Kırklarelili vatandaşların da en sık konuştuğu konuların başında ekonomi geliyor artık. Friedman’a göre, küresel dönüşüm, serbest piyasa kapitalizmi dışındaki bütün ideolojik seçenekleri ortadan kaldırmıştır. Serbest piyasa ve küresel bütünleşme dışında insanlar yol aramaya devam etseler de artık bir “üçüncü yol” mevcut değildir. Bilindiği gibi endüstri devrimi, geçmiş dönemin kurumlarını yıkmış ve beraberinde acımasız Darwinci bir düzen getirmiştir. Endüstri düzeni, gelir dağılımında uçurumlar yaratmış ve herkesi baskı altına sokmuştur. Ancak aynı Endüstri Devrimi yararlanmasını bilenlerin yaşam standartlarında büyük sıçramalara yol açmıştır. Yaşananlar büyük toplumsal tepkilere yol açmış ve çıkış yolları aranmaya başlanmıştır.
Friedman, Komünist Manifesto’da Karl Marx ve Friedrich Engels’in bu dönem için söylediği şu ifadelere dikkatimizi çekiyor: “Üretimin sürekli altüst oluşu, bütün toplumsal koşullardaki düzenin kesintisiz bozuluşu, sonu gelmez belirsizlik ve hareketlilik, burjuva çağını önceki çağların tümünden ayırıyor. Bütün sabit, donmuş ilişkiler, onlara eşlik eden eski ve saygıdeğer önyargılar ve görüşlerle birlikte tasfiye oluyor, yeni oluşanların hepsi kemikleşemeden eskiyor. Yerleşmiş olan ne varsa eriyip gidiyor, kutsal olan ne varsa lanetleniyor ve insan kendi gerçek yaşam koşullarına ve hemcinsleriyle ilişkilerine nihayet ayık kafayla bakmak zorunda kalıyor.”
Endüstri devrimin sonunda ortaya çıkan adaletsizlikleri yok etmek için ortaya atılan ve merkezi planlamaya dayanan devrimci seçenek 1917’den sonra Sovyetler Birliğinde denenmiş ancak 1989 yılında sahneden çekilmiştir. Endüstri devrimi sonrasında yaşandığı gibi, günümüzde de bir büyük dönüşüm yaşanıyor. Fridmana göre, serbest piyasa kapitalizminin Darwinci acımasızlığından hoşlanmayan insanlar, günümüzde de gerçek bir ideolojik alternatiften yoksunlar.
Diğer sistemler geliri daha etkili ve daha adil biçimde dağıtıyor olabilirler, ama hiçbiri, dağıtılacak geliri yaratmada serbest piyasa kapitalizminden daha etkili olamaz, önümüzde tek bir yol var diyor. Ülkeler, küresel ekonominin serbest piyasa kurallarını kavrayarak bunlara uymaya karar verdiğinde, “altın deli gömleği” dediği şeyi sırtına giydiğini iddia ediyor. Eğer bir ülke, altın deli gömleği için henüz ölçü aldırmamışsa, bunu yakında yapacağını ifade ediyor. Altın deli gömleği ilk kez, 1979’dan itibaren İngiltere’de, Margaret Thatcher tarafından dikilmeye ve popülerleştirilmeye başlamış, 1980’lerde ABD’de Ronald Reagan’dan gelen destekle, altın deli gömleği, küresel bir moda hâline gelmiştir.
Friedmana göre, bir ülkenin altın deli gömleğinin içine sığabilmesi için şu altın kuralları benimsemesi gerekir: Özel sektörü ekonomik büyümenin temel motoru hâline getirmek, enflasyon oranını düşük tutmak ve fiyat istikrarı sağlamak, devlet bürokrasisini küçültmek, bütçe fazlası sağlamasa bile olabildiğince dengeli bir bütçe yürütmek, ithal ürünler üzerindeki gümrük tarifelerini kaldırmak veya düşürmek, kotalardan ve yerel tekellerden kurtulmak, ihracatı artırmak, devlete ait sanayi kuruluşlarını ve kamu iktisadi teşebbüslerini özelleştirmek, sermaye piyasalarını serbestleştirmek, para birimini konvertibl hâle getirmek, ülkedeki sektörleri, hisse senedi ve tahvil piyasalarını doğrudan yabancı mülkiyete ve yatırıma açmak, ülke içindeki rekabeti olabildiğince artırmak üzere ekonomiyi devlet düzenlemelerinden arındırmak, kamusal yolsuzlukları, sübvansiyonları ve rüşveti olabildiğince azaltmak, bankacılık ve telekomünikasyon sistemlerini özel mülkiyete ve rekabete açmak, yurttaşlara yerel ve yabancı emeklilik fonları ve yatırım fonları arasından seçim yapma fırsatını vermek.
Küreselleşme anlayışının da özünü oluşturan yukarıdaki serbest piyasa kurallarının hayata geçmesi, Friedmana göre, ekonomiyi büyütür ve siyasetin etki alanını azaltır. Yani, ekonomi cephesinde altın deli gömleği genellikle büyümeyi destekler ve ortalama gelir düzeyinin yükselmesini sağlar dış ticaretin, yabancı yatırımların ve özelleştirmenin artması ve küresel rekabet baskısı altında kaynakların daha verimli kullanılması sağlar. Ama siyasi cephede, iktidar sahiplerinin seçeneklerini daraltarak onları daha kısıtlı parametrelerle çalışmaya zorlar.
Altın deli gömleğini giymiş ülkelerde iktidar ve muhalefet partileri arasında gerçek farklar bulmanın giderek güçleşmesi bu yüzdendir. Ülkeler altın deli gömleğini bir kez giydi mi politik seçenekleri, serbest piyasa kurallardan önemli ölçüde sapamaz. Aksi takdirde, yatırımcıların kaçmasına, faiz oranlarının yükselmesine ve piyasa değerlendirmelerinin düşmesine yol açarlar. Altın deli gömleği içinde daha rahat hareket etmenin tek yolu onu genişletmektir ve onu genişletmenin tek yolu da üzerinize sıkı sıkı oturmasını sağlamaktır.
Eskiden ‘tarihsel koşullar’ böyle gerektirdi denirken günümüzde ‘piyasa kuvvetleri’ böyle gerektiriyor denmektedir. Bugün ülkelerin önündeki büyük kararlar, demokrasi yolunu izleyip izlememek ve açık bir ekonomi yürütüp yürütmemektir. Bunlar en önemli tercihlerdir. Ama bu tercihi bir kez yaptıktan sonra, politika bu sistemin size sağladığı kısıtlı hareket alanı içinde kararları yürürlüğe koymaya yarayan bir siyaset mühendisliği deneyimine iner.