Kırklareli’de son zamanlarda pek çok kişinin sesini yükselttiği kadına yönelik şiddet konusunda ben de bir şeyler söylemek istiyorum. Özellikle kadına yönelik şiddetin medyaya yansımasın konusunda. Şiddet, “sertlik, katı ve kaba davranış, bedene zor uygulama, bedensel zedelenmeye neden olma, kişisel özgürlüğü zor yoluyla kısıtlama, büyük güç, hainlik, kişinin rahatça gelişmesini ya da tamamlanmasını engellemek üzere bazı doğal süreçlere, alışkanlıklara yersiz kısıtlamalar getirme…” şeklinde tanımlanan, sözlük anlamına göre yaygın bir alana sahiptir.

Her ne kadar şiddet denildiğinde akla ilk fiziki bir müdahale gelse de, şiddetin birçok türü vardır. Biçimlerine göre şiddet; fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet ve cinsel şiddet olarak karşımıza çıkar.

Kadına yönelik şiddet, cinsiyet kaynaklı olarak ev içinde ve dışında kadına uygulanan, düzenli gerçekleşen şiddet davranışlarını içerir. Bu şiddetin temelinde, erkeklerin toplumun her alanına yayılmış hâkimiyetleri ve kadın ile erkek arasındaki eşitsizlikler yer almaktadır. Erkeklerin kadınlara şiddet uygulamasının sebebiyse; güç gösterisi yapmak, öfke harcamak, kadınları yönetmek ya da cezalandırmaktır. Fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik ve dijital şiddet türlerinin hepsi bu amaçla gerçekleşmektedir. Şiddete maruz kalma durumunda kadın, korku, çaresizlik ve güvensizlik içinde yaşar

Ekonomik şiddet, bireyin maddi gelirinin bir kısmının ya da tümünün ortadan kaldırılması, maddi gelirine el konulması veya sınırlandırılmasıdır. Çalışmaya ya da çalışmamaya mecbur bırakmak, istenmeyen bir iş alanında çalıştırılmak, gelirinin başkaları tarafından el konulması ekonomik şiddet türü içinde değerlendirilmektedir. Ekonomik şiddete en maruz kalan kesim kadınlardır.

Kadına yönelik şiddet üzerinden değerlendirildiğinde ise; kadının çalışmasına izin vermemek, gelirine el koymak ya da parasını yönetmek, kadını borçlandırmak, kadına kredi çektirmek, senet imzalatmak, kredi kartını kullanmak, kadının yatırım yapmasına izin vermemek, en düşük miktarla günlük yaşamını idame ettirmesini istemek ve bu olmadığı takdirde fiziksel ya da psikolojik şiddete başvurmak, ekonomik şiddetin en yaygın yansımalarıdır.

Psikolojik şiddet ya da duygusal istismar, failin mağdur bireyi duygusal olarak sindirmek ve aşağılamak, ona yaptırımda bulunmak veya cezalandırmak için toplumdan uzaklaştırma amacıyla baskı uyguladığı bir saldırganlık biçimidir. Psikolojik şiddette bulunan birey bağırma, korkutma, küfür etme, tehdit, hakaret, başkalarının önünde küçük düşürme, sürekli eleştirme, mağdurun hareketlerini, giyimini, başkalarıyla olan ilişkilerini kontrol etme, kısıtlama, değersiz hissettirme gibi yollarla düzenli bir şekilde mağdura duygusal baskı uygular. Sıklıkla samimi duygusal ilişkilerde, aile ortamında ve çalışma alanında görülmektedir. Psikolojik şiddet daha çok kadına yönelik olarak gerçekleşmektedir.

İletişimi sonlandırmak, kendi düşüncelerini ifade etmesini engellemek, özgüvenini kaybetmesini sağlamak, kadına uygulanan psikolojik şiddete örnektir. Psikolojik şiddet en yaygın görülen şiddet türü olmasıyla birlikte, aynı zamanda oldukça tehlikelidir. Psikolojik şiddetin tehlikeli olmasının sebebi, normalleştirilen bir durum olarak görülmesidir. Söylemlerle gerçekleştirilen psikolojik şiddet aile içinde, sosyal yaşamda ya da iş ortamında meşrulaştırılarak, şiddet mağduru kadının kendine olan inancını kaybetmesine sebep olmaktadır. Üstelik bu durum bireyin ruhunda kalıcı izler bırakmaktadır.

Fiziksel görüntüsü, ailesi, yaşam pratikleri ile dalga geçmek, alay etmek, onu yalnızlığa mahkûm bırakmak, becerilerini küçümseyerek onu değersiz ve yetersiz hissettirmek, sevilmediğini-istenmediğini söylemek, kıskançlık adı altında özel ilişkileri üzerinde tahakküm kurmak ve duygu sömürüsü yapmak, erkeğin kadına uyguladığı psikolojik şiddetin en görünür biçimlerindendir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ile Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün 2013- 2014 yılları arasında gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçları, kadına yönelik şiddette durumun ne kadar vahim olduğunu göstermektedir. Kadına yönelik şiddetin Türkiye’deki yaygınlığını gösteren veriler şu şekilde belirtilmektedir.

Ülke geneli incelendiğinde hayatının herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kaldığını belirten kadınların oranı %36, son 12 ayda ise %8’dir. Başka bir ifadeyle, her 10 kadından nerdeyse dördü eşi veya birliktelik yaşadığı erkeklerin fiziksel şiddetine maruz kalmıştır.

Ülke genelinde evlenmiş kadınların %12’si hayatının herhangi bir döneminde, %5’i ise son 12 ay içinde cinsel şiddet yaşadığını ifade etmiştir. Cinsel şiddetin en çok görüldüğü bölge ise Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’dir. Evlenmiş kadınların %38’i hayatlarının herhangi bir döneminde fiziksel ya da cinsel şiddete uğramıştır

Yine ülke geneline bakıldığında kadınların yaşamlarının herhangi bir döneminde uğradıkları psikolojik şiddet %44, son 12 ayda ise %26’dır. Batı Anadolu ve Orta Anadolu bölgelerindeki kadınların yarısı, hayatlarının herhangi bir döneminde psikolojik şiddete uğradıklarını ifade etmiştir.