Kırklareli’de gezerken, insanların yüzlerine ve hareketlerine çok dikkat ediyorum. Farklı farklı insanlar, farklı yaşam tarzları ilgimi çok çekiyor. Hemen nasıl bir kimliğe sahip olduğunu düşünüyorum. Modern toplumlarda yaşanan köklü değişimler direkt olarak bireysel hayatla ve bireysel kimlikle iç içe geçer.
Giddens modern çağ kurumlarının biçimlendirdiği yeniden ortaya çıkardığı bireysel kimlik mekanizmalarını ele almıştır.
Kişiler bireysel kimliklerini yapılandırırken sonuçları ve bileşimlerinin tümü küresel seviyedeki toplumsal etkilere katkı sağlar. Modern toplumsal hayatı, kurumsal refleksivitesinin yanı sıra, yerinden-çıkarıcı mekanizmaların genişlemesine eşlik eden kapsamlı zamansal ve mekânsal yeniden organizasyon süreçleri karakterize eder.
Yerinden çıkarıcı mekanizmalar toplumsal ilişkileri mekândan koparır ve zaman mekân algısını aşarak yeniden bir araya getirir.
Bu yeniden organizasyon ve yerinden çıkarıcı mekanizmalar toplumsal hayatın bütünlüğünü temelden değişime uğratmıştır.
Modern çağda kuşku gündelik hayatın her anına işler ve yeni boyuta ulaşır.
Geç modernite günümüz dünyasıdır. Bu geç modernite de benlik, düşünsellikle üretilir ve kendi kendine döner.
“Güven” geç modern dünyada kendine özel bir yer edinmiştir ve kişilik gelişimi açısından da önemli bir yer tutar. Giddens güveni, benliğin gündelik hayatın gerçekleri karşısında koruyabilmek için “koruyucu koza” olarak adlandırır. En özel kılığında güven, hem gündelik hayatı geleneksel içeriğinden uzaklaştıran hem de küreselleştirici etkilere yol açan soyut sistemlerle etkileşim aracıdır.
Modernite tam anlamıyla bir risk kültürüdür fakat gelişmiş düzeydeki toplumlardaki bireylerin geneli böyle düşünmez.
Geç modern çağ hayatın belli alanlarındaki riski azaltırken, önceki çağların aksine bilinmeyen yeni risklere ortam yaratır.
Artık, insanların egemenlikleri nedeniyle "toplumsal hayatın dışında bağımsız bir olgu olarak doğa”nın belirli bir anlamda "sonunun" gelmesiyle ekolojik felâketlerle ilgili riskler gündelik hayatımızın kaçınılmaz bir parçasını oluşturacaktır.
Üst modern çağda uzaktaki oluşumlar benliğin mahrem yönleri üzerindeki etkisini arttırmıştır. Bunda en önemli pay medyadadır.
Kitle iletişim araçlarının gelişmesiyle, benlik gelişimi ve sosyal sistemlerin birbirine etkisi artmış ve önem kazanmıştır.
Değişen dünya düzeniyle yaşadığımız dönem önceki çağlardan tamamen farklı bir alana dönüşmüştür. Modern çağın geleneksellikten uzak düzeninde ve yeni deneyim biçimleri temelinde bireysel kimlik döngüsel olarak düzenlenen bir güç haline gelir.
Geç modern çağda hayat tarzı kavramı öne çıkar. Ancak, günümüzde toplumsal hayatın "açıklığı", eylem ortamlarının çoğulluğu ve "otoriteler"in çeşitliliği nedeniyle, hayat tarzı seçimi bireysel kimliğin ve gündelik etkinliğin inşasında giderek daha fazla önem kazanmaktadır.
Gelenek eski gücünü kaybettikçe modern dünyanın getirileriyle beraber bireyler alışılmış yaşam tarzının dışında farklı bir dünyada daha fazla seçenek içerisinde seçimlerini yaparken daha fazla düşünmek zorundadır. Bu refleksif olarak gerçekleştirilen hayat planlaması bireysel kimliğin yapılaşmasının temel bir özelliği olur.
Burada çok önemli olan şey, yeni kişisel hayat alanlarının prototipi olarak "saf ilişki"nin ortaya çıkışıdır.
Saf ilişkilerde dış etmenler ortadan kalkar. Karşılıklı güven ve samimiyet içerisinde kendini karşındakine açma vardır. Saf ilişkiler bağlılık gerektirir.
Bu geç modern çağda saf ilişkiler kuşatıcı dış dünya için savunma mekanizması olarak ortaya çıkabilir.
Üst modern çağda sokaktaki insanların bilim, teknoloji ve diğer özel uzmanlık biçimleri karşısındaki tutumları filozoflar ve sosyal analizcilerin (kendi uzmanlık türlerindeki) yazılarında ifade ettikleri karışık saygı ve kayıtsızlık, onaylama ve kaygı, ilham ve antipati tutumlarını yansıtma eğilimindedir.