Önüne geçilebilmesi için çeşitli politikalardan söz edilir, sıkı tedbirler, korunma yolları…
Çeşitli bölgelerde mücadelesi yıllardır süregelse de sonu bir türlü gelmeyen, azalmayan bir hastalık.
Bugünkü konumuz evcil ve yabani olması fark etmeksizin, çift tırnaklı dostlarımızın baş belası: Şap!
Ülkemizde en çok karşılaştığımız evcil çift tırnaklı hayvanlara sığır, koyun, keçi, domuz gibi örnekleri verebiliriz. Atlar, kediler, köpekler bu başlık altına girmez!
Bu hayvanların yanında yaban hayatında söz konusu olan geyik gibi 70’ten fazla çift tırnaklı hayvan türü vardır.
Şap hastalığı, akut şekilde hastalık yapıp ölümlere neden olabilen bir RNA virüsü kaynaklıdır, viral hastalık olarak geçer.
7 farklı alt tür çeşitliliği bulunan şap virüsü, özellikle etkilediği popülasyonun büyüklüğü ve kendisinin mutasyona uğrama, replike ve adapte olma yeteneği göz önüne alındığında, hızlı bulaşıcılığı da beraberinde getirir.
Yavru ve gençlerde ölüm oranı erginlere göre daha yüksektir.
Hastalık genelde direkt temas ile bulaşır. Solunumla, deri, salgı bezlerinin ürünleriyle bulaş, en çok görülenlerdir.
Dışkı ve karkasta bir süre boyunca bulaşıcılığını kaybetmez.
Süt sağım ekipmanları, hayvan taşımacılığında kullanılan araçlar, kontamine suyla yem, çiftleşme, enfekte canlıların ürünleri, hayvan pazarları ve hareketleri de yayılmanın önüne geçilmesi açısından dikkate alınması gereken önemli etkilerdendir.
Zira bu virüs, rüzgârla bile kilometrelerce uzağa taşınabilmektedir.
Enfekte olan canlılarda veya 2-15 günlük kuluçka döneminde sütte, dokularda, sperma ve ovumda virüse rastlanabilir.
Boğa sperması, belirtiler ortaya çıkmadan enfeksiyonu yayabilir. Suni tohumlama yapılması, virüsün yayılmasına neden olur.
Solunum yoluyla alınan virüs, ağızda çoğalıp dolaşıma ve lenfatik sisteme katılır. Meme ve tükürük bezlerine, kaslara (özellikle kalp kasına) ulaşır. Ateş ve iştahsızlık ile başlayıp ağız, meme ve ayakta çeşitli lezyonlar oluşturur. Ayakta doku bozukluklarını fark etmek görece daha kolaydır çünkü beraberinde topallığı getirir.
Dil katmanlarında soyulmalar başlar; dilde, damakta ve bazen dudakta aft benzeri oluşumlar görülür. Bu durum ülser halini alabilir. Hayvanlarda ağız içinde veziküller (kabarcıklar) dikkat çeker. Salivasyon(tükürük salgısında artış) gözlenir. Burun akıntısı başlar, ağızdan ip gibi uzayarak akan salya görülür. Hayvan gebeyse düşük yapabilir.
Temas eden insanlara ciddi zararı yoktur. Hafif grip belirtileri, ağızda, ayak tabanında kabarcıklar, vücutta deri döküntüleri gözlenebilir.
Canlı ağırlıkta, et ve süt veriminde düşüşlere, ticari kayıplara, iş gücü kaybına, işletme gelirinde yüksek oranda azalmaya yol açar.
Veteriner hekim uygun tedaviyi uygulayarak hastalığı kontrol altına almaya çalışır. Aşılama ve kesim gibi yollarla hastalığın ve yayılmasının önüne geçmeyi hedefler. Yönetmeliklere uygun şekilde aksiyonlar alınır, karantina uygulanır, geniş çaplı dezenfeksiyonlar gerçekleştirilir.
Hastalıktan önce, periyodik olarak aşılamanın ve sağlık uygulamalarının yapılması gerekmektedir.
Gerekli bilinçlendirmeyi sağlayarak bu hastalığı büyük oranda önleyebiliriz!