Pandemi dönemi içerisinde herkes sağlık alanıyla ilgili pek çok yeni bilgi öğrendi. Kırklareli halkı olarak hem aşıya hem de sağlık çalışanlarımıza bu kadar samimi iken sağlık alanında bildiklerimize yeni birkaç şey eklemek istiyorum

Sağlık ve hastalık konusu sadece biyolojinin alanı değildir. Sağlık ve hastalık tıbbın dışında sosyal ve kültürel alanda da bir mesele haline geldi. Toplumdaki farklı sınıfların oluşmasının en büyük etmeni ekonomik koşullardır. Ekonomik düzeyin düşük olması pek çok açıdan kaynaklara erişebilirliği kısıtlayabilmektedir.

İnsanlık tarihi boyunca her zaman en önemli olgulardan biri sağlık olmuştur. Sağlık kavramını incelediğimiz zaman farklı toplumsal sınıfların sağlığa erişiminin farklı düzeylerde olduğu görülebilir. Özellikle sağlık hizmetlerinden yararlanma ve sağlıklı yaşayabilmek için günümüz toplumlarının ortaya koyduğu imkanlardan yararlanabilmek en azından bir yönüyle ekonomik koşullara bağlı olarak gerçekleşmektedir.

Farklı toplumsal sınıflar aynı zamanda toplumun kalanından farklı olarak kendi inanışları, değer yargıları ve hayat anlayışlarını da barındırır. Hayat tarzının farklılığı bireyin gelirini hangi alanlarda ve nasıl kullanacağını da şekillendirebilir. Kaldı ki farklı sınıfların farklı ekonomik gelirlere sahip olduğunu da göz önünde bulundurursak gelirin her ihtiyaca eşit şekilde paylaştırılmayacağı da açık bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Gelir düzeyi daha düşük olan bireyler sağlık hizmetlerinden önce barınma, beslenme gibi yaşamını idame ettirebilecek temel ihtiyaçlarını karşılama gayretindedir. Bu gibi seçim mecburiyetlerinden dolayı sağlık hizmetleri özellikle düşük gelirli sınıf için ulaşılması daha güç kaynakların başında gelmektedir.

Sağlık hizmetlerine erişebilirlik ve toplumsal sınıf arasındaki ilişkiye ışık tutan en önemli fark aslında yüksek gelirli toplumsal sınıfların, düşük gelirli sınıfa oranla daha uzun yaşamalarıdır. Bunun en önemli sebeplerinden biri yüksek gelirli sınıfların sağlık hizmetlerine daha kolay erişebilmesi ve sağlık hizmetlerine ayırabilecek bütçelerinin olmasıdır.

Kaldı ki sınıflar arasındaki ayrımı oluşturan tek şey sağlık hizmetlerine erişebilme olanağı değildir. Toplumdaki bazı bireyler düşük gelir seviyelerinden dolayı diğer kişilere kıyasla daha tehlikeli, hastalık kapma riskinin daha yüksek olduğu işlerde çalışmak zorunda bırakılır. Bu mecbur bırakılış sadece düşük gelirden kaynaklı olmayıp, aynı zamanda farklı etnik kökene de dayandırılabilir. Örneğin Doğu bölgesinde iş fırsatlarının az olmasından dolayı İstanbul’a gelen işçiler kotların beyazlatılması işinde çalışmaya başlamışlardır. Bu uygulama gerçekleştirilirken işçilerin soluduğu tozlar akciğere yapışmakta ve “silikozis” hastalığına sebebiyet vermektedir. Bu hastalığın tedavisi bulunmamaktadır yani işçiler geçimlerini sağlamak adına adeta ölüme yürümektedirler.

Yukarıdaki örnekten de hareketle toplumsal sınıf ve sağlık arasındaki bağın sadece sağlık hizmetlerine ulaşım başlığı altında incelenmediğini, toplumsal sınıfın ve maddi faktörlerin göz ardı edilemeyecek seviyede bireylerin hastalanma oranına da yansıdığı görülmektedir.