Kırklareli’de günlerim birbirinin kopyası gibi geçiyor. Bu da beni akademik anlamda araştırma yapmaya itti. Gün kavramı aslında nasıl irdelenebilir gelin beraber inceleyelim. Gündelik hayat, içinde yaşadığımız toplumsal yapının dinamikleriyle bireyin karşılıklı etkileşimi sonucunda inşa edilen ve süreç içinde kalıplaşarak tekrar edip duran günlük hayat pratiklerini ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Gündelik kelimesi genelde tekrar edip duran ve bir yönüyle de sıradan ve basit işleyen hayatı çağrıştırır.

Bu nedenle gündelik hayat sosyal bilimlerde uzun süre göz ardı edilen ve önemsenmeyen ancak son dönemde sosyal bilimlerin ilgi alanına girmiş bir kavramdır. Gündelik hayatın göz ardı edilmesinin nedeni; onun basit, sade ve gelişigüzel tarzda işleyen özelliği olabilir. Ancak gündelik hayatı önemsemeyen düşünürlerin dikkat etmediği nokta, gelişigüzel işliyor izlenimi veren hayatın, aslında “kendini, yok zannettirecek kadar gizleyebilmiş” bir bilincinin varlığıdır.

Gündelik hayat, küreselleşme, modernite, teknolojik gelişmeler gibi öğeler tarafından etkilenmektedir. Ancak gündelik hayat, bu etkilerle meydana gelen değişim ve dönüşümlere rağmen yine de kendi içinde bir uyuma sahiptir. Gündelik hayat, sosyal gerçekliğin inşa edildiği bir alandır ve ona olan ilgi on dokuzuncu yüzyılın sonlarında ve yirminci yüzyılın başlarında artmaya başlamıştır. Günümüz sosyal bilimcileri, gündelik hayatı, farklı açılardan ele alarak gündeme taşımaktadır. Gündelik hayat ister bir kurgunun, isterse sıradan bir gerçekliğin ürünü olsun sonuçta bir teşhirdir ve akıp giden zaman içinde, çoğu zaman yorumlanmasında güçlük çekilen birtakım görüntüleri içermektedir. Bu nedenle, gündelik hayatın görünürdeki yoksulluğuna takılmadan onun gizli olan zenginliğini ortaya çıkarmak gerekir.

Bu çaba, yüzeyselin altındaki derinliği açığa çıkarmak kadar olağanlığın olağanüstülüğüne ulaşmak için de gerekli bir faaliyettir. Gündelik hayat, tarihsel olanla temas edilen bir alan olmasına rağmen, bugün genellikle önemsiz sayılarak göz ardı edilmekte, parçalanmakta ya da meta düzeyine indirgenerek fetişleştirilmektedir. Oysa gündelik hayat üzerine eleştirel olarak düşünmek, son tahlilde sosyal gerçeklik dünyasında varlığını sürdüren çelişkileri kavramak için yeterli bir imkân sağlayabilir. Hatta gündelik hayatı, kendi iç gerginlikleri ve çatışmaları içinde kavramak ve bu şekilde beliren toplumsal anlamlara ulaşmak, kültürün dönüştürülmesini de mümkün kılabilir.

Esasen içinde her şeyin öğrenilerek içselleştirildiği gündelik hayat dönüştürülmeden hiçbir talep ve hayalin gerçekleşmesi mümkün değildir. Buna rağmen yine de popüler ilgiler, günlük hayatın bilincine yönelik sorunlarla ilgilenmek yerine teorik bilincin analizine ilişkin sorunlarla ilgilenmeyi daha çekici hale getirmektedir.

Toplumsal hayattaki işaret, sembol, eylem ve niyetler doğal bir süreklilik içinde kendilerini yansıtmakta ve ancak gündelik hayat içinde anlam bulmaktadır. Kendisini oluşturan nesneler, mekânlar ve simgesel anlamlar kültürden bağımsız değildir. Kültür ise insanların gündelik hayat karşısında geliştirdikleri ve semboller olarak aktardıkları anlamlar bütünüdür. Anlamlandırma sistemi, bir yandan mevcut semboller aracılığıyla sosyal hayatı inşa ederken bir yandan da bu sembolleri toplumun üyelerine gerçeklik olarak sunmaktadır. Böylece belirli bir hayat tarzı ile gerçeklik arasındaki ilişkileri dengeleyen kültür, sembol oluşturma süreçlerinden ortaya çıkan gelenekler aracılığıyla varlığını devam ettirir.

Gündelik hayatın bilinci, bireye alelade olaylar arasında yolunu bulma ve hayatını, diğer bireylerin arasında sürdürme olanağı veren bir anlamlar ağı sağlamaktadır. Bu ağların tümü, özel bir sosyal hayat alanı inşa etmektedir. Gündelik hayat incelemelerini, toplumların geçirdiği modernleşme sürecinin izini sürmek için kullanılabilecek en elverişli araçlar arasında saymak hiç de abartılı olmaz. Çünkü bu yolla günlük hayat kalıpları, desenleri, zihniyet yapıları, dünya algıları, hayat tasavvurları ve bu sınırlarda gerçekleşen altüst oluşlar ya da sıradan farklılaşmalar açıkça izlenebilmektedir.

Gündelik hayatın sosyolojisine ilişkin temel soru şudur; gündelik hayatta birisiyle karşılaşmak, birine selam vermek, alışveriş yaparken satıcıyla birkaç fazladan kelam etmek, bir arkadaşınızı ziyaret edip hal hatır sormak gibi bir sürü basit sıradan sürekli tekrar edip duran davranışlar neden inceleme konusu yapılsın? Yüzeysel bir gözlemle gündelik hayat söylendiği gibi basit sıradan ve hatta çoğu zaman anlamsızmış gibi görünen davranışların sergilendiği bir alan olarak görülebilir. Ancak özellikle yorumlayıcı sosyoloji açısından son derece önemli olan sosyal etkileşimler bu basit ve sıradan gözüken gündelik hayatta meydana gelmektedir.