Kırklareli Üniversitesi’nde öğrenim görürken en çok ilgimi çeken derslerden biri aile sosyolojisiydi. Şimdi gönüllü olarak saha araştırmalarına katılırken de özellikle aile ile ilgili olan araştırmaları seçiyorum.
Boşanma eylemi en basit tanımıyla karı ve kocanın hukuki olarak evliliklerini sona erdirmesi olarak adlandırılır ve esasında doğrudan toplumun en temel kurumlarından birisi olan aile yapısını etkilediğinden sosyal hayatın akışı ile ilişkilidir. Sosyolojinin bir bilim olarak doğduğu modern çağ ve süregelen değişimlerin sosyolojik yansımaları aile yaşantısını da etkilemiş ve başta kadınların işgücüne atılımı ile eğitim seviyesinin artış yaşaması, bireysel olarak bilinçlenmeyi arttırmıştır. Bu da ekonomik güce sahip olabilen kadını daha özgüvenli bir duruma getirerek boşanma oranlarının artmasına sebep olmuştur. Aynı zamanda toplumsal hayattaki değişimlerden etkilenen aile kurumu ve insanların bireyselleşme gibi yaklaşımlardan etkilenmesi de boşanma oranlarını etkilemiştir. Bu değişimler Türkiye’deki aile yapısını da etkilemiş ve her geçen yıl çiftlerin ayrılık oranlarının artmasına sebep olmuştur.
Boşanmalar sosyolojik açıdan bakıldığında eşler arasındaki hukuki ve duygusal bağların bitirilme kararıdır. Fakat boşanma eylemi bu tanımdaki kadar sınırlı bir olgu değildir ve hem bireysel etkileri hem de toplumsal etkileri bakımından derinlemesine incelenebilecek bir yapıdadır. Yani, yüzeysel bakıldığında eşler arasında gerçekleşen bir olay olsa da başta eşlerin yakınları olmak üzere diğer bireyleri de etkileyen ve bunun sonucunda toplumsal olarak bir etki bırakan bir olguya dönüşmektedir. Bu nedenle, ailenin bölünmesi psikolojik açıdan bireyleri etkilerken aynı zamanda toplumsal alışkanlıkları ve düzeni değiştirmesi yönüyle sosyolojik de bir mesele olmaktadır. Türk Medeni Kanunu’na baktığımızda boşanmak için zina, evlilik birliğinin sarsılması, terk, akıl hastalığı, hayata kast ve kötü veya onur kırıcı davranış ve de suç işleme veya şahsiyetsiz hayat sürmek gibi altı farklı neden görebiliriz.
Fakat bu nedenlerin yanı sıra kişiden kişiye farklılaşan özel sebepler de bulunmaktadır. Türkiye’de bu konuda Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün yürüttüğü araştırmaya baktığımızda boşanan kişilerin %69’unu boşanmaya yönelten ana sebep olarak ilgisizlik ve problem çözümünde yalnız kalma yani bir aile bütünlüğünü kuramama olduğunu görürüz. Bu da bizlere esasında duygusal açıdan eksik hisseden bireylerin boşanmaya daha çok yöneldiğini ve boşanmalarda en önemli nedenlerden birinin iletişim kopukluğu olduğunu gösterir. Aynı zamanda yapılan bu çalışmada eşlerin bütçe hesaplamalarında yetersiz kalmaları ve fazla harcama yapmaları da boşanmak için gösterilen sebepler arasında belirlenir. ASAGEM’in yürüttüğü bir diğer araştırma “Türkiye’de Aile Yapısı” adlı araştırmadır. Bu araştırma sonuçlarında da, Türkiye’de en çok öne çıkan boşanma nedenleri arasında sorumsuzluk, ilgisiz davranma, evdeki ekonomik geçim sıkıntısı ve aldatma olarak gösterilir. Aynı zamanda şiddet, saygısız muamele ve kötü alışkanlıklarda bu süreci etkilemektedir.
Yaşamakta olduğumuz teknoloji çağı da aile yapısının temellerini etkilemekte ve her geçen gün hayatımıza daha çok dahil olan medya ve internet de aile yapısına olumsuz etkiler bırakabilmektedir. Talip Küçükcan’ın yaptığı çalışma kapsamında televizyon unsurunun aileyi farklı yönlerden etkileyebildiğini ve bu nedenle de sosyolojik bakımdan da aile yapısını değişime uğratarak bireysel etkiler bıraktığını görüyoruz. 2011 yılında yapılan bu araştırmada dizilerde kadınların cinsel bir obje olarak gösterilmesinin ve evlilik programlarının, Türk aile yapısının değişimine sebep olduğunu belirtmiştir. Araştırmadaki katılımcıların %76,2’si televizyondaki dizi ve magazin programlarının artan boşanma oranlarında etkili olduğunu düşündüklerini belirtmiştir. Fakat bu düşünceye katılanların çoğunluğunun erkekler olduğunu görüyoruz.
Her ne kadar boşanma iki cinsiyet arasında gerçekleşse de yapılan bir diğer araştırmaya göre boşanmanın ve boşanmadan sonraki sürecin erkeklere oranla kadınları daha çok yıprattığı ve etkilediği tespit edilmiştir. Toplumumuzdaki ataerkil yapı sebebi ile boşanma kararı almak kadınlar için daha zordur ve birçok kadın boşanmadan sonraki ekonomik sürece gerek eğitim durumları gerekse yetiştirilme tarzı sebebi ile hazır olmadıklarından zorluk çekmektedir. Fakat zamanla kadınlar arasında artan eğitim oranı bu durumu değiştirmektedir. Her ne kadar eğitim seviyesi arttıkça boşanma sonrası kolaylık yaşama imkanı artsa da toplumsal yapıdaki düşünce tarzı sebebi ile sosyal baskı ve kültürel dışlama devam ettiğinden kadınlar genel manada erkeklere oranla boşanmadan daha fazla etkilenmeye devam etmektedir.
Sonuç olarak, boşanma her ne kadar bireysel bir tercih olarak gözükse de aslında toplumsal boyutları olan ve aile yapısının değişimini tetiklemesi sebebi ile geniş kapsamlı bir olgudur. Bireysel alınan kararlar bu süreci oluştursa da toplumumuzun sahip olduğu ataerkil değerler bu olayı daha da karmaşık hale getirmektedir. Türkiye’de yapılan çalışmalar bizlere erkeklerin kadınlardan daha az oranda boşanma sürecinden etkilendiklerini ve hatta şikayet ettikleri konuların genelinin nafaka ödemek gibi bireysel fedakarlıklar olduğunu gösteriyor.