Sinema sektörü 2019 yılında patlamış mısır ve yapımcı payı tartışmaları sonrası yılbaşında beklenen büyük yerli yapımların gösterim tarihlerinin yılsonuna ötelenmesi sonucu ciddi bir yapısal dönüşüm yaşadı, yaşamaya da devam ediyor. Sektörün içsel sorunlarının yanında ülke ekonomisinin de içinden geçtiği türbülans bugüne kadar sektör oyuncularının izledikleri yanlış stratejilerin de etkisiyle çözümü zaman alacak bir düğüme dönüştü.

sazan sarmalı netflix izle ile ilgili görsel sonucu

Box Office Türkiye verilerine göre ilk 29 hafta ve 3 günlük dönemi temel alarak 2019-2010 yılları arasını karşılaştırdığımızda geçen yıla göre seyirci sayısındaki %33’lük azalış ve ortalama bilet fiyatlarındaki %24’lük artış dikkat çekiyor. Organize İşler Sazan Sarmalı ise gösterime girdikten iki hafta sonra Netflix’te de gösterime girmesine rağmen temel alınan dönemde en çok izlenen film. Sadece bu istatistik ve dinamiğe baktığımızda bile sorunlu sektör yapısı hemen göze çarpıyor.

Detaylarla devam edelim. 2018 yılında toplamda 638 film gösterime girmişken bunların ilk 100 tanesi toplam hasılat ve seyirci sayısının %80’inini oluştururken 1 milyon seyirci barajını aşan 11 film ise toplam hasılatın %38 toplam seyirci sayısının ise %39’unu oluşturmuş.

  1. Sinema Sektöründe Değer Zinciri Yeniden Analiz Edilip Talebe Göre Arz Oluşturulmalı

Sektördeki değer zincirini yapımcı-dağıtımcı-sinema işletmecisi olarak genel olarak üçe ayırırsak dağıtımcı tarafı sektörün yapısı ile de ilgili önemli ipuçları veriyor aslında. 2018 yılında seyirci sayısına göre CGV %39, CJNET BKM sayesinde yeni girdiği pazarda %13, UIP ise Disney içeriklerinin sırtlamasıyla 22% pazar payına sahiptir. 

Sektörün değer zincirinde sinema işletmecileri ayağına baktığımızda ise Cinemaximum (CGV Mars’ın) pazardaki salon sayısının %24’üne, ekran sayısının %33’üne koltuk sayısının ise %39’una sahip olduğunu görüyoruz. Yani pazar lideri sadece sinema sayısı olarak değil bu sinemaların büyüklüğü sayesinde pazarın %39’unu arz eder durumda. Sektörün ikinci ve üçüncü büyükleri Avşar ve Pink’i topladığınızda bile nerdeyse Cinemaximum’un yarısı kadarlık bir Pazar payına ulaşıyor. Fakat önemli olan sahip olunan pazar payının ne kadar verimli kullanıldığı. Analiz edersek:

Temel sıkıntıda burada ortaya çıkıyor aslında. Sinema sektöründe özellikle 2016 yılından beri çok arz odaklı bir strateji izleniyor. Inovatif formatlı sinema salonları, sinemaların büfe alanındaki mimari tasarımlar ve birçok farklı ilde açılan sinemalara ve performanslarına baktığınızda sektörde talep fonksiyonunun çok iyi analiz edilmediği, anlaşılmadığı ve buna göre strateji üretilmediği göze çarpıyor.

Patlamış mısır ve yapımcı payları tartışması sonrası yeni sinema kanununun 1 Temmuz’dan sonra geçerli olması nedeniyle Karakomik filmler, Recep İvedik gibi beklenen yerli filmlerin sene sonuna doğru kaydırılması sonucu 2019'un ilk yarısında sinemaya giden izleyici sayısı neredeyse yarı yarıya düştü. Basitçe bazı belirleyici içerik ve filmleri kullanarak sinemada sektöründeki talebi üçe ayırırsak aşağıdaki şemadaki gibi gruplayabiliriz. İlk segmenti 2019 yılındaki Avengers: Endgame’in 2,4 milyon seyirci sayısına ulaşması ile zirve yapan “geek” seyirci kitlesi olarak tanımlarsak ortalama 1.1 milyonluk yılda en az 4-5 kere sinemaya giden ve büfede de para harcayan, fiyat esnekliği düşük, içerik duyarlılığı yüksek bir talepten söz edebiliriz. Bu kitle genel hatları ile kültür seviyesi yüksek, genç nüfusun yoğun olduğu ve herhangi bir platformda (sinema, ücretli internet yayını yapan TV operatörleri vb.) film izleme kültüre sahip yoğun tüketim yapan bir kitle olarak öne çıkıyor.

Aşağıdaki şemada ise birbiriyle bütünleşik çalışması gerekirken neredeyse hiç diyaloğu olmayan herhangi bir ölçek ekonomisi oluşturabilecek iş birliğinin henüz yapılamadığı geek-ekosistemi’ni görebilirsiniz. Bu eko-sisteme sahip olan sinema işletmecisi katma değerli müşteri odaklı hizmet gamına hızla ulaşabilir. 

Segmentasyona devam edersek daha rafine bir yerli film tüketimi yapan ortalama 3,5 milyonluk bir kitleden bahsedebiliriz. Bu kitle görece fiyat ve oldukça içerik duyarlı olan film izleme alışkanlığına sahip bir kitle. Bunu bir adam daha genişletirsek Recep İvedik kitlesini de içine alan ortalama 5,5 milyonluk içerik ve fiyata çok duyarlı ve film izleme alışkanlığı fazla olmayan bir topluluk göze çarpıyor.

Bu sınıflamalardan sonra tüketim yapısının anlaşılması sonrası önemli olan pazarın genişleyerek ya da sinemaya gitme frekansının arttırılması gibi iki temel stratejinin sektör oyuncuları tarafından kendi vizyonlarına göre nasıl uygulamaya konacağıdır. Şimdiye kadar bu uygulamaların çok başarılı olmadığı sektörün içinde bulunduğu açmazdan da görülebiliyor.

Çevresindeki yakın pazarların aksine (bknz. Balkan ülkeleri sinema sektörü) Türkiye’de sinema sektörü yabancı gişe filmleri tarafından değil yerli ve ağırlıklı komedi filmleri ile yönlendiriliyor. Bu da kaçınılmaz olarak değer zincirinin en önemli ayağı olan sinema işletmecilerinin ülkenin kültürel kodlarını doğru çözmesi gerekliliğini ortaya çıkarıyor. Örneğin Neşeli Günlerin sinema seyircisine ne ifade ettiğini veya Hababam Sınıfı müziğinin hızlı ya da yavaş çalındığında yarattığı hissiyatı çözemeyen bir yatırımcının talep fonksiyonunu doğru algılayıp doğru stratejileri uygulamaya koyması çok olası değil.