Kırklareli’de aile danışmanlığı verirken aynı zamanda sosyoloji eğitimimde öğrendiklerimi de kullanıyorum. İnsanlar bana yaşadıkları sorunları anlatıyor. Pek çok kez psikolojik sorunların sosyolojik temelli olabileceğine de kanaat getirdim.
Kişilik gelişimimiz üzerinde kalıtım ve çevrenin etkisi yadsınamaz boyuttadır. Bireyde, bazı psikolojik problemlerin ortaya çıkmasında, eğilimi tetikleyen çevresel faktörler de etkilidir. Ve bireyin çevresi yalnızca ailesi ile sınırlı değildir. İçerisinde bulunduğu toplum, sıkıntılı bir süreçten geçiyorsa birey bundan etkilenecek ve belli psikolojik problemleri baş gösterecektir. Tek etki budur diyemeyiz elbette ama bireylerin bulunduğu çevreleri iyileştirirsek bu eğilimin ortaya çıkma olasılığı bir derece azalacaktır.
İşsizlik toplumun genelinde var olan bir durumsal bu sorun, sosyolojik bir sorundur. Ve bu sosyolojik sorun belli psikolojik sorunları da doğuracaktır. İş alanı, bireyin sadece yaşamı idamesi için para kazandığı bir alan değil ayrıca sosyalleştiği ve kendini gerçekleştirdiği bir alandır. Ama bir toplumda bireyler bu durumdan mahrum kalıyorsa bunun elbette ki belli sonuçları olacaktır. İşsizlik topluluğun bir sorunu olduğu için birey, daha iş aramaya başlarken ümitsizliğe düşecektir. Çünkü işi bulacağına dair inancı git gide azalacaktır. Bu da onda bir kaygı bozukluğuna sebep olabilecektir. Bu durumda bireyin hayat kalitesi fark edilebilir derecede düşecektir.
Başka bir şekilde akademi anlamında belli bir emek vermiş ve belli bir düzeye gelmiş bireyler de aynı işsizlik sorunuyla karşılaştıklarında emeklerinin karşılığını alamadıklarını göreceklerdir. Bu durum da onlarda özgüven eksikliğine sebep olabilecektir. Çünkü birey kendisini yetersiz hissedecektir. Bu da yine bireyin kişisel hayatını etkileyen olumsuz bir etken olacaktır. Ekonomik kaygı bireyin kendisini güvensiz hissetmesine sebep olacaktır. Hem kendisine karşı hem de bakmakla yükümlü olduğu bir ailesi varsa onlara karşı utanç duyacaktır. Daha fazla sorumluluk hissedecek ve yerine getiremediği her gün kendisini daha da yıpratacaktır. Bulunduğu konumu kaybetme ve daha kötüsüne maruz kalma düşüncesi bireyi saldırgan ve agresif bir tutuma sevk edebilecektir. Depresyon gibi durumlar da beraberinde gelecektir.
Toplumda yaşanan her kriz doğrudan birey üzerinde etkili olacaktır. Durkheim yine İntihar kitabında, ekonomik krizlerin intihara eğilimli kişiler üzerinde ağırlaştırıcı etkisi olduğunu söyler. Sosyolojik bir sorun bireyin kendi yaşamına son vermesi kadar ciddi bir tetikleyici etkiye sahiptir. Belki çoğumuz sorunun asıl kaynaklarını hiçbir zaman göremiyoruz. Toplum, birey üzerinde doğrudan etkilidir. Toplum bireylerden oluşur, birey de bu toplumun içerisinde yaşar. Dolayısıyla birey, içinde yaşadığı toplumdaki her olay ve olgudan etkilenecektir.
Bu yüzden kişisel olarak sorun yaşadığı, bunalıma girdiği, kötü hissettiği, kendi içinde çözemediği çoğu sorun sosyolojiktir. Kendi içinde çözemediği kısmına dikkat etmemiz gerekir. Çünkü sorunlarımızın kaynağını tam olarak doğru analiz edemememizden dolayı onları çözmeye çalışırken kendimizi daha da dibe çekebiliyoruz. Oysa sosyolojik bir sorunu yalnızca kendi içimizde çözüme kavuşturamayız.
Ekonomik ve sosyal sorunlardan kaynaklanan göçler de hem göçün nedeni bakımından hem de zorunlu yer değişimi bakımından insan psikolojisi üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. Uyum ve adaptasyon konusunda da, var olma mücadelesi konusunda da bireyde belli kaygı ve davranış bozukluğu yaratacak bir durumdur. Özellikle bireyin göç ettiği yerde kabul görmeme, toplumsal dışlanma gibi durumlar yaşaması yine bireyin psikolojisi üzerinde etkili olacaktır. Travmatik stres bozukluğu, anksiyete, depresyon gibi durumların yaşanması çok olası olacaktır. Ve bu da yine sosyolojik temelli bir sorundur.
Bir toplumda artan ekonomik sorunlar ve gelir eşitsizliğindeki artışlar suç oranın da artmasına sebebiyet verecektir. Suçu işleyenin de suça maruz kalanın da psikolojisi bundan etkilenecek ve korku, panik, strese bağlı ataklar, güvensizlik durumları hakim olacaktır ki gördüğümüz üzere yine bireyin psikolojisini etkileyen bu durumlar sosyolojik temellidir.
Çözmemiz gereken iklim değişikliği, türlerin soylarının tükenmesi gibi sorunlar da sosyolojik bir problemdir aynı zamanda. Çünkü iklim değişikliğine de soyların tükenmesine de çoğunlukla bizim davranışlarımız, yanlış ve umursamaz kararlarımız sebep oluyor. Doğanın dengesini bozmak bizim dengemizi de bozmamıza sebep oluyor. Çünkü doğadan etkileniyoruz. Bu etki hem fizyolojimizde hem de psikolojimizde olumsuz etkiler yaratıyor. Doğayı bozduğumuz, kirlettiğimiz her an kendimizi de bozuyoruz. Çevre ve insan sağlığı bağlamında 1982 yılında Paul Shepard tarafından yazılan çevresel sorunların insan hayatında yaratmış olduğu psişik durumları inceleyen “Doğa ve Anksiyete” adlı kitabı okuyabilirsiniz.