Kırklareli’de öğrencilerle buluşup bölümün geleceği hakkında fikir alışverişi yapıyoruz. Hem mezun hem de aktif olarak sahada görev alan biri olarak öğrencilere faydalı fikirler verdiğimi düşünüyorum. Bazı kişilerin fikirlerini ifade edememe sebebi olarak da damgalanacaklarından korktuğunu düşünüyorum.

Damgalama teorisi, ABD’de 1960’lı yıllarda yaygın kullanım gösteren suç ve suçlu üzerinden toplumun etiketlediği bakış açısını kavramsallaştırmıştır. Burada önemli olan sosyal tepkidir çünkü yapılan davranışın olumsuz bir sonucu olsa dahi ona yönelik varılan yargı ve tutum sayesinde bir adlandırmaya gidilecektir.

Bu sayede bireyler topluluktan soyutlanabilmekte ve adı üstünde farklılaştırılmaktadır. Sosyologlar ise tüm bu anlatılanlar ışığında kişilerin üzerinde yazgı misali çizilen bu kaderci belirlenimlere karşı ne şekilde yaklaşılabileceğini ve bu markalaşmanın hangi koşullarda ortaya çıktığını ele almaktadır.

Erving Goffman ve damgalama teorisi, bireyin toplumsal yaşamdan dışlanmasını ve uzaklaştırılmasını konu almaktadır. Ona göre eğer psikolojik bir rahatsızlık söz konusu ise sosyal ortam bunu kusur olarak görür ve yine farklılaşma söz konusu olur. Böylelikle topluluk kişilerden kaçmak ve kendini ayırmak istediği için arta kalan üzerinde bir ayrımcılık yapılır. Goffman bu kavramsallaştırmayı insanın kalabalıkların beklentilerini karşılayamayacağını anladığı an bir suçluluk hissetmesi olarak kullanır.

Bu örneklemde kişiler görünür olana yönelik yapılan etiketlemeden kaçamamaktadırlar. Bireyler bu sebeple kalıp yargılara ve suçlamalara maruz kalmaktadırlar. Obezite ve cilt rengi bu manada ele alınabilir.

Etiketleme teorisi, grup içerisinde sapma davranışı gösteren ve kurallara uygun olanın dışında eylemsellik göstereni dışlayarak aslında bir ‘öteki’ tanımı yaratıp damgalama sürecine giren toplulukların bakış açısını anlatmaktadır. Çünkü önceden belirlenen bazı kalıplar vardır ve onun kesinlikle ötesine bile geçilmesine razı olunmaz. Bu şekilde toplum içerisinde bir ‘suçlu’ yaratılmış olur. Gerek legal gerek illegal yollar ile bireyleri markalamak hem onlar üzerinde ne derece etki sağladığı hem de bunu yapanların etkileşimsel sürecini ele alarak suç çalışmalarına katkı sağlamaktadır. Detaylandırmak gerekirse farklı çeşitlerden söz edilebilmektedir;

Görüldüğü gibi gerek kişinin kendisine yönelik olan veya dolaylı yoldan gerçekleşen şekillerde etiketleme yapılabilmektedir. Hem sosyolojik hem de psikolojik işleyen bu süreci toplumun tüm kurumları ve yapıları nezdinde ele alan teori günlük yaşamı ve olayları dışlananlar üzerinden açıklamaktadır.

İnsanların damgalama ve ayrımcılığa başvurmasının altında yatan psikolojik ve toplumsal nedenler vardır. Damgalanma, tarih boyunca birçok konuda ayrımcılığa yol açmıştır; fakat damgalanma nedeniyle ayrımcılığa en sık maruz kalan kişiler psikolojik bozukluğu olan kişilerdir.

Toplumsal bir neden olan hastalık korkusunun sebebi ise insanların kendisine gelebilecek olası bir zarardan korkmasıdır. Yüksek anksiyetesi olan, özsaygısı düşük ve dış kontrol odaklı insanlar damgalama ve ayrımcılığa daha eğilimlidir. İnsanlar kendilerini korumanın yolunu, bu tip hastalıklara sahip kişileri toplumdan dışlamakta ve sosyal hayattan izole etmekte bulmuştur.

Yıllar içinde artan bireyselcilik akımıyla ayrımcılığı tetiklemiş; insanlar arası destek, iletişim ve işbirliği azaldıkça ayrımcılık artmıştır. Toplumda farklı ve azınlık olan kesimlerin damgalanma ve ayrımcılığa uğraması daha muhtemeldir; çünkü damgalamak sosyal, ekonomik ve politik güç gerektirir. Bu nedenle damgalama genellikle güçlü tarafın güçsüz taraf üzerindeki etkisiyle oluşur. İnsanlar birbirlerini kültür ve göreneklerine, dini inançlarına, değer ve yargılarına göre damgalayabilir. Özellikle ataerkil toplumlarda kadınlar sıkça damgalanmaya ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalır.

Damgalama ve ayrımcılığın oluşmasında etkili olan bir diğer nedense duygular ve önyargılardır.

İnsanlar genellikle başkalarının kendilerinden daha kötü ve zor bir durumda olmasından haz duyarlar. Kendilerinin üst ve iyi bir konumda olması ayrıştırılan insanın değersizleştirilmesi onlara rahatlık verir. Bir taraf mutluluk rahatlık hissi yaşarken diğer taraf aşağılanmaya, çatışmaya maruz kalarak kendine olan saygısını gitgide kaybeder.

Damgalama ve ayrımcılık yapmadan önce empati becerilerimizi geliştirmeliyiz. İnsanları damgalamak, onların bulunduğu durumu, yaşadığı zorluğu güçlendirmeye yol açar. Kendini ifade etmek ise o insanları iyiden iyiye sahip olduğu etikete uygun davranmaya teşvik eder.