetleri, sosyal sınıfla ilgili olmamalıdır.