Kırklareli’de insanların jest ve mimiklerine dikkat ettiniz mi? Bedensel ya da sesli jest bu aşamaya varıldığında dil dediğimiz şey ortaya çıkar. İnsanların toplumsal süreçte birbirleri ile anlamlı bir şekilde etkileşebilmelerini sağlayan temel rol üstlenme mekanizmasıdır.
Mead toplumsal eylemi insanların diğer formlara karşı olan eylemlerini geciktirdiği bir safha olarak anlar. Eylemi hazırlanma sürecinde kişi tamamen dürtüsel davranma yerine karşısındakinin olası tepkilerini düşünür.
Üstelik diğer formlarla ilişkili sosyal eyleme göre davranışını düzenleyen birey koşullu ve spontane aşamalardan oluşur. Mead bu aşamalardan ilkini beni bana ikincisini de ben olarak belirler.
Beni bana üyenin varsayılan olarak kabul ettiği organize grup tutumlarını temsil eder.
Beni bana kişinin geniş benlikler toplumunda üstleneceği rollere dair bilincini belirler. Ben kişinin diğerlerinin organize tutumuna karşı olan bireysel tutumunu simgeler.
Yani şu an ya da Mead’in şimdi dediği ben in alanıyken beni bana geçmiş yaşantıların organizasyonunu içerir.
Benliğin büyümesi ve gelişiminde genelleştirilmiş öteki bireyin kendisini toplumun tutumuna uygun şekilde ifade edebildiği aşamayı temsil eder. Sosyal benliğin tam anlamı ile oluşumunun önceki aşamaları oyun öncesi ve oyundur.
Benlik oluşumunun ilk basamağında çocuğun bebek dili kendisine yaklaşmasını sağlayacak bir nesneyi kendisinin kılmadaki başarısızlığının yansımasıdır. Sosyalizasyonun oyun basamağında çocuklar rolleri parça parça ve rastgele bir şekilde alır, yarı tiyatral bir şekilde anne baba doktor vs. olurlar.
Onlar dünyadaki şeyler arasında nasıl bağlantılar kurduğuyla ilgili çalışmalardır. Bilginin Arkeolojisi’nden önceki üç tarihsel araştırmasında özellikle arkeoloji, episteme ve söylem biçimi gibi belirli temel kavramlara dayanır. Söz konusu kavramların Faucault’nun esasen yeni bir yapısalcı düşünceler tarih yazımı geliştirmeyi hedefleyen büyük ölçüde yanlışları çürütmeye yönelik amaçlarıyla bağlantısını ortaya koyar.
Gadamer’in antolojik hermenotiği Heidegger’in anti hümanist yaklaşımının hiç şüphe yok ki daha az sorgulanabilir bir gelişimini temsil eder. Hem nesnel bir dünyanın hem de başka zihinlerin varoluşunu kendi kendini kuran ve saydam bir bilinçte temellendiren Kartezyen kabullerden daha bariz bir biçimde kopan Gadamer için antolojik bakımdan türetilmiş olan öznedir.
Hermenotiğin sadece insan bilimlerinin karakteristik yöntemi olmayıp genel olarak hakikatin anahtarıdır.
Habitus düşünce eğilimlerinden çok eylem eğilimlerini yapılandırır ve bu eğilimlerin bedene kazandırılmasıyla işler.
Bourdieu’nun vurgusu vücut kazanmış bir şey olarak habitustur. Farklı toplumsal kurumlar, özellikle sınıfsal farklılıklar bireyleri farklı ortamlarla karşı karşıya bırakır.
Sonuç, bireylerin eğilimlerinin özellikle sosyal sınıflar arasında farklılıklar sergilemesi ve bireyin habitusunun bu farklılıkların sürdürülebilmesinde önemli bir rol oynayabilmesidir.
Habitusun bireylere sağladığı eğilim türleri, söz gelimi iç organlarda hissedilen tepkiler yani tiksinme ve iğrenme tepkileri kadar yoğun olabilecek rahatlık ve rahatsızlık tepkileri içerecektir.
Bourdieu oyun duygusu metaforu insanların kendi evinde olma ve belirli ortamlarda tam olarak ne yapacağını bilme hissini ifade etmek için kullanılır. Alışıldık sınıfsal ortamların dışına çıkanlar huzursuz olurlar.
Sosyoloğun nesneleştirme sürecinin nasıl işlediğini anlamak için toplumsal dünyayı yeniden nesneleştirmesi geriye getirmesi gerekir.
Hedef, pratik olmayan tarafsız ve kişisel olmayan bir bakış olarak teorik tutuma içkin olan bütün ön kabulleri açığa çıkarmaktır.
Bourdieu sosyolojinin hakkında araştırma yaptığı kişilere uyguladığı perspektifi bizzat sosyolojiye uygulamaya çalışır.
Aktörlerin bakış açılarının kısmiliği öznelliği sadece bilimsel nesnelci bir bakış açısı sayesinde görünür hale gelir.
Sosyoloğun somut toplumsal dünyadan bir adım geri atması onun keyfi, inşa edilmiş, eksik karakterini görmesini sağlar.
Sosyolojik analizcinin bilimsel nesnellik dünyasından bir adım geri atması Bourdieu’nun sosyolojik bilimsel dünyasında keyfi, sosyal olarak inşa edilmiş olduğunu görmesini sağlar.
Bu geri adım atma süreci büyük ölçüde fenomonolojiyi andırır.
Yapısalcılık toplumsal hayatı aktörlerin arkasında yer alan nesnel kuralların işleyişinin ürünü olarak sunmaya çalışmıştır.
Bourdieu yapısalcılığı yani amaçlı bilinçliklerini teorileştiremediği için reddetmeye itmiştir.
Ekonomik güç otomatik olarak toplumsal konuma ve sosyal kontrole dönüşmez. Çoğu kez yeni paranın üreticileri eski para sahiplerinin toplumsal dengini oluşturamaz ve onlara katılmayı başaramazlar.
Sermayenin ekonomik alan dışındaki başka alanları içerecek biçimde genişlemesi ve yüksel kültürel katılımla ilişkili temel tutumların tamamen değişmesi ve yıkılması yani sanat dünyasının ticari ve mali dünyadan tamamen uzak kalması anlamına gelir.
Sermaye kavramının kapsamının genişlemesi yüksek kültürel katılımı yeniden biçimlendirir.
Buradaki amacı onları genel sosyokültürel rekabet kaynakları olarak ele almaktadır. Bu farklı sermaye türleri karşılıklı dönüştürme potansiyeli sapladıkları sürece karşılıklı ilişki içindedir.
Bourdieu’nun yenilgi hayat tarzları konusundaki Weberci fikirleri yüksek kültürün daha geleneksel anlamında kullanılan kültür içinde konumlandırmasıdır.