Kırklareli, zamanla daha küresel bir hale gelecek diye düşünüyorum. Kendini bir şahin küreselci olarak tanımlayan Friedman, dünya sistemindeki kaosun ortadan kaldırılmasının tek yolunun küreselci bakış açısı olduğunu ifade etmektedir. Ona göre, günümüzün uzmanları ormandaki ağaçları (parçaları) görmekte usta olmalarına karşılık, ormanı (yani bütünü) görmek konusunda yetersizdirler. Uzmanlar, tek tek ağaçları tanıyorlar, ancak ormanda yollarını kaybediyorlar. Küreselleşme sadece teorilerle açıklanamayacak kadar karmaşık bir sitemdir. Bugün dünyada küreselleşmeden daha karmaşık bir politik sistem yok ve onu anlamaya çalışanlar da sistemin kendisi kadar çok yönlü olması gerekir demektedir.
Küreselleşme sadece paranın ve malların değil, aynı zamanda insanların dolaşımı ve erişiminin önündeki engelleri de yıkmış ve bireylere hiç görülmedik bir güç kazandırmıştır. Siyaset artık küresel bir iş hâline gelmiştir. Bütün ülkeler doğrudan ya da dolaylı olarak küresel sistem tarafından biçimlendirilmektedir.
Bilindiği gibi endüstri çağında bürokratik örgütler hiyerarşik yapılara sahiptir. Bu yapıda hiyerarşinin (piramidin) üst tarafı karar verir, aşağıdakiler uygulardı. Ara ve alt kademedekiler, kendi işlerini yapabilecek kadar enformasyona sahip olurlardı. Ancak küreselleşme çağının örgütleri, daha çok demokratikleşmektedirler. Örgüt yapıları gücü merkezden çevreye doğru yayacak şekilde yeniden yapılanmaktadır. Şirketler, zamanın ve mesafenin öneminin ve korumacı engellerin azalması sayesinde, müşterinin nabzını sürekli tutar hâle gelmişlerdir. Aksi takdirde müşterilerini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadırlar.
Friedman’a göre, küresel dönüşüm, serbest piyasa kapitalizmi dışındaki bütün ideolojik seçenekleri ortadan kaldırmıştır. Serbest piyasa ve küresel bütünleşme dışında insanlar yol aramaya devam etseler de artık bir “üçüncü yol” mevcut değildir.
Bilindiği gibi endüstri devrimi, geçmiş dönemin kurumlarını yıkmış ve beraberinde acımasız Darwinci bir düzen getirmiştir. Endüstri düzeni, gelir dağılımında uçurumlar yaratmış ve herkesi baskı altına sokmuştur. Ancak aynı Endüstri Devrimi yararlanmasını bilenlerin yaşam standartlarında büyük sıçramalara yol açmıştır. Yaşananlar büyük toplumsal tepkilere yol açmış ve çıkış yolları aranmaya başlanmıştır. Friedman, Komünist Manifesto’da Karl Marx ve Friedrich Engels’in bu dönem için söylediği şu ifadelere dikkatimizi çekiyor:
“Üretimin sürekli altüst oluşu, bütün toplumsal koşullardaki düzenin kesintisiz bozuluşu, sonu gelmez belirsizlik ve hareketlilik, burjuva çağını önceki çağların tümünden ayırıyor. Bütün sabit, donmuş ilişkiler, onlara eşlik eden eski ve saygıdeğer önyargılar ve görüşlerle birlikte tasfiye oluyor, yeni oluşanların hepsi kemikleşemeden eskiyor. Yerleşmiş olan ne varsa eriyip gidiyor, kutsal olan ne varsa lanetleniyor ve insan kendi gerçek yaşam koşullarına ve hemcinsleriyle ilişkilerine nihayet ayık kafayla bakmak zorunda kalıyor.”
Endüstri devrimin sonunda ortaya çıkan adaletsizlikleri yok etmek için ortaya atılan ve merkezi planlamaya dayanan devrimci seçenek 1917’den sonra Sovyetler Birliğinde denenmiş ancak 1989 yılında sahneden çekilmiştir. Endüstri devrimi sonrasında yaşandığı gibi, günümüzde de bir büyük dönüşüm yaşanıyor. Fridmana göre, serbest piyasa kapitalizminin Darwinci acımasızlığından hoşlanmayan insanlar, günümüzde de gerçek bir ideolojik alternatiften yoksunlar. Diğer sistemler geliri daha etkili ve daha adil biçimde dağıtıyor olabilirler, ama hiçbiri, dağıtılacak geliri yaratmada serbest piyasa kapitalizminden daha etkili olamaz, önümüzde tek bir yol var diyor.
Ülkeler, küresel ekonominin serbest piyasa kurallarını kavrayarak bunlara uymaya karar verdiğinde, “altın deli gömleği” dediği şeyi sırtına giydiğini iddia ediyor. Eğer bir ülke, altın deli gömleği için henüz ölçü aldırmamışsa, bunu yakında yapacağını ifade ediyor.
Altın deli gömleği ilk kez, 1979’dan itibaren İngiltere’de, Margaret Thatcher tarafından dikilmeye ve popülerleştirilmeye başlamış, 1980’lerde ABD’de Ronald Reagan’dan gelen destekle, altın deli gömleği, küresel bir moda hâline gelmiştir. Bu modelin ortaya çıkış nedeni, merkezi planlamaya dayanan ekonomik yaklaşımların yeterli büyümeyi sağlayamamasıdır.