İnsanlar bulundukları ortam ve yaşadıkları çağ sebebiyle birbiriyle iletişime geçmek zorunda. Kırklareli gibi küçük bir yerde bunun örneklerini daha rahat görebiliyoruz. Bir toplumun kültürü oluşurken öncelikle diğer toplumlardan yalıtılmış olmasıyla beraber farklılaşır. Aslında her toplumun kendi iç çeşitliliği ile bu farklılaşmış gruplar görülebilir. Örneğin; Orta Asya’daki Türkler, Türk kültürünü yaşamış ancak kendi içerisinde Türk obaları, boyları ile kültürel farklılaşma oluşmuş ve bu da ortak kültürü çeşitlendirmiştir. Yani kültür içerisinde daima çeşitliliği barındırır. Toplumun kültüründeki bu farklılaşmalar da karşı karşıya gelen iki grubun birbirini etkilemesine yol açar.

Kültürel etkileşim için ilk faktör iletişimdir. Bunun yanı sıra göç, teknolojik faktörler, ekonomik faktörler, çevresel faktörler ve diğer kültürlerle etkileşim gibi yollarla kültürel etkileşim gerçekleşir.

Teknolojinin gelişmesi ile ortaya çıkan sanayileşme ve ardından gelen göç ile beraber sosyal çevre değişime uğrar. İnsanların hayat tarzları ve aile yapıları değişir. Ekonomik faktörlerde ise sanayi devrimi ile beraber makineleşen sanayiye doğru kırsaldan üretim merkezlerine yapılan göçler, yeni kentlerin oluşması, kitlesel tüketim ihtiyacını ortaya çıkarmış bu da birçok kültürel değişime neden olmuştur. Çevresel faktörlerde insan, çevreye hakim olduğu sürece yeni medeniyetler meydana getirmektedir.

Toplumlararası etkileşim, günümüzde daha çok ekonomik ve kültürel alanda yaşanmaktadır. Globalleşme ile beraber çok daha yaygınlaşmıştır. Kültürel temasla beraber iki farklı kültürün üyeleri karşı karşıya gelip ilişki kurabilirler. Bir diğer yayılma faktörüyle kültürel unsurların toplumdan topluma temas sonucu yayılmaktadır. Teknolojinin hakimiyeti ile beraber en çabuk kabul gören ve benimsenen, en hızlı etkileşim gösteren öge teknoloji sayesindedir.

Kültürel emperyalizm, güçlü bir ülkenin kendi kültürünü kullanarak diğer ülkeleri etkisi altına alması onlara kültürünü benimsetmeye çalışmasıdır. Günümüzde kültürel emperyalizm, uluslararası büyük ekonomik güçlerle ulus içindeki politik, kültürel ve ekonomik güçlerin daha çok çıkarcı iş birliğiyle yürütülmektedir.

Haberleşmenin ve eğlence kültürünün de bu sektörler tarafından şekillendirilmesi, dünyayı onların penceresinden görmemize ve kendimize de onların penceresinden bakmamıza neden olmaktadır. Kültürel emperyalizmde gelişmiş ülkelerin egemen kültür ve değerleri, medya yardımı ile diğer ülkelere empoze edilir. Üçüncü Dünya Ülkelerinin kültürel değerleri tahrip edilerek, Amerikan/Batılı kültürel değerlerin egemen kılınması amaçlanır.

Kültürel emperyalizmi uygulayan ülkelerin amaçları; kültürlerini aşılayarak üstünlük kurmak istemek ve insanları kendi kültürlerine yabancılaştırarak, insanların kültürel köklerini zayıflatarak kendilerine daha çok bağımlı hale getirmektir. Farklılıkların giderek azaldığı, benzerliklerin ise artarak standartlaştırıldığı bir dünyaya karşın yerel oluşumlarının kuvvetlenmesi kültürel küreselleşmenin temel paradoksunu oluşturmaktadır. Bireyler ve toplumlar arasında etkileşim kitle iletişim araçlarıyla hızla yaygınlaşırken ortak alanlar, ilgiler, modalar, müzikler, dünyayı sarıp sarmalamaktadır. İçinde yaşamaya başladığımız ancak çok da farkına varmadığımız başka kültürlere ait semboller ve değerler giderek bizim için daha önemli hale dönüşmektedirler

Kültürel emperyalizmin düşünürü Herbet Schiller’dir. Herbert Schiller’in kültürel emperyalizm tanımı şöyledir: “Bir toplumun modern dünya sistemi içine çekilmesi amacıyla onun hakim toplumsal katmanının, dünya siteminin tahakküm merkezinde geçerli değer ve yapılara uygun hale getirilmek, hatta bunlara güç katmak üzere kendi toplumsal kurumlarını şekillendirmesi için cezbedildiği, baskı altına alındığı, zorlandığı, bazen rüşvetle elde edildiği bir süreçler toplamıdır.”

Kültürel emperyalizm hayatın birçok alanını ele geçirme amacındadır. İnsanların kendi kültürleriyle ayrıt etmeleri zordur. Kültürel emperyalizmin ürünlerinden biri de pop müziktir. Günümüzde birçok kişi tarafından dinlenmektedir. Aynı şekilde Hollywood filmleri de bu kültüre özendirmede etkilidir. Eğlence sektörüne bir diğer örnek Disney verilebilir. Disney dizileriyle büyümüş kişiler küçük yaşlardan itibaren bir kültürel emperyalizme maruz kalmaktadır. Bu maruz kalma kişilerin yaşam hedeflerini, dünya görüşlerini belirlemede etkili olmaktadır. Aynı şekilde belirli markaları kullanmak kişileri kullanmayanlardan üstün konuma getirdiği düşüncesi hakimdir. Bu markaların çoğu kültürel emperyalizmin öncüsü olan ülkelere aittir. Gittikçe sıklaşan fast food restoranları da yine bu kültürel emperyalizmin sonucudur.

Kültürel yayılma, bir kültürün başka kültürleri de etkileyerek yayılması durumudur. Yayılma yerel kültürü çeşitli yönlerden etkiler. ‘Kültürel yayılmanın etkisi, yerel kültürel özellikleri (giyinme tarzı, yemek) ve gelenekleri değiştirmek, yeni ürünler, hizmetler ve işler yaratmak; inanç ve fikirleri değiştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek olarak kendini gösterir.”