Kırklareli Üniversitesi’nde sosyoloji eğitimi aldıktan sonra buraya farklı gözle bakmaya başladım. Öyle ki her bir muhitin özelliklerini tutuyorum kafamda. Belki ileride işime yarayacağını düşündüğüm notlar alıyorum kendi kendime.
Kırklareli’de dikkatimi çeken ilk şey sosyal sınıfın yaşam olanaklarını ne kadar etkilediği oldu.
Sınıf kuramcıları toplum içinde zenginliğin artması ve bireyselleşme gibi süreçlerin sınıf eşitsizliklerinin önemini azalttığı savlarını reddederler.
Zira onlara göre bu süreçlerin farklı etkilerine karşın, sosyal değişmenin dokusu içinde sınıf eşitsizlikleri devamlılığını sürdürmüştür. Sağlık konusunu örnek alacak olursak genel yaşam standartlarında çarpıcı gelişmeler olmuştur.
Ancak birçok ülkede sağlık konusunda sınıfsal eşitsizlikler devam etmiş, hatta artmıştır.
Bazı çalışmalar sosyo ekonomik konum ne kadar düşükse kansere, kalp hastalıklarına, solunum hastalıklarına, iş kazalarına o kadar çok tabi olunduğunu ortaya koyuyor.
Benzer bir şekilde, gerontolojik bazı çalışmalar orta ve yüksek gelirli ülkelerde yaşam ömrü beklentisinin yükselmesine karşın, belirli bir hastalığın sıklık oranı, engellilik ve hatta psikolojik açıdan iyi olma kalıpları üzerinde sınıf kökeninin uzun dönemli etkilerinin devam ettiğine dikkat çekiyor.
Bu durumda Bottero’nun deyimiyle sınıf eşitsizlikleri bedene kazınmıştır.
Ekonomik refahın yükselmesi, yoksul olanların geçmişe oranla sağlık olanaklarından daha fazla yararlanabildikleri anlamına gelse dahi, hiyerarşik açıdan onların üzerindeki grupların da en azından benzer bir oranda bu iyileşmeyi yaşadıklarını kabul etmek gerekiyor. Bu durumda sınıf boşluğu sağlık alanında da devam ediyor.
Benzeri bir kalıp emek piyasasının ve eğitsel fırsatların genişlemesiyle ilgili olarak kalıcılığını sürdürüyor.
Sınıf kökeninin öğrencilerin eğitim sistemlerindeki başarıları üzerinde geçmişe oranla daha az etkili olduğu kabul edilmekle birlikte birçok ülkede yapılan çalışmalar eğitsel fırsatlardan yararlanma olasılıkları üzerinde sınıfsal kökeninin önemli bir dereceye kadar belirleyici bir etkisinin olduğunu ortaya koyuyor.
Sözgelimi, Türkiye örneğinde Kılıç tarafından gerçekleştirilen bir çalışma, farklı toplumsal sınıfların eğitsel fırsatlardan yararlanma olasılıklarının farklılaştığını ortaya koymaktadır.
Burada değinilmesi gereken bir başka nokta, sınıf eleştirmenlerinin sınıfların öneminin azalışına ilişkin vurguladıkları bir gelişme olarak gelir dağılımında eşitlikçi eğilimlerin ortaya çıkmasıdır. Ancak sınıflar arasındaki gelir farklılıklarının kapanması bir yana giderek daha da açılmakta ve belirginleşmektedir.
Esasen daha güncel bulgular bu genel eğilimin değiştiği ya da değişebileceği yönünde de sağlam bir kanıt sunmamaktadır.
Farklı ülkelerde yapılan birçok çalışma, varlıklı olanlarla yoksullar arasındaki eşitsizliğin gittikçe arttığına, orta sınıf olarak kabul edilen nüfusun genişlemesinin gelir eşitsizliğinin süreğenleşmesini değiştirmediğine ve endüstriyel toplumlarda yoksulluk sınırında yaşayanların arttığına dikkat çekmektedir.
Mülkiyetin dağılımı ve istihdamla ilgili fırsatlardan yararlanma konusunda yaşam şanslarına ilişkin belirgin eşitsizlikler de devam etmektedir.
Gelir ve varlıkların dağılımındaki eşitsizlikler de devam etmektedir.
Gelir ve varlıkların dağılımındaki eşitsizlik geniş bir dizi maddi yaşam olanaklarındaki eşitsizlikleri yansıtmamaktadır. Üstelik bunları yalnızca ekonomik eşitsizlikler olarak görmek de olanaklı değildir bunlar aynı zamanda bireylerin yaşam olanaklarını etkileyen toplumsal olarak yapılaşmış eşitsizliklerdir ve sınıf ilişkilerinin insanların yaşamlarında nedensel bir etkiye sahip olduğuna dikkatimizi çekmektedirler.
Daha farklı bir çerçevede, eğitimsel edinim söz konusu olduğunda 1979 yılından beri kayda değer bir azalma olmadığı gibi farklı sınıf konumunda bulunanlar arasında belirgin bir farklılık ortaya koyuyor.