Hayat değişen bir yapıdadır. İnsanlar da bu değişim sürecine adapte olmaya hazırdırlar aslında.
Bazı kişilerde bu adaptasyon süreci hızlı ilerlerken bazı insanlarda ise daha yavaş gerçekleşir.
Özellikle içinde bulunduğumuz postmodern zamanda hayat koşulları insanların yaşam stillerini, davranış biçimlerini ve hatta düşüncelerini bile değiştirebilir.
Değişen zamanla birlikte insanların sevdiği şeylerin değişmesinin yanında esir olduğu şeylerde değişmiştir. Değişmeyen tek bir şey var ki o da ‘’egodur’’
İnsan, dünya tarihinin herhangi bir sayfasında bile egosuna yenik düşmeyi başarmıştır.
Ego savaşları uğruna hayatını heba eden kaç kişi tanıyorsunuz?
Etrafınıza baktığınızda kimlerin egosunun esiri olduğunu anlayabiliyor musunuz?
Ego öyle bir şey ki, insanı hem öldürür hem de güçlendirir. Yani egonun iki yüzü vardır. Bazı insanlar egoyu yapabildiklerinin farkında olma durumu olarak nitelendirse de işin aslı başkadır.
Ego, güç zehirlenmesine sebep olur.
Özellikle bazı insanlar var ki, kendisinden yaşça küçük insanların kendilerine gösterdiği saygıyı küçüklük olarak algılıyorlar.
Birilerine kibar davranmak, ince ruhlu biri olmak ne yazık ki toplumumuzda hor görülen bir kavram haline geldi.
İnsanların sonu gelmez taht oyunları, ego mücadeleleri toplumun diğer kesimine de zarar vermeye devam ediyor.
Oysa birlikte yaşamanın çok basit kuralları vardır.
Ego her zaman yaralayıcı, nezaket her zaman birleştiricidir.
Bir şeyi bilmeniz, bir şeyde iyi olmanız takdir edilesi bir davranıştır ama bu meziyetleri başkalarını ezmek için kullandığınız zaman dünyanın en acınası insanı haline geliyorsunuz.
Bir şeyler bilmek, bir şeyleri tam manasıyla öğrenmek insanı dinginleştirir, coşturmaz. Sizin celallenmeniz öğrenemeyeceğiniz bir şeyi öğrenebilmenizin heyecanı.
Kendimden küçüklere seslenmek istiyorum;
Kimsenin sizin üzerinizden egosunu tatmin etmesine müsaade etmeyin.
Bir işi sizden daha iyi bilen kişiye saygınız olsun tabii ki ama yeni öğrendiğiniz bir işte sizden daha tecrübeli insanların sizin üzerinizden kendisini yüceltmesine de müsaade etmeyin.
Ve tabii ki hayat tecrübelerine çok saygı duyduğum büyüklerime sesleniyorum;
Birilerinden 10-20 yıl önce dünyaya gelmiş olmanız, sadece bu durum, başkalarına akıl verme lüksünüzü oluşturmuyor ne yazık ki.
Nasihatleriniz her birimiz için çok değerli ama, özellikle Z kuşağı olarak tanınan yeni genç kuşağın, sırf onlardan daha uzun süredir bu dünya üzerinde yaşıyorsunuz diye size saygı duymasını beklemeyin. Saygı, hak edilmesi gereken bir durumdur.
Demem o ki, egonuz, bencilliğiniz ve hırsınız sizin tek yoldaşınız olmuş durumda. Bu kavramları hayatınıza öyle bir yerleştirmişsiniz ki, size yoldaşlık etmek imkansız hale gelmiş.
Egonuzu bir kenara bırakın, kim olduğunuzu göremiyoruz.