Kırklarelili gençler de bilir ki, eğitim sistemi günümüze dek pek çok değişim geçirdi. Türkiye’de eğitim politikalarının oluşmasını etkileyen iki önemli mekanizma mevcuttur. Bunlar “beş yıllık kalkınma planları” ve “Milli Eğitim şuraları” dır. Elbette hükümet programlarının ve bakanlıkların da eğitim politikalarının oluşturmasında önemli etkileri vardır. Ancak bu iki mekanizma bizim yıllar içinde Türkiye’de eğitim politikalarının nasıl geliştiğini ve eğitim gündemlerinin nasıl oluştuğunu izlememiz bakımından önem kazanmaktadır. Ayrıca devletin eğitim öğretim faaliyetindeki rolünü ve işlevini anlamak için de bu mekanizmalar bakma önem taşımaktadır. Beş yıllık kalkınma planları 1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) kurulmasıyla, 1963 yılından itibaren her beş yılda bir olmak üzere on adet hazırlanmıştır. Kapsamlı kalkınma planı olmakla birlikte bu metinlerin eğitim bölümleri bizim açımızdan eğitim politikaları bağlamında önemlidir.
Milli Eğitim Şurası, devletin eğitim-öğretim politikalarını, ilkelerini, programlarını ve stratejilerini belirlemek amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde oluşturulan bir danışma organıdır. 1921-1926 yılları arasında üç kez bir araya gelen ve eğitim politikalarını belirleyen Heyet-i İlmiye toplantılarından sonra bu uygulama 1939 yılından itibaren Şura olarak devam etmiştir. 1939 yılından günümüze kadar on dokuz adet şura toplanmış ve eğitim politikalarına dair Milli Eğitim Bakanlığı’na öneriler üretmişlerdir.
Kronolojik olarak şuralarda öne çıkan ve eğitim politikalarına yansıyan temalara bakacak olursak, ilk şuralarda köy okullarının güçlendirilmesi, anadili (Türkçe) eğitimi ve milli tarihe olan vurguydu. Ardından teknik ve mesleki eğitimin geliştirilmesi kararı alındı. 7. Şurada fakültelere giriş sınavı ve imam hatip okullarının programlarının düzenlenmesi gündeme girdi. Bu şurada özel okulların teşvik edilmesi ise ilgi çekicidir. 1970’li yıllarda eğitim kademeleri üzerine kararlar alınırken din eğitimin nasıl yapılacağı da gündemdeydi. 1980’li yıllarla birlikte anaokullarının yaygınlaştırılması, öğretmen eğitiminin geliştirilmesi, bilgisayarlı eğitime geçilmesi ve televizyonun bir yaygın eğitim kanalı olarak kullanılması karara bağlandı. 1990’lı yıllarda ek olarak şehit ailelerinin çocuklarına yapılacak yardımlar gündeme girdi. 2000’li yılların şuralarında ise değerler eğitimi ve bilim, teknoloji politikaları üzerinde durulan konular arasındaydı. Benzer gündem maddelerini kalkınma planlarında da izlemek mümkündür.
Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın önerdiği eğitim politikaları kapsamında, eğitimin bireysel kazanımlarının yanı sıra kalkınma hedeflerinin altı çizilmektedir. Bu doğrultuda teknik eğitime önem verilmesi nitelikli elemanların yetiştirilmesi amacı hatırlatılmaktadır. Orta öğretim çağındaki gençlerin çoğunun teknik ve mesleki eğitime yöneltilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Eğitim hedeflerine ulaşmak için öncelikli hedefin öğretmen kalitesini artırmak olduğu diğer bir uyarıdır. Bu çerçevede birinci kalkınma planının önerdiği eğitim politikalarını dört maddede özetleyebiliriz: işsizlik meselesini çözmek için nitelikli eleman yetiştirmek, çalışanların mesleki seviyesini yükseltmek; bunun için hem teknik ve mesleki eğitimi teşvik hem sanayi birimlerinde eğitimi devam ettirebilmek, her basamakta yeterliliğe dayanan bir çalıştırma politikasıyla yetişenleri yerinde kullanmak ve sağlam bir sosyal hareketlilik yaratmak, çalışan nüfusun çeşitli meslek gruplarının bölünüşündeki dengesizlikleri ortadan kaldırmak ve daha dengeli bir dağılış sağlamaktır.
Orta kademe eğitim yüksek eğitime geçiş içindir. Mesleki yetkinliklere ulaşabilmek için herkesin eğitime erişim yollarının açık olması gerekmektedir. Bu yüzden maddi imkanları zayıf olan kesimden başarılı olan öğrencilere burs imkanlarının artırılması gerekmektedir.
İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda eğitim doğrudan “Ekonomik Gelişmede İnsan Unsuru” başlığının altından yer almaktadır. Birinci plandaki eğitim tanımlaması burada tekrarlanırken fırsat eşitliği vurgusu devam etmektedir. Bu bağlamda öğrenme güçlüğü yaşayan öğrenciler için özel eğitimler önerilerek fırsat eşitliği politikasının kapsamı genişletilmiştir.
Okulun çevre ve iş hayatı ile ilişkisinin geliştirilmesi önerilmekte yaygın eğitim birimi olarak Halk Eğitimi Genel Müdürlüğü’nün Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanması istenmektedir. Yaygın eğitimle ilgili olarak, birinci planda vurgulanan sanayi birimlerinde eğitim ikinci planda daha ayrıntılı ele alınmış hizmet içi eğitimlerle iş dünyasının niteliğinin artırılması hedefi dile getirilmiştir