Kırklareli’de yeni kuşağın izlerini taşıyan bir kitle var. Onlara başkalarına davrandığımız gibi davranamıyoruz ne yazık ki. Çünkü küçük detaylar, büyük etkiler yaratıyor. Gençlik kavramının açıklaması zamanın ilerlemesi ve şartların değişmesi sonucunda yeni nesillerde değişikliğe uğramaktadır. Yaşanılan çağın özelliklerinin etkisi gençler üzerinde oldukça fazla görülmektedir. Bundan dolayı gençlerin bakış açıları, davranışları, düşünce yapıları, ihtiyaç duydukları somut veya soyut şeyler vb. değişiklik göstermektedir.

W ve x kuşağı, proje çocukları olarak da adlandırılabilecek olan y ve z kuşaklarının ebeveynleridir. Kendilerinin geçmişte hayata geçiremedikleri hayallerini, zincirlerini kıramadıkları korkularını çocukları üzerinde uygulamaya çalışmışlardır. Yaşadıkları travmaların kurbanı olarak çocukları seçmişlerdir. Çocuklarının her şeyini düşünürler özellikle z kuşağı için ebeveynleri her şeyi neredeyse planla gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

Y kuşağı; gelecekten ve sosyal ortamlarından beklentileri fazla olan, isteklerini açıkça dile getiren ve özgürlüğüne düşkün aynı zamanda sorgulayan bir nesildir. Hayalleri ve beklentileri fazlaca geniş olan y kuşağının tatmin olamaması durumu oldukça sık görülmektedir. Gerçekleştirilemeyen her düşünce için fazlaca üzüntü duyup; gerçek dünyadan kopuk oldukça yüksek hayalleri sonucunda uğradıkları hayal kırıklıkları bu kuşağımızın en derin problemidir.

Y kuşağı, dünyayı eleştirmeyi kendinde bir hak olarak görüyor, yaşadıkları hayatın daha güzel olabilmesi adına gördüğü problemleri dile getirmekten çekinmeyip dünyayı değiştirmek adına düşünceler geliştirmektedir. Sorgularlar, dayatılan fikirler onların mantık çerçevesinde yer etmiyorsa söylenen her şeyi kabul etmezler. Z kuşağına göre daha duyarlı bir nesildir demek doğru bir yaklaşım olacaktır.

Ebeveynleri tarafından nasıl doğacakları, nerede doğacakları, nasıl büyüyecekleri, nerede okuyacakları vb. gibi detayları önceden planlanmış olarak dünyaya getirdikleri çocuklardır. Hayatlarında zorlukla karşılaşmamış, dış dünyadan bağlantısı neredeyse kopmuş, televizyon ve bilgisayarlarla büyümüş ve büyümektedirler.

Her istedikleri anında karşılanan, bir dedikleri iki edilmeyen bu kuşak konfora fazlaca alıştığı için geri kalan hayatlarında da bu beklentiler doğrultusunda ilerlemektedirler. Ebeveynlerinden gördükleri fazlaca ilgiye alışmış bu çocuklar ileri yaşlarında ve sosyal hayatlarında bu sevgiyi, bu fazlaca ilgiyi istemekten kendini alıkoyamazlar. Yaşamlarında bu durum onlar için psikolojik ve sosyal açıdan sorun teşkil eder.

Koruma iç güdüsü ile dışarıya oynamak için bile pek fazla çıkartılmayan bu kuşak sosyal hayatta gecikme yaşar. Büyüdüğü zaman arkadaş edinmede, iletişim kurabilmede eksiklikler yaşayacaktır. Hayatla olan kopuk bağları, bilgisayar ve telefonla geçen günleri yüzünden sosyalleşemeyen bu çocukların empati yeteneğine de pek fazla sahip oldukları söylenemez.

Bunun nedeni yalnızlık ve kopuk bağlardır; insan empati kurma yeteneğini geliştirebilmek için kendinden başkalarına ihtiyaç duyar fakat bu sosyalleşme sorununun getirdiği yalnızlık nedeniyle çocuklar zamanla empatiden yoksun hale gelmektedir.

Eskiden çocuklar mahalle kültürü ile büyürdü fakat büyük şehirlerde ve artık komşuların birbirini tanımadığı, tanımak istemediği bir dönemde olduğumuz için çocukların hatta ailelerin bile sosyalleşmesi duraksamıştır. Eskiden olduğu gibi bir güven ortamı bulunmadığı için, insanların gördükleri şeyler karşısında duyarsız kalmalarından dolayı ebeveynler çocukları dışarıya oynasınlar diye bile çıkarmamaktadır. Z kuşağının dışarı çıkmayı kendi isteğiyle de reddettiği görülmektedir. Çünkü telefonla oynamak veya bilgisayar oyunu oynamak onlara dışarda vakit geçirmekten daha cazip gelmektedir. Bir yerde bakıldığında dışarıda oynamak yerine arkadaşlarıyla online olarak oynamayı tercih ediyorlar.

Zaten her şeyleri ayaklarına gelen bu gençlerin eğitimde artık ayaklarındaydı hatta belki de ayaklar altındaydı. Rahatlarına fazlaca düşkün olan z kuşağımıza eğitimlerini başından kalkmadıkları bilgisayardan almak dahi güç gelmeye başlamıştır. Pandemi ile birlikte iyice evde yatılan ve sosyalleşmenin neredeyse sıfıra düştüğü bu dönemde gençlerin evde anne ve babaları ile olan iletişimi bile bir şeyler istemekten öteye geçmemektedir.

Gençlerin bu kadar vurdum duymaz ve rahatlığına düşkün olmaları ailelerinin yetiştirme tarzları ile paralellik gösterir. Çocuğa verilmeyen sorumluluklar, olması gerekenden fazla gösterilen ilgi, istediği her şeye ulaşabilmesi ve aman bir şey olmasın sen otur denilip yaptırılmayan her şey çocuğun ileriki yaşlarda hayatının şekillenmesindeki rolü oldukça etkili olacaktır. Çocuk ailesinde gördüğü ve sahip olduğu her şeye ileriki hayatında da sahip olmak isteyecektir. Aldığı o fazla sevgi ileride arsızlığa dönüşecek ve sosyal hayatına etki edecektir. Bundan dolayı çocuklara sorumluluk da verilmeli, sevgi de gösterilmeli ama her şey ölçüsüyle olmalı buna da dikkat edilmeli.