Kırklareli’de rölativist seçenekler hakkında bilgilendirme çalışmaları başladı. Rölativizm, Kuhn’la ilişkilendirilen bir diğer pozisyondur. Kısaca betimlemek gerekirse rölativist görüş tecrübenin, düşüncenin, değerlendirmenin ve gerçeğin göreli olduğunu iddia eder.

Rölativist, “kendisiyle rasyonel olarak karar verebileceğimiz ya da mücadele hâlindeki rakip paradigmaların iddialarını belirli bir anlam dâhilinde değerlendirebileceğimiz köprü kurucu bir tözel çerçeve ya da meta dil”in varlığına inanmaz. Rölativist için hakikat görelidir ve işin gerçeği rölativizmin bu karakteri onu bilhassa sosyal bilimciler için son derece çekici kılmaktadır. Bununla beraber tam da bu çekici yanı rölativizm için bir tehdit oluşturur. İleride daha detaylı değineceğimiz gibi rölativistler hakikatin göreli olduğunu belirtirken aynı zamanda bir hakikat iddiasında bulunmaktadırlar. Oysa hakikatin göreli olduğu hakikatinin herkesçe kabulü, hakikati göreli olmaktan çıkaracağı için çelişkilidir. Bernstein haklı olarak bu durumu şu şekilde ifade eder: “Rölativizmin tutarlı bir tarzda savunulabilmesi onu ortadan kaldırmaksızın mümkün olmaz”

Esasen benzer bir çekicilikten ve onun yarattığı kırılganlıktan Kuhn’un teorisi bağlamında da söz edebiliriz. Thomas Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yapısı eserinden başlayarak rölativizmi çağrıştıran birçok unsura teorisinde yer vermiştir. Bu unsurların bazıları konvansiyonalizm tartışmasındakine benzerdir. Kuhn, konvansiyonalizme karşı takındığı pozisyona paralel bir şekilde rölativizm yakıştırmalarına da karşı çıkmıştır. Ne var ki teorisinde öyle unsurlar bulunmaktadır ki kanımızca hem o unsurların doğruluğunda ısrar edip, hem de rölativist olmadığını iddia etmek mümkün değildir. Yukarıda Kuhn’un eş-ölçülemezlik (incommensurability) görüşünden bahsedilmişti. Bu kavram konvansiyonalizmle ilgili olduğu kadar rölativizmle de ilgilidir. Zira eşölçülemezlik tezinin iddia ettiği şey bir paradigmanın ortak bir kritere bakılarak diğerinden daha iyi olduğunun söylenemeyeceğidir. Geleneksel bilim görüşlerinin aksine –mantıksal ampirisizm ve Popper’ın teorisini kast ediyoruz- Kuhn, sonra gelen teorinin doğruya/hakikate önceki teoriden daha fazla yaklaştığını iddia edemeyeceğimizi düşünür.

Çünkü ona göre paradigmaları değerlendirebileceğimiz ortak, evrensel bir kriter yoktur. Her ne kadar Kuhn paradigmaların “başarı”sından söz etse de aklında gelişme veya daha iyiye gitme anlamında bir başarı yoktur. Onun başarıdan anladığı daha fazla bulmaca çözme yetisidir. “Daha fazla bulmaca çözme başarısı o paradigmayı daha doğru kılmaz mı?” sorusuna Kuhn’un cevabı yine negatiftir. Kuhn, paradigmaların “daha doğru” olma anlamında ortak bir kritere bakarak ölçülemeyeceğinde ısrarcıdır. Paradigmalardan hangisinin daha iyi olduğu tartışmasını “sağırlar diyaloğu”na benzetirken Kuhn’un aklında ortak bir ölçüt bulmanın imkânsızlığı vardır.

Kuhn rakip paradigmalardan hangisinin seçileceği tercihinin de bir paradigma içinde yapıldığını hatırlatarak, bu tercih yapılırken kullanılan kriterlerin o paradigma içinde şekillendiğine dikkat çeker. Yani bu kriterleri evrensel göstermek, gerçeği deforme etmek anlamına gelir. Kriterler o paradigma içinde evrensel gözükseler de paradigmanın dışına çıkıldığı anda bu özelliği yitirirler. O hâlde paradigma tercihinde paradigmaların birbirlerinden bilimsel olarak daha iyi veya daha kötü olduğuna odaklanarak gerçek resmi çözemeyiz.

Yapılması gereken bilim dışı faktörlerin etkilerini incelemektir. Bu nedenle Kuhncu anlayışa göre doğanın ve mantığın evrensel yasaları yerine bilim topluluğunun kendi içindeki etkileşim ve ikna süreçlerini incelemek daha doğru olacaktır. Buradaki rölativist eğilim son derece açıktır. Kuhn, bir bilimsel teorinin diğerinden daha iyi olduğunu iddia edemeyeceğimizi söyleyerek bilimsel analizi rölativist pozisyona itmiştir. Çünkü rölativizmin tanımında olduğu gibi Kuhn’un teorisinde de değerlendirme görelidir. Her paradigma kendi değerlendirme standardını beraberinde getirir.

Kuhn’un eş-ölçülemezlik tezini başka açılardan da rölativist olarak görmek mümkündür. Öncelikle teorilerin daha iyi olabileceğini iddia edenlerin kastettikleri şey bir teorinin doğayı daha iyi resmettiğidir. Oysa -yukarıda da ifade edildiği üzere- eş-ölçülemezlik iddiasında bulunan bir kişi, doğanın daha iyi veya daha kötü resmedildiği konusunda fikir beyan edilemeyeceğini ileri sürer.

Onunla bağlantılı olarak böyle bir durumda Kuhn’un paradigmaların gözlemi etkileyeceği inancı daha da önem kazanır. Teoriden bağımsız bir gözlemden söz edemeyiz. Kuhn’a göre aksi yönde bir iddia ortodoks bilim görüşünün temelsiz iddialarının başında gelir ve hem bilim tarihi, hem de sağduyu ile çelişir. Ona göre – tam da rölativistlerin iddia ettiği gibi- aynı gerçeğe bakan farklı paradigmadaki kişiler farklı gerçekleri gözlemleyebilirler