Kırklareli’de insanları ne kadar çok etiketlediğimi, onların hakkında ne kadar kısa sürede fikir sahibi olduğumu fark ettim. Damga terimini ilk kullananlar Yunanlılardır. Yunanlılarda damga, işaret edilen kişinin ahlaki statüsünde olağan dışı ve kötü ne varsa ifşa etmeye yönelik bedensel işaretlerdir. Bu işaretler bedene kazınır veya yakılır ve taşıyıcının bir köle, suçlu veya hain olduğunun kanıtı olurdu. Böylece damgalanmış kişi özellikle kamusal yerlerde kaçınılması gereken biri konumuna düşerdi. Günümüz dünyasında da damga kavramı Yunanlılarca kullanılan anlamından semantik olarak pek farklı değildir.

Toplumun normları ve değerlerini tehdit eden ve sürekli toplumsal kuralları ihlal eden davranışlarda bulunma genel olarak toplum tarafından sapkınlık, bu işi yapanlarda sapkın olarak nitelendirilir. Ancak “bir kimsenin sapkın olmasının nedeni doğuştan mıdır; yoksa toplum mu bireyi sapkınlığa iter?” sorusu sosyolojinin önemli konularından biridir.

“Dışardakiler” adlı çalışmasıyla Hovard Becker ve “Damga”adlı çalışmasıyla Erving Goffman bu konunun öne çıkan iki ismidir. Damga kavramını son derece itibarsızlaşmış bir sıfata atıfta bulunmak için kullanan Goffman’a göre, bir birinden oldukça farklı üç farklı damga tipi vardır. Bunlar: 1) Bedenin korkunçlukları, zayıf irade, baskıya müstahak ya da doğal olmayan tutkular, sapkın ve katı inançlar ve ahlaksızlık olarak algılanan bireysel karakter bozuklukları (ruh bozukluğu, hapis yatmak, bağımlılık, alkolik olmak, eşcinsellik, intihara kalkışmış olmak vb.

Irk, ulus ve din gibi etnolojik damgalardır. Ana akım sosyoloji sapkınlığı kötü bir aile geçmişi, çevre veya yanlış sosyalleşmenin sonucu olarak açıklama eğilimindedir. Ancak özellikle Howard S. Becker ve sembolik etkileşimci bir çerçeve içinde çalışan sosyologlar anti- sosyal davranışı, çevrenin bir ürünü, kişinin içinde doğduğu sosyal çevrenin ve özellikle anneler, babalar, arkadaşlar, öğretmenler ve otorite konumundakilerin onlara yaklaşım biçimlerinin bir yansıması olarak görme eğilimindedir. Aslından sapkınlık diye bir şey olmadığını savunan Becker’e göre göre; kimi insanlar doğuştan suçlu ve ıslahı imkânsız kötü veya zararlı varlıklar değildir. Onlar daha ziyade diğerlerinin kendilerine yaklaşım biçimlerinin veya en azından bu yaklaşımı algılama biçimlerinin, bir sonucu olarak anti- sosyal varlıklara dönüşürler. Bu bakış açısına göre, sapkınlar veya suçlular diğerlerinin uygun yaklaşımları ve tepkileriyle ıslah ve hatta “tedavi edilebilirler.”

Becker’e göre, sapma davranışının ortaya çıkmasının nedeni toplumdur. Toplum içindeki ayrıcalıklı bazı gruplar sapmayı belirleyen kurallar koyarlar. Bu kuralları toplumdaki bazı bireylere uygularlar ve bunları sapkın ilan ederler. Dolayısıyla bir davranışın sapma davranışı olarak görülüp görülmemesi o davranışı yapan kimsenin kimliğine bağlıdır. Örneğin, eşini aldatma davranışı sosyo- ekonomik durumu aşağı olan insanlarca gerçekleştirildiğinde bu davranış bir sapma davranışı olarak görülüp bu kişiler kötü olarak etiketlenirken aynı durum sosyo- ekonomik durumu iyi olan kişilerce gerçekleştirildiğinde gayet normal görülmekte ve sapkınlık olarak değerlendirilmemektedir.

Genel olarak, bir “kamusal” etiketleme işlemi, başlarda çoğu kez oldukça yüzeysel olan, ancak sonradan bir ivme kazanan ve genellikle kamusal bir seremoniye ve bir kişinin sadece tuhaf veya sapkın bir biçimde davranan biri olarak değil aksine resmen sapkın biri olarak tanımlanmasına yol açan bir süreç vardır. Bu süreçler sonucunda oluşturulan resmi etiketler, uygulandıkları andan itibaren egemen etiket haline gelir ve bir kişinin daha önceden bir baba, arkadaş veya patron olarak sahip olduğu diğer bütün semboller ve statüleri ortadan kaldırır. İnsanlar, ilgili kişiyi tamamen yeni bir şekilde görür, önceki bütün davranışlarını oldukça farklı bir biçimde yorumlar ve bu yorumlara dayanarak genellikle onu sapkın biri ve artık ilişki kurmayacakları biri olarak değerlendirir ve reddeder. Ailesi tarafından reddedilen ve evsiz kalan alkolik biri veya iş bulamayan eski suçlu bu duruma örnektir.

Bu reddedilme kaçınılmaz olarak bireylerin kendilerini algılama biçimlerini ve benlik algılarını etkiler. Çoğu insan, artık, bu sapkın etiketlere göre yaşayarak, bir sapkına dönüşerek ve sapkın bir hayat tarzını ve hatta sapkın bir “kariyer”i benimseyerek tepki verir. Bu tür bireyler çoğu kez “normal” toplumdan uzaklaşır ve alternatif hayat tarzları sürdürür veya sapkın alt kültürler içindekilerin desteğini arayarak ve onlar arasında statü kazanmaya çalışarak yeraltına çekilebilirler. Özetle, Becker, hangi davranışın sapma davranışı olarak görülmesine toplumdaki egemen sınıfların karar verdiğini ve sapkın kişinin ise kendisine etiketin başarıyla uygulandığı kişi olduğunu savunur.