Mart ayı gelip çattığında marteniçkalarımızı bağlarken dileklerimizi diler, sonra gözlerimizi gökyüzüne dikerek onları görmeyi ümit ederiz. Her yıl gelip konakladıkları yuvalarına gözümüz ilişir. Yollarını bekleriz âdeta, nerede kaldıklarını merak ederiz.

Bugünkü konumuz, göç eden kuşlardan, tekerlemelere, mitolojilere, şarkılara, masallara da konu olan yakın dostlarımız: Leylekler!

Mecâzen “gevezelik” anlamına gelen “laklak” kelimesi, leyleklerin gagasını birbirine vurarak çıkardıkları sesten gelir. Leylekler çıkardıkları bu ses ile iletişim kurarlar. Farklı tonlarda çıkardıkları bu güçlü sesin yanında, daha tiz birtakım sesler de çıkarabilirler. Bu sesler, elbette ki şartlara göre değişiklik gösterebilmektedir. Tehlike altında ve çiftleşme zamanında farklı sesler duyabilmeniz mümkündür. Fakat bu da bir gerçektir ki onu fark edebilmek için sesini duymanıza gerek yok, eğer üzerinizden bir leylek süzülüyorsa onu muhakkak görürsünüz!

Bilinen 19 türü arasından en çok karşılaştığımız, erişkin bir beyaz leyleği, siyah-beyaz tüylerinin yanında, kırmızı gagası ve kırmızı bacaklarından tanırız. Yapılan araştırmalar doğrultusunda, leyleklerin bu kırmızı rengi, yediklerinde bulunan karotenoid denilen pigment aracılığıyla aldığını göstermektedir.

Araştırmaların yapıldığı İspanya’da, iki deney grubuna ayrılan leyleklerden bir grup, karotenoidler arasında bulunan astaksantin pigmentini içeren bir tür olan tatlı su kereviti ile beslendi.

Kerevitle beslenen gruplarda, beslenmeyenlere kıyasla özellikle gaga ve bacaklarda daha çok kırmızılık görüldü.

Somon ve karides gibi canlılarda bulunan astaksantinin bu renk pigmentasyonunda büyük rol aldığı sonucuna varıldı.

Erişkinlerinin aksine, beyaz leylek yavrularında gaga ve bacaklar siyahtır. Ancak zaman geçtikçe bu renk, kırmızıya dönmeye başlar.

Bu zarif görünümlü canlıların uzun bacakları, onlara yüksek otlar arasında veya derin sularda avlarını arayabilmeleri açısından kolaylık sağlar. Uzun boyunlarının ava uzanmak açısından olan önemi, uzun gagaları için de geçerlidir. Boyunları gibi uzun olan gagaları, küçük avlarını rahatça yakalaması için büyük önem taşır.

Etçil olan bu dostlarımızın besin yelpazesi de bir hayli geniştir. Otlaklarda, tarlalarda ve sığ sularda avlanan leylekler; balıklar, sürüngenler, kurbağalar, yılanlar, solucanlar, böcekler, küçük kuşlar vb. canlılar ile karınlarını doyururlar.

Erişkin beyaz leylekler parazitlerden; akarlar ve bitlerden etkilenir. Ancak onları en çok etkileyen, yeni ilaçlanan tarlalar, uçak ve araba gibi ulaşım araçları, takıldıkları elektrik nakil hatları ve avcılıktır.

Bilim insanlarının araştırmalarına göre göçmen kuşların yönlerini; manyetoreseptörleriyle manyetik alanı izleyerek, gözlerindeki özelleşmiş proteinleri veya vücutlarında bulunan ferromanyetik tanecikleri kullanarak bulabileceği düşünülmekte ve araştırmalara devam edilmektedir.

Böylece sıcak hava akımları sayesinde daha az enerji harcayarak, kanat çırpmadan binlerce kilometre süzülebilen bu canlıların, hava şartlarına bağlı olmaksızın, yollarını bulabileceği düşünülmektedir.

Durakları olan Trakya’mızda bu asil misafirlerimizin yuvalarına zarar vermeyelim ve onları korumaya gayret gösterelim.