Dünya Sağlık Örgütü sağlık kavramını, “Sakatlık ve hastalığın yokluğu, fiziksel, ruhsal ve sosyal bakımdan iyi olma hâli” olarak tanımlamaktadır. Hasta olma ve yeti yitirimi hem bireyleri, hem de bireylere olan etkilerinin yansımasıyla toplumu etkilemektedir. Sağlığı koruma, daha iyi olma ya da tekrar kazanma adına seyahatler söz konusudur. Sağlık turizmi diğer turizm türlerinden farklı olarak zorunlu bir ihtiyaç da olabilmektedir. Kırklareli’deki vatandaşlarda dünyanın her yerinde olduğu gibi sağlık amacıyla çevredeki illerde bulunan kaplıcaları ziyaret ediyor.
Kaplıca turizminde, termomineral su ve çamurlar, tedavi edici özelliklerinden yararlanılmak için kullanılan banyo, içme, buhar soluma (inhalasyon) gibi yöntemlerle kullanılırlar. Çağdaş anlamda termal turizmde belirtilen geleneksel yöntemler, iklim tedavisi, fizik tedavi, iyileştirme (rehabilitasyon), egzersiz, psikoterapi ve diyet gibi konvansiyonel, alternatif tedaviler ve ayrıca sosyal tıp uygulamaları ile bütünleştirilerek kullanılır.
Kaplıca Tedavileri ve Kas Tedavileri (Fizyoterapiler): Kaplıca tedavisi, termomineral suların doğal olarak yeryüzüne ulaştıkları yerlerde tedavi amaçlı olarak kullanılmasıdır. Başlıca tedavi yöntemleri; banyolar ve içmeler şeklinde olmuştur. Günümüzde balneoterapi, klimaterapi hatta balneoklimaterapi olacak şekilde verilen hizmetlerle genişletilmiştir.
Balneoterapi; şifalı suların, peloidlerin (çamurların) ve gazların, yöntem ve dozları belirlenmiş olarak, banyo, içme, buhar soluma (inhalasyon) ve paket şeklinde belirli bir zaman içinde, düzenli aralıklarla ve seri olarak kullanılmasıdır. Banyolarda soğuk (hipotermal), ılık (izotermal), sıcak (termal) ve aşırı sıcak (hipertermal) sular kullanılmaktadır. Banyoların yapıldığı sular, tuzlu, kükürtlü, radonlu (radyoaktif) ve karbondioksitli olabilmektedir. Naftalan banyosunda ise 37°-38°C’ye su buharı ile ısıtılmış olan neft kullanılmaktadır. Banyo süresi 8-10 dakika arasında değişmektedir. İçme kürleri, doğal mineralli suların belirli bir sürede, gün içinde bölünmüş miktarlarda içilmesidir. Kürün süresi suyun kompozisyonuna ve beklenen etkiye göre değişir. Peloid uygulamaları nda bitimünoz veya mineralli bataklar, deniz ve delta balçıkları ve termomineral suyla karıştırılmış şifalı topraklar, banyo, paket veya tampon şeklinde kullanılmaktadır. İnhalasyonlar, mineralli su içinde bulunan aerosol adı verilen, çapları 0,001 ile 100 mikron arasında değişen gazların solunmasıdır. Hidroterapi uygulamaları ise termomineral suların ağız ve diş eti hastalıklarında oral olarak, mide, bağırsak ve vajinal, burun ve yutak bölgelerinin yıkanmasında (irrigasyonlar- lavajlar) yıkama, duş ve dökme şeklinde kullanılmasıdır.
Dünyadaki jeotermal sistemler levhaların çarpışması sonucunda kıta kenarlarında, okyanus ortası sırtlarında, aktif kıta yarıklarında ve volkanik adalar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Kuzey ve Güney Amerika’nın batı kıyılarında yer alan ABD, Meksika, El Salvador, Nikaragua, Kosta Rika, Arjantin; Akdeniz ülkelerinden Türkiye, Yunanistan, İtalya; Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerinden Çin, Tayland, Filipinler, Endonezya; Avusturalya ve Pasifik ülkelerinden Yeni Zelanda, Japonya; Afrika Kıtası’nda, Kenya, Etiyopya ve Atlas Okyanusu’nda Portekiz’in Azor adaları ve Avrupa’nın kuzeyinde İzlanda sıcak su kaynaklarına sahip ülkelerdir. Yerel kaynaklar temelinde bölgesel inisiyatiflerin geliştirilebilmesi için kaplıca ve wellness turizminin tarihi kadar coğrafyasının da göz önünde bulundurulması gereklidir. Çünkü sosyal ve kültürel gelenekler köklerini, tarihi gelenekler kadar coğrafi konumdan da almaktadır.
Avrupa Kıtası’nda 1200 adet tıbbi açıdan tanınmış termal merkez olarak kabul edilen spa ve sağlık amaçlı dinlenme yeri bulunmaktadır. Batı Avrupa’da Avusturya, wellness turizmi endüstrisi açısından son derece gelişmiştir. 2009 yılında 892 adet yüksek kaliteye sahip termal banyoları ve wellness otelleri bulunmaktadır. Sağlık amaçlı olarak tatile gelen turistlerin yaklaşık %12’sini çeken Avusturya, bu özelliği ile Avrupa Kıtası’nda lider konumdadır. Diğer taraftan Avusturya ve Almanya’da wellness otelleri ve kaplıcaları doyum noktasına ulaşmıştır. Polonya, sıcak suları, tuz mağaraları, tıbbi çamurları ile 13. yy’dan bu yana sağlık amaçlı olarak seyahat edenleri çekmiştir. Balkan Yarımadası’nda yer alan Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan, Makedonya, Bosna Hersek ve Bulgaristan sıcak su kaynakları, iyileştirici iklimleri ve mağaralardan oluşan doğal tedavi edici kaynaklara sahiptir. İskandinav ülkelerinde doğal tedavi edici unsurlar bulunmamaktadır ve tabi buna yönelik gelenekler de söz konusu değildir. Baltık ülkeleri olan Estonya, Letonya ve Litvanya, Orta Avrupa ve Rusya’ya İskandinav ülkelerine göre daha yakın olmaları nedeniyle uzun bir geçmişi olan geleneksel sağlık ve wellness turizmine sahiptir.