Kırklareli’de bilimsel araştırmaların sayısı artıyor. Bilim felsefecisi Whitehead, Newton’ın varlığını Galileo’ya, Galileo’nun varlığını da Newton’a bağlayarak bağlamın bilimsel uğraştaki önemine işaret etmektedir. Newton kendisinin de ifade ettiği gibi Galileo’nun ve diğer bilim adamlarının mirasından faydalanmıştır. Muhtemelen onlardan devraldığı miras olmasaydı Newton teorisini geliştiremeyecekti. Öte yandan Newton ve sonraki bilim adamları olmasaydı da Galileo bilim tarihi kitaplarında bir dahi olarak kalacak ve teorileri geliştirilemeyecekti. Tüm bunlar bilimsel sürecin boşlukta işlemediğine bir kanıt olarak sunulabilir.
Bilim adamları sadece diğer bilim adamlarından değil, toplumdan da etkilenirler. Esasen toplumun bilimsel çalışma üzerinde etkide bulunduğu neredeyse bir ortak kanı hâlini almıştır. Bilim –en azından belli yönleriyle- sosyal bir uğraştır ve her sosyal uğraş gibi bağlamın etkilerine açıktır. Asıl tartışma, bağlamın bilimsel uğraş üzerindeki etkisinin türüdür. Bu konudaki en net ayrımı yapanların başında bir dönem İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölüm başkanlığı da yapmış olan bilim felsefecisi Reichenbach gelir. Reichenbach bağlam kavramını bilim felsefesinde merkezi bir yere oturtmuş, “keşfin bağlamı” ile “gerekçelendirme bağlamı” arasında bir ayrıma gitmiştir. Keşif bağlamı, bir keşfin ortaya çıkmasında sosyal ve psikolojik faktörlerin etkilerine dikkat çeker. Reichenbach’a göre epistemoloji ise sadece “gerekçelendirme bağlamı” ile ilgilenmelidir, çünkü gerekçelendirme bağlamı rasyonel hesaplarla ve tarafsız gözlemlerle ilişkilidir.
Reichenbach, keşfin bağlamı üzerinde çok durmasa da onun bir ampirik psikolog tarafından incelenmesinin önemli gerçekleri ortaya koyacağını kabul eder. Keşfin bağlamından bahsederken onun aklında daha çok fizik bilimiyle ilgili örnekler vardır. Newton’ın yer çekimi ile ilgili buluşu bunlardan birisiydi.
Nitekim bu yönde bir çalışma yapmış olan Marksist yazar Boris Hessen, “Newton’un Principia’sının Toplumsal ve Ekonomik Kökenleri” adlı çalışmasında, Newton’ın buluşunun dönemin burjuva sınıfının ihtiyaçlarıyla yakın ilişkisini gözler önüne sermeye çabalamıştır. Newton ticaret sermayesinin geliştiği dönemde yaşamıştı ve bu dönemin belli tarihsel talepleri vardı. Hessen bu taleplerin iletişim, sanayi ve savaş alanlarında yoğunlaştığını iddia ediyordu. Ona göre Newton’ın çalışmalarını bu taleplerden ayrı değerlendiremeyiz.
Dahası bu temaların sadece Newton’ın değil, onun öncülü olan bilim adamlarının da dikkatinden kaçmadığını görmek gerekir. Leonardo da Vinci, Galileo, Gassendi, Pascal, Torricelli, Boyle ve Hooke da bu konularda araştırmalar yapmıştır. Kısacası, Hessen’in işaret etmek istediği nokta, o dönem yükselen burjuvazinin önceliklerinin bilime yansımalarıdır. Bu önceliklerle belirlenen problemler bilim adamlarının çalışma alanlarını belirler. Yine bilim adamlarının eş zamanlı yaptıkları buluşlar da bağlamın keşif üzerindeki etkisine örnektir. Newton izole bir dahi değildir, o olmasa da er ya da geç Newtoncı fikirler doğacaktı. Darwin olmasa da evrim teorisi bulunacaktı. Newton ile Leibniz’in türevi aynı anda bulmaları, Darwin ile Wallace’ın doğal seçilime dayalı evrim teorisini aynı anda geliştirmeleri bazı tarihi örneklerdir. Hessen’in Marksist yorumunun indirgemeci olup olmadığı tartışmalı olsa da tarihî örnekler Reichenbach’ı doğrular niteliktedir: Keşif, bağlamından ayrı düşünülemez.
1960’lara dek sosyologların keşif bağlamına odaklanmalarındaki neden toplumun sadece keşfe etki edeceği görüşü idi. Bu tür bir görüş -ve iş bölümü- birçok felsefeci, tarihçi ve sosyolog tarafından kabul edilmiş, uzunca süre sorgulanmamıştır. Bilimsel teorinin doğruluğunun veya yanlışlığının toplum tarafından belirlenemeyeceğine inanan bu kişilere göre, örneğin, Darwin’in teorisi veya Kuantum teorisi toplumun istemesi ile doğrulanamaz veya yanlışlanamaz.
Modern bilimin babası sayılan Bacon, bilimin her alanının sosyal etkenlere açık olduğu fikrine katılmaz. Bilim sosyolojisinin kurucusu sayılan Merton da Bacon’dan beri gelen ve Reichenbach ile daha da sistematikleştirilen görüşe yakındır. Sosyal faktörlerin bilimsel bilginin içeriğine etki etmediğine inanan Merton’a göre sosyal faktörler bilimsel kurumlar gibi aktörlerin işleyişine etkide bulunabilir. Bu düşünürlere göre sosyal faktörlerin daha kapsamlı bir etkisinden söz etmek gerçekçi değildir. Daha fazlası bilim için yıkıcı etkide bulunacaktır. Popper’ın Kuhn’a karşı getireceği eleştirinin temelinde de bu yıkıcı etkiden çekinmesi yatmaktadır.
Halfpenny’ye göre Reichenbach’ın ayrımı benimsenirse ortaya bir iş bölümü çıkacaktır. Bu iş bölümüne göre doğa bilimi ile uğraşanlar bilimsel bilgiyi üretirken, felsefeciler mantık kurallarına sadakati denetlerler. Yani bu pozitivist geleneğe göre sosyologlar bilimsel bilgiyi üretenlerle ve kurumlarla yetinmelidirler.