Kırklareli’ye dair en sevdiğim şeylerden biri, kadınların diğer bölgelere göre nispeten rahat yaşamaları. Sosyal yaşama daha fazla vakit ayırmaları.
Sosyolojide bunu anlatan pek çok kuram var aslında. Kadınların, sosyal yaşamda kendisine yer açmaları, sebepleri, uydu kentlerde bunu yaşatan kavramlar… En çok son söylediğim konuyu seviyorum.
Gariptir ki uydu kentlerle kadının yaşamdaki yeri de değişti.
Gelişen tüketim ekonomisinde nallar sadece sayı ve çeşit olarak artmakla kalmamakta, aynı zamanda daha ince ve karmaşık hale gelmektedir.
Bu nedenle tüketicinin seçimi öncelikle kişisel bir zevk meselesi gibi görüşmektedir. Ev estetiği sosyal statünün önemli bir belirleyicisi haline geldikçe, tüketimi estetik bakımdan uygun bir biçimde yapabilmek ürünler ve kullanımları hakkında daha fazla ve daha derin bilgiye sahip olmaya bağlanır.
Kadınlar için televizyon, arkadaşlar ve daha da önemlisi dergiler gibi bu bilgilerin ve kullanımları özelliklerinin ana kaynağını oluşturmaktadır.
Uydu kent kadınları, okura sınıf ve diğer önemli statü kategorilerine uygun tarzda tüketmenin yollarını gösteren moda ve dekorasyon dergilerine büyük ilgi göstermektedir.
Kadınlar en büyük özel zevklerinden birinin oturup çay kahve içerken yeni ürünler hakkında hayal kurup onları düşünmelerine yardım eden bu tür dergilere bakmak ve bu ürünleri evde nereye yerleştireceklerini gözlerinde canlandırmak olduğunu belirtmişlerdir.
Kısacası dergiler yeni beğeniler zevkler ve yaşam tarzları geliştirmekte çok önemli bir yere sahiptir.
Ev sadece insanın dış dünyadan kaçtığı değil aynı zamanda o dünyaya açıldığı bir yerdir.
Sabah kahvesinde arkadaşların ağırlanması, kadın günleri, yemek ve haftasonu partileri hep evde gerçekleştirildiği için ev sürekli izlenen bir vitrin gibidir.
Kocalar ve yetişkin çocuklar evin dekorasyonuyla faal olarak ilgilenseler de kadınlar hane tüketiminin idaresinde daha fazla sorumluluk almakta, bu işler için daha fazla zaman ve enerji sarf etmektedir.
Bu doğrultuda ister uydu kentte ister kentte olsun orta sınıf evlerinde eskiden olduğu gibi sadece salon değil evin bütünü hem güzellik hem de fiziksel refah açısından bir tüketim nesnesi haline gelmiş ve vitrinde sergilenmeye çıkmış durumdadır.
Örneğin mutfak misafirlere eskisine oranla artık daha açıktır. Hatta özellikle büyük mutfaklı evlerde bazı konuklar doğrudan buraya buyur edilmektedir.
Mutfağın görünürlüğünün artması ailelerin bu mekan için daha fazla para harcamasına onun tasarımına daha fazla özen ve ilgi göstermesine neden olmaktadır.
Bir araştırmada, ev dekorasyonu ile ilgili bir kadının söylediklerine bakın, çok daha kolay anlayacaksınız;
“Evdeki herkes evin dekorasyonuyla biraz ilgileniyor ama ailedeki en etkili kişi benim. Çocuklar büyüdükçe karar verme sürecine katılma istekleri de arttı ama ben herkesi sadece yardımcım olarak görüyorum”
Kadınların estetik konusunda daha eğitimli oldukları görüşü yaygın kabul görmektedir. Estetik, temizlik ve düzenin yanı sıra rengin biçimin ve stilin birbirine uyumunu sağlama yani doğru şeyleri bir araya getirme sanatını içerir.
İlkinde uyum, bir setin kendi estetik özelliklerinden, ikincisinde ise nesnelere kendi uyum standartlarını yükleyen tüketiciden kaynaklanmaktadır. Bu ikinci durumda parçalar çeşitli yerlerden toplanarak bir araya getirilir ve genellikle tüketicinin kişisel tercih tarihini yansıtır.
Kişinin kendisini bu şekilde evin dekorasyonuna yansıtması, uydu kentli orta sınıfların zevk sahibi oldukları kararlı biçimde inanan kesitleri arasında daha büyük değer taşımaktadır.
Bu kesimde evdeki mobilyalar kadınların hayat öykülerini kişisel geçmişlerini ve kimliklerini yansıtmaktadır.
Bunun tersine, set halinde alınan eşyaların uyumu zevksizlik olarak algılanmaktadır.
Örneğin aynı renkte ve tasarımda bir kanepe ile dört koltuktan oluşan bir oturma odası takımı yeni para, İslamcı kesim ve orta sınıfın daha geleneksel kesimleriyle ilişkilendirilmekte ve bu kesimler kültür sermayesi yönünde oldukça yoksun görülmektedir.
Özellikle de bazı yeni zenginler evlerini tamamen profesyonellere dekore ettirdikleri için tepki çekmektedir.
Orta sınıf kadınların alışveriş konusundaki tutumları statü ve tüketim kategorilerine göre farklılıklar göstermektedir.
Kültürel sermayelerinin daha üst düzeyde olduğunu düşünen kadınlar, faydacı alışveriş ile stil bilinci ve sembolik bir boyut içerisinden alışveriş arasında temel bir ayrım yapmaktadır.
Onlar kendilerini süpermarketlerde oyalananlarda farklı kılmaya çalışıyor.