Dr. Caner Özdurak

Merkez Bankası’nın 25 Nisan 2019 tarihli ve 2019-16 sayılı Para Politikası Kurulu kararında yer alan “ iç talep gelişmelerine bağlı olarak enflasyon göstergelerinde bir miktar iyileşme gözlenmektedir. Bununla birlikte, gıda fiyatları ve ithal girdi maliyetlerindeki artışlar ile enflasyon beklentilerindeki yüksek seyir fiyat istikrarına yönelik risklerin devam ettiğini göstermektedir. Bu çerçevede Kurul, enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar sıkı parasal duruşun korunmasına karar vermiştir” açıklaması gıda ve enerji fiyatlarındaki artış riskinin altını tekrar çizdi.

Fosil yakıt rezervlerinin riskli limitleri, enerjinin sürdürülebilir kalkınmadaki önemini giderek artırıyor. Küresel enerji tüketiminin 2040 yılına kadar yüzde 28 artacağı öngörülüyor. Bu artışın büyük bir bölümü OECD dışında kalan ve gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanacak.

Yaklaşık 3 yıl kadar önce 8th Turkey Energy Congress & Sponsors ’ Exhibition 2016’da konuk konuşmacıydım. Ayrıca Natixis Türkiye Ülke Müdürü Rıza Kadılar ve A.T. Kearney Management Türkiye’nin Yönetici Ortağı Michael Weiss’in de bulunduğu panelde Türkiye’de yatırım ortamı ve enerji sektöründeki finansman sorunları tartışırken diğer bölümlerde yenilenebilir enerji piyasasındaki büyük potansiyele rağmen yönetmelik değişiklikleri nedeni ile oluşan tıkanıklığa dikkat çekildi.

 

Sonuç olarak geçtiğimiz 5 yılda enerji sektörü küresel “modayı” da takip ederek yenilebilir enerji sektöründeki devlet teşviklerinin (YEKDEM) de cazibesi ve arz güvenliği nedeniyle hızla artan yatırımlara şahit olduk. Bununla birlikte akademik kaynaklarda olması gerekenin üzerinde enerji ihtiyacı tahmini olduğu için arz ve yatırımla sürekli bir taraftan beslenmeye çalışıldığı eleştirileri de yapılmakta.

Geçen yıl ağustos ayında ise Türkiye'nin ilk Rüzgâr Enerjisi Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) ihalesini Alman Siemens-Türkerler-Kalyon konsorsiyumu kazandı. Konsorsiyum, 1 milyar doların üzerinde rüzgâr tesisi yatırımı yapacağını açıklamıştı. Geçen hafta açıklanan verilere göre ise Rüzgâr YEKA-2 ihalesine 9 şirket başvurdu.

Bütün bu analizlere, Enerji Bakanlığı’nın enerji arz stratejisi ve küresel enerji sektöründeki dönüşüme baktığımızda özellikle Kırklareli gibi tarım ve hayvancılığın bu kadar önemli olduğu bir bölgede termik santral yapma ısrarını anlamak mümkün değil. İğneada’da 3. Nükleer santral projesini unutturmaya çalışırcasına türetilen termik santralleri projelerinin çevresel etkileri şöyle sıralanabilir:

  • Hava Kirliliği,
  • Su Kirliliği,
  • Toprak Kirliliği,
  • Canlılar üzerindeki Yaptığı Etkiler.

Son yerel seçimlerde bağımsızlığın da sembolü olan Kırklareli’nin gerek siyasi gerek ekonomik model gerekse insan ilişkileri anlamında bütün ülkeye mikro bir model sunabileceği, bu kadar doğruyu bir arada söylemeye çalıştığı bir dönemde dokuz köyden (Dokuzhöyük’ten) kovulmaya çalışılması normal değil mi?