Kırklareli, endüstriyel anlamda inanılmaz bir gelişme gösterdi. Bu dolaylı yoldan da olsa toplumun yapı taşlarının değişmesine de sebep oldu. Endüstri toplumundan post-endüstriyel topluma yöneliş beraberinde sadece yukarıda anılan değişmeleri değil, aynı zamanda toplumun diğer unsurlarında da köklü dönüşümleri getirmiştir. Örneğin teknolojinin giderek ucuzlaması ve yaygınlaşması bir taraftan kitle üretimi ve kitle haberleşmesinin çözülüşüne yol açarken diğer taraftan da bireyin konumunun güçlenmesine yol açmıştır.

Öte yandan endüstri toplumunun otorite, disiplin, bağlılık, erkeklik, fiziki kabiliyetler, rekabet, saldırganlık, tutumluluk, hırs, güvenlik gibi değerlerinin yerini, karşılıklı danışma, unisex, özgürlük, bireysellik, gerçek, güzellik gibi iyimser bakış açısını ifade eden değerlerin alacağını belirtmektedirler. Masuda'ya göre endüstri toplumunun temel değerlerini fiziksel ihtiyaçların tatminini amaçlayan maddi değerler ile insan hakları ve Rönesans ruhu oluşturmasına karşılık, postendüstriyel/enformasyon toplumunda insanın kendini disiplin altına alması ve sosyal katkısına bağlı değerler ön plana geçecektir.

Yine Toffler'in “Üçüncü dalga” olarak adlandırdığı post-endüstriyel toplum, standartlaşmanın, merkeziyetçiliğin, fabrika düzeninin ortadan kalktığı, hızlı değişimin egemen olduğu toplum biçimidir. Bu toplumlarda Toffler'a göre sanayi toplumunun ürünü olan kitle demokrasisi son bulacaktır. Çünkü toplumun kitle olmaktan çıkmasıyla insanların ihtiyaçları dolayısıyla siyasal talepleri de değişmekte ve çeşitlenmektedir.

Nasıl piyasa araştırmacıları giderek daha çok sayıda farklı parçacıklar buluyorlarsa ve bunlar hayat biçimlerindeki artan farklılığı yansıtıyorsa politikacılar da seçim bölgelerinden giderek daha çok talebin yağdığına tanık olmaktalar. Dolayısıyla enformasyon toplumunda egemen demokrasi Toffler'a göre “mozaik demokrasisi”, Masuda'ya göre ise “katılımcı demokrasi” olacaktır ve bu da ekonomideki mozaiğin doğuşuyla aynı döneme rastlamıştır. Bu gelişmeler neticesinde biz demokrasiye ilişkin görüşlerimizi yeniden gözden geçirmek zorunda kalacağız. Ancak muhtemel sorunlara ilişkin olarak henüz ortaya atılmış muhtemel çözümlerden bahsetmek şimdilik oldukça güçtür.

Bir taraftan transnasyonal ya da bölgesel bütünleşme eğilimleri ulus devleti dışarıdan sıkıştırırken; diğer taraftan da bunlara tepki niteliğinde yeni kabilecilik eğilimleri içeriden sıkıştırmaktadır. Transnasyonalizmin tam karşısında aşiretçiliğe doğru gidişin bir nedenini tipik bir işletmeci mantığı ile Drucker, büyük olmanın eskisi kadar avantaj sağlamamasına bağlıyor. Çünkü diyor, nükleer savaş çağında en büyük ülke bile vatandaşlarını tam anlamıyla koruyamaz.

Buna karşılık İsrail gibi küçük bir ülke gerekli enformasyon altyapısına sahipse korkunç silahlar üretebilir. Öte yandan Bell, ulusal yapıların günümüzün dev problemleri karşısında çok küçük, buna karşılık hayatın küçük problemleri karşısında ise çok büyük gelmeye başladığını iddia ediyor. Futuristlere göre, gelmekte olan yeni toplum, endüstri toplumunun merkeziyetçi eğilimlerinin zayıfladığı ve bireyselliğin güçlendiği bir toplum olacaktır.

Enformasyon ya da bilgi toplumlarını dinamikler ve trendler açısından ele alan Allen, “merkezde bilgi ve enformasyonun kullanımını”, onun hemen etrafında zihni işlerin, “enformasyon mesleklerinin”, bilgi elitlerinin, “yeni köle sınıfının”, enformasyonel gelişme modunun, enformasyon teknolojilerinin, çok uluslu işletmelerin, eşitsiz küresel gelişmenin, artan hizmetlerin ve yeni sosyal hareketlerin, yer aldığını belirtmektedir.

Son halkada ise işin profesyonelleşmesinin, bilimsel ve idari işlerin bürokratikleşmesinin, ürün ve süreç olarak enformasyonun, merkezileşmiş kontrole karşı desantralize üretim birimlerin artışının, enformasyon networklerinin, post-materyal ihtiyaçların, gelişmiş ülkelerde bilgi üretiminin, buna karşılık gelişmemiş çevre ülkelerde kitle üretiminin olacağı toplumlardır.

Endüstri toplumu ve enformasyon toplumu teorileri arasında önceki alt bölümlerde görüldüğü şekilde bazı noktalarda benzerlikler var. Örneğin her ikisi de bilginin ve yükselen yeni sınıfların giderek artan önemini vurgulamaktadırlar. Yine hem ilk dönem endüstri toplumu teorisyenlerinde hem de bazı post-endüstriyel dönüşüm teorisyenlerinde geleceğe yönelik bir iyimserlik söz konusu.

Öte yandan da oldukça köklü bir kopukluk da gözleniyor. Şöyle ekonomik yapıda endüstri öncesi toplumun tarımsal faaliyetleri, madencilik, kereste, petrol, gaz ve endüstri toplumunun mal üretiminin, ağır sanayinin, egemen olduğu fabrika düzenin yerini, enformasyon toplumunda bilgisayar, sistem analizleri, araştırma geliştirme gibi profesyonel hizmetler ile eğitim, sağlık gibi sosyal hizmetler almaya başlamıştır.