Sadece Kırklareli’de değil, ülkenin genelinde psikiyatrinin değişim süreci biraz sancılı oldu. Şu an yavaş yavaş sayısı Kırklareli’de de yükselen psikiyatri klinikleri her zaman bu şekilde karşılanmıyordu. Psikiyatrinin hep gelgitli bir toplumsal tarihi olmuştur. Aynı anda hem baş tacı edikmiş hem de eleştirilmiştir. Psikiyatri hem ermiş hem de günahkardır. Batı toplumlarında psikiyatri eleştirinin bir konusu olmaktan çıkmıştır.

Neoliberal ideolojinin hegemonyasını kurduğu dönemde psikiyatri geçmişte kendisine yöneltilen eleştirilerden kurtuldu. İlginç biçimde neoliberal dönemi psikiyatrisi kendisine neredeyse ilaç tedavisi ile özdeşleşir hale geldi.

Psikiyatri eleştirisi de konumunu ilaç temelli olarak yeniledi. Açık siyasi talepler ve bağlantılar yerini sosyolojik betimlemelere, felsefi tanımlamalara ya da mütevazi reform taleplerine bıraktı.

Ancak neoliberal dönemde temel değişimin psikiyatrinin toplumsal konumunda olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Çünkü gerek demokratikleşmenin gerekse ilaç tedavisinin yaygınlaşmasının yanı başında süregiden bir süreç psikiyatriyi toplumsal kültürün asli bir bileşenine dönüştürdü. Akıl hastalığını itilen ve kakılan bilimi, neoliberal toplumun okul hocası oluverdi.

Benzer bir değişim yirmi yıl gecikmeli olarak yaşandı. Psikiyatri üstündeki deli doktoru gömleğini çıkardı ve yerine akıl hocası cübbesini giydi.

Televizyonlarda, kitapevlerinde, internette psikiyatriyle ilgili birçok şeyle karşılaşır haldeyiz.

Popüler bir bilim haline gelmiştir. Psikiyatri gündelik toplumsal hayatın asli unsuru haline gelmeden önce bu piyasa, tıp içinde psikiyatristlere ve tıp dışında ise hocalara bırakılmıştı.

Yine aynı dönemde Türkiye’de konum değiştirdi. TUS’ta tercih edilen diğer bölümlerin önüne geçti. Öte yandan psikolojiye yönelik ilginin artmış olması meslek içinde uluslararası bazı önemli gelişmelerin yaşanmasını da sağladı.

Psikiyatrinin konumu genel tıp ve sağlık hizmetleri içinde de farklılaştı. Gerek yerküremizin hemen her yerinde gerek ülkemizde artık psikiyatrik sorunlar bireylerin hayatlarını en çok etkileyen hastalıklar sınıflandırmasında ipi açık farkla önde göğüslüyor.

Tüm bu işaretler psikiyatrinin toplumsal konumunda bir farklılaşma olduğunu anlatıyor. Bu değişim bizzat psikiyatrinin meslek hayatında ve çerçevesinde de bu yaşanıyor. Psikiyatrist artık hayatın zorlukları için aklın bir köşesinde ilk yardım çantası gibi dizili duran kurtarıcılardan birisi haline geldi.

Türkiye son on beş yıl içinde ekonomik ve toplumsal ortamda ciddi bir değişim geçirdi.

Ortada tam bir başkalaşma olmasa bile Türkiye’de kapitalizm yol aldı ve yol alırken de bütün toplumu peşinden sürekli Türkiye’de kapitalist gelişkenlik toplumsal anlamda da arttı.

Türkiye’de günlük hayat değişti. Gündelik toplumsal hayat varoşları da kasabalar da taşra kentlerinde de değişti.

Kapitalist toplumun hassas bir ayarı vardır. Kapitalizm bireyleri kendisinden tatmin beklemeye devam edecek ölçüde tatmin olmamış halde tutmalıdır.

İşte Türkiye kapitalizmi geçtiğimiz on yılda hem kantarın topunuzu kaçırmadı hem de toplumu yeteri kadar tatmin olmamış halde tutmayı başardı.

Bu haliyle toplumsal düzen, bazı açılardan değişime daha kapalı hale geldi. Toplumsal refah hissedilir derecede artmış olmakla birlikte toplumsal eşitsizlik arttı.

Kapitalist büyüme toplumun kendisini koruyan kimi birikimleri buharlaştırdı.

Toplumsal zenginliğin üretimi ve yeniden üretimi için toplumun tüm kesimlerinin tedirginlik verici, endişe yaratıcı, kaygı uyandırıcı riskleri üretmek zorunda olduğu bir risk toplumunda yaşıyoruz.

Ancak felaket çağrısını yapan bu değişimin Türkiye toplumuna bir armağan olduğu ekonomideki göz kamaştırıcı Türkiye toplumunu özgürleştirdi. Tek bir koşulla.

Mikro özgürleşme ancak ve ancak makro özgürlükten feragat içinde ya da makro esaretin kabul edilmesi ve onaylanması içinde mümkün olabilmektedir.

Bireylerin hayatları liberalleşti. Olağanüstü bir toplumsal psikolojik değişim yaşandı. Bu değişim sadece Türkiye’ye özgü değildi.

Dünyanın hemen hemen tamamı 1960’lardan bu yana senkronize bir hareket içinde gibi toplumsal dokuda ortaya çıkan şiddet, linç girişimleri tartışmalar belirli bir ortak doğrultuyu işaret ediyor. Dönemin ruhu ahlaki bir etik içinde deviniyor.

Ahlaki bir vakum olayların etkisini emiyor.

Bu durum ortaya çıkmadan önce memnuniyetsizlik çok az tanımlanabilen bünyede bulunmayan bir bileşendi.

İşte bu nedenle psikiyatrinin güncellenme hali içinde bulunduğumuz sosyo kültürel ve ekonomik ortamı yansıtmakla kalmayan bir konumda dünyevi değişim psikiyatriyi yeni Türkiye’de toplumsal düzenin asli bir bileşeni yaptı.