Kırklareli’de kentleşme gittikçe artıyor. Kent sosyolojisi ve kent araştırmalarında önemli isimlerden birisi olan İlhan Tekeli kentleşme tanımı yapmadan önce kenti tanımlamamız gerektiğini söyler. O’na göre kent “mekân ve zaman içindeki insan yerleşmesinin, belli özellikler taşıyan bir özel durumu” olarak tanımlanabilir. Kentleşme ise, Tekeli’ye göre “kentin belli bir yönde değişmesi olarak belirlenmelidir.
Ruşen Keleş kentleşme olgusunun bir toplumun ekonomik ve toplumsal yapısındaki değişmelerden doğduğuna işaret eder. Keleş’e göre kentleşme, “Şehirleşme; Almanca stadtebauliche, urbanisierung; Fransızca urbanisation, İngilizce urbanization.: Sanayileşme ve ekonomik gelişmeye koşut olarak kent sayısının artması ve bugünkü kentlerin büyümesi sonucunu doğuran, toplum yapısında artan oranda örgütleşme, uzmanlaşma yaratan, insan davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol açan bir nüfus birikimi sürecidir.
Kentleşme, temel evrimsel süreçlerdendir. Ülkedeki toplumların büyüklük ve güçlerini tüm nüfusun büyük bir bölümünü içerir hâle ve o ülkenin tümü üzerinde fonksiyonel ve kültürel egemenlik kurar duruma gelme sürecidir. Kentleşme süreci derin etkileri olan sonuçlar doğurmuş, kentte oturmaya başlayan insanoğlunun yaşamının niteliği ise dramatik bir biçimde değişmiştir. Zaman içindeki bir değişmeyi anlatan kentleşme hareketi temel sosyal süreçlere değişimler getirmiştir.
Kentleşme konusunda yapılmış farklı tanımları eleştirel bir bakış açısıyla tanıtan Barlas Tolan, kentleşme tanımlarını ekonomik-demografik, sosyo-ekonomik ve sosyo-politik olarak ayrıştırır. Ekonomik-demografik tanımlar; kırdan kente göç hareketi; “milli gelir ve istihdam yapısında ağırlığın tarımdan hizmetlere ve sanayiye kayması ile ilgili, evrensel ve sayılaştırılabilir bir süreç”; “ekonominin yapısal değişimi, tarımın modernleşmesi, nüfus yapısındaki değişmeler vb. nedenlerin bir sonucu olarak kentleşmeyi tarif ederler.
Kentleşmenin, “sanayileşme ve modern hizmet sektörleriyle aynı yön ve hızda geliştiği, mekâna bu sektörlerle aynı biçimde yayıldığı ve istihdamdaki niteliksel gelişmelerle ilişkisi kurulduğu ölçüde ekonomik ve toplumsal gelişmeyi hızlandırıcı bir etken”; sanayileşme, tarımda modernleşme, toplumsal yapı değişmesi gibi etkenlerle beraber düşünülecek bağımlı bir sosyo-ekonomik değişken olarak tanımlandığı görülmektedir.
Sosyo-politik-kültürel tanımlarda kentleşme “türü, yönü ve biçimi ne olursa olsun toplumdaki yapısal değişmelerin bir göstergesi.”; “ekonomik, toplumsal, siyasal ve kültürel faaliyetlerin mekâna yansıması ve mekânı biçimlendirmesi süreci”dir. Bazı kesimlerin kentleşmeyi kentsel planlama ve şehircilik sorunlarıyla karşılaştırma eğilimlerini, teknokratik ideolojinin bu alandaki ifadesi olarak değerlendiren Tolan, kentleşme sorunlarını alt yapı hizmetleri, ulaşım, yerleşme planlaması düzeyine indirgemek rasyonalite ve prodüktiviteye dönük bir anlam taşıdığını ifade eder. Siyasal unsurlar da içeren bu teknokratik yaklaşımlarla kentleşme olgusunun bütünlük içinde algılanması söz konusu değildir.
Mevcut tanımları sıraladıktan sonra Tolan iki boyutlu bir tanımla kentleşme olgusunu açıklar. Tolan’a göre, kentleşme hem kırsal bir toplumun kentsel bir topluma dönüşme süreci, hem de kentsel mekânın ve toplumsal pratiğin değişme ve evrimleşme sürecidir. Kentleşme binlerce yıl öncesine kadar uzanan bir tarihî süreç içinde yer alan kesintisiz bir gelişmedir. Tarihsel süreçte, toplum farklılaşmalarına bağlı olarak değişik özellikler gösteren kentleşme süreci toplumsal ilişkiler çerçevesinde ele alındığında daha anlaşılır olacaktır. Kentleşme yalnızca demografik, ekonomik, sosyal ve/veya kültürel ölçütler temelinde anlaşılamaz. Kentleşme, kentlerin gelişmenin bir düzen ve denetim altına alınmasının yollarını gösteren şehircilik ile karıştırılmaması gerektiği gibi kentleşmenin toplumsal değişme boyutunu yansıtan kentlileşme ile de ayrı anlam ifade ettiği unutulmamalıdır.
Kentlileşme, en genel biçimiyle kentlere, şehirlere göçen insanların, ekonomik, sosyal, kültürel anlamda yeni yaşam alanlarına uyum sağlama süreci olarak tanımlanabilir. Kentlileşme bireylerin maddi ve manevi olarak yeni bir yaşam biçimiyle bütünleşmesidir. Ruşen Keleş, kentlileşmeyi kentleşmeden ayrı olan ve kentleşme akımı sonucunda toplumsal değişmenin insanların davranışlarında ve ilişkilerinde, değer yargılarında tinsel ve özdeksel yaşam biçimlerinde değişiklikler yaratması süreci” olarak tanımlamaktadır.
Kentlileşme, “kente göç ile başlayan nüfus dinamiğinin kentin belirli bir kesiminde kararlılık kazanmasına kadar süren” bir aşama olarak açıklanabilir. Kırdan, köyden göçen nüfus yeni süreçlerden geçerek, kentin, şehrin üyesi haline gelir. Toplumsal değişme ile birlikte değerlendirildiğinde, göç eden nüfusun gerçek manada uyumunun ancak birkaç nesil içerisinde gerçekleşebildiği söylenebilir.