Eleştirel düşünce Aydınlanma düşüncesinin temel konularında birçoğunu anlamlı bir biçimde bir araya getirdiği için Avrupa felsefesinin daha sonraki gelişiminde esaslı bir rol oynamıştır.
Saf aklın eleştirici eleştirisi empirizm ve rasyonalizmin yaratıcı bir sentezini sağlar.
Gerek emprizm gerekse rasyonalizm insan bilgisini sağlam ve şüphe edilemez temeller üzerine oturtmaya ve dini bilginin düzmece iddialarına karşı koymaya çalışır.
Locke, Berkeley, Hume gibi empiristler, insan bilgisinin tümünün izlenimlerimize ya da duyumlara veya gözlemlere dayandığını öne sürerler.
Bir önemi olan her tür bilginin a pasteriori ya da bizim yalnızca uygun tecrübelere sahip olduktan sonra erişebileceğimiz bir şey olduğunu savunurlar. Bilgimiz doğuştan düşüncelere dayanmaz.
Rasyonalistler ise tam tersine bizim insan bilgisinin önemli örneklerine tecrübeden önce veya bağımsız olarak erişebileceğimizi öne sürer.
Gözde modelleri olarak saf matematik ve mantığı seçen rasyonalistler bu tür bilginin yalnızca bizim apriori ya da tecrübeden bağımsız bir şekilde sahip olabileceğimiz bir şey olduğunu savunur.
Kant, hem emprizmin hem de rasyonalizmin vukuflarını bir araya getirme çabası verir. Ona göre hem empiristlerin hem de rasyonalistlerin görüşleri yanlıdır.
Tecrübeye formunu sağlayan zihnimiz ya da anlama yetimiz olduğu için bizim tecrübenin yapısına ya da formuna ilişkin apriori bilgiye sahip olmamız mümkün olur.
Kant bu özel bilgi türüne transandantal bilgi adını verir.
Kant’ın transandantal idealizmi analitik yaklaşımı benimsemiş filozoflar tarafından yanlış anlaşılmış ve idealizm ya da fenomenalizmin bir versiyonu olarak görülmüştür.
Oysa Kant salt görünüş ya da yanılsama ile gerçeklik arasında bir ayrım yapar.
Söz konusu ayrım, insan bilgisinin mümkün tek nesnesi olan görünüşler dünyası içinde yapılır.
Kant’a göre şüphecilik e empirik idealizm insan bilgisini bu şekilde anlamaya kalkışmanın doğal sonucudur.
Kant’ın eleştirel felsefesine yüklediği asıl görev, daha önceki metafiziksel karışıklığın son çözümlemede dini olan kaynaklarını yok etmektedir.
Transandantal dedüksiyon tecrübemizin Kant’ın bütün mümkün tecrübenin transandantal koşulları olduklarını iddia ettiği temel zaruriliğini gözler önüne sermeyi amaçlar.
Kıta Avrupası Filozofları Kant’ın transandantal dedüksiyonlarına da daha fazla sempatiyle bakmaktadır.
Kant için mantıksal dedüksiyonla gözlem veya deney, bilgi sınırları dahilindeki normal empirik kullanımı bakımından teorik aklın temel özelliğidir.
Felsefi refleksiyon anlama yetisinin daha sınırlı ve daha güvenilir yöntemlerine indirgenemez. Aklın bir faaliyeti olarak felsefi refleksiyon bilgi ya da anlama yetisinin sınırlarının ötesine geçer.
Ahlaki ve politik sorular Kant’ın Aydınlanma kavrayışının merkezinde yer alır.
Düşüncelerini sorumluluk sınırları içinde ifade etme özgürlüğü dini konulardaki özgürlük, yaşamaya ilişkin serbest tartışma bütün bunlar sona ermemiş olan Aydınlanma sürecinin özsel ögeleridir.
Kant, aydınlanma felsefesinin ahlak ve din için ciddi bir problem yarattığının farkındaydı.
Kant ahlaki yargı için bilimsel akıldan bağımsız olan sağlam bir temel tespit etmeyi amaçlayan ikili bir strateji oluşturur.
Her şeyden önce saf aklın eleştirisi bilimsel rasyonalite iddialarına ahlak ve dinin iddialarını reddetmek için değil fakat tam eleştirisiyle tutarlı olan sağlam bir temel temin etmekten meydana gelir.
Özgürlük akılla anlaşılabilir benin bir özniteliği olarak anlaşılır.
Başka bir biçimde söylendiğinde özgürlük kendimizi ben bilince sahip kişiler olarak düşünme tarzımızın temel bir özelliğidir.
Kant kendi ahlak anlayışının özgür ya da ahlaki eylemin arzularından tümüyle arındırılmış bir şey olması gerektiğini düşünür.
Ahlaki bir eylem bireyin belirli bir çıkarı ya da arzusunun değil, yalnızca doğru olanı yapma niyetinin savunucusu olmalıdır.
Birey yalnızca aklın ürünü olan evrensel bir ahlak yasasına uygun olarak eylediğinde özgür ve ahlaki biçimde eyler.
Ahlaki bir biçimde eylemek başkalarına akılla anlaşılabilir veya rasyonel varlıklar ve dolayısıyla ahlaki amaçlar olarak muamele etmek demektir.