Modernizm modernliğe isyan etmektedir. Modernleşme modernliğin ve kendisinin modern olmadığının bilincine varma durumudur.

Modernliğe modern olmayanın gösterdiği bir tepki modernleşme. Modernlik bir kere ortaya çıktıktan sonra ona kayıtsız kalmamasıyla gelişen bir bilinçtir.

Modernleşme bu nedenle büyük ölçüde bir taklit etme süreci başlangıçta ve bir gecikmişlik paniğidir. Her modernleşme aslında bir kültürel hazımsızlık sürecidir.

Modernliğin önündeki en büyük engel olarak modernizmi görür. Kültürel olarak öznelerin sistemle bütünleşmesini engelleyen bir harekettir.

Bell’e göre modernizm Türkiye’nin muhafazakarları ise modernleşmeyi eleştirir. Modernizme sahip çıkarlar.

Türkiye’nin modernleşmecileri Batı’nın muhafazakarlarıyla ilişki kurarken bizde muhafazakar denilenler Batı’nın anarşistleriyle ve uyumsuzlarıyla ilişki kuruyor.

Modernizm klasizme tepki olarak doğar. En önemli nokta estetik anlayışındaki değişimdir. Bilince dönüş dış dünyanın reddidir. Modernleşme toplumları kolektif olarak unutur. Bireysel olarak hatırlar. Herkes unuturken hatırlayan bir anlamda avangarddır.

Bu nedenle de modernizm her toplumda geleceğe doğru yaşanmaz. Modernleşen bir toplumda modernizmin modern topluma göre daha fazla geçmiş içermesi doğaldır çünkü modern toplumda estetik statüko klasiktir. Modernleşen toplumda ise estetik statüko zaten moderndir.

Dolayısıyla modernizm bu toplumlarda klasiğe daha yakın olabilir. Tek bir modernizm yoktur. Batılı modernist modernliğe itiraz eder. Modernizm, modern uygarlığın eleştirisidir.

Türkiye modernizmi modernleşmeye itirazdır. Asla modernlik karşıtı ve Batı karşıtı değildir.

Modernleşme toplumları modern toplumların ancak birkaç kuşakta yaptığını çok kısa bir sürede yapmak durumunda hisseder kendini.

Modernleşme doğası gereği bir kriz toplumudur. Modernleşme toplumu aydını, daima kriz aydını yazarıdır. Modernleşme toplumunun yazarı, hiçbir zaman bir modern toplum yazarı gibi modernist olamaz. Modernist olmak modern ile bir hesap görme biçimidir.

Modernleşme toplumunda ise modern yoktur, onun hayali ve umudu vardır.

Modernin olmadığı yerde tam anlamıyla modernist de olunamaz. Bu yüzden Tanpınar ve onun gibilerin açmazı, trajedisi, ne derseniz deyin, işte tam da budur.

Olunması mümkün olmayanı olmaya çalışmak. İmkansızın peşinden koşmak.

Batılı modernistlerin de işleri kolay değildi ama mümkündü ama bizim memleketin modernistlerinki ise imkansızdır.

Çevrede modernist olmak merkezden daha zordur çünkü çevre modernisti hem yapmak hem yıkmak bu ikisini aynı anda yapmak zorundadır.

Tanpınar gibiler ancak postmodern zamanlarda anlaşılabilir. Modern ile modernleşen arasındaki ayrımın iyice zayıfladığı bir zeminde modern, postmodern olmaya başlayınca modern, modernleşenin artık modern olmasına gerek bile kalmaz. Orijinal hedef modern artık mevcut olmayınca modernleşen toplum kendisiyle barışmaya başlar.

Postmodern zamanlarda modernleşen toplum hem ötekini hem kendini aynı anda gösterebilmeye başlar. Modernleşen toplum artık postmodernin bir parçası olmaya başlar.

İşte bu zeminde Tanpınar’ı okumak daha kolaydır. Ayrıca Tanpınar’ın modernizmi de ancak bu açıdan görülebilir.

Kadim olanı bizzat kendisi keşfetmek zorunda değildir. Batılı modernist Tanpınar ise her işi tek başına bizzat kendisi ve bir ölçüde de topluma rağmen yapmak zorundadır.

Evet, Tanpınar modernisttir. Ama modernleşen bir toplumun modernistidir. Bu nedenle de Batılı modernistlere benzemez. Modernleşen toplumda modernizmi ayırt etmek daha zordur.

Ataerkillik dinamik, ücretli ev hizmeti işinin bir meslek alanı olarak mevcut işleyişini anlatmakta olduğu kadar Türkiye’deki toplumsal cinsiyet ve sınıf dinamikleri konusunda belirli bir yapıya ulaşmakta da büyük önem taşımaktadır.

Türk ataerkilliği kadının emeğini kontrol altına alarak, ev hizmetinin modernleşmesine yol açar. Gelenek başka bir şekilde de korunma ihtiyacı duymuştur yani.

Her yerde olduğu gibi Türkiye’de de ücretli ev hizmeti cinsiyetin ve sınıf eşitsizliğinin kesiştiği önemli bir noktada gerçekleşir. Ücretli ev hizmeti hem sınıfın kendini yeniden üretme sürecinde hem de cinsiyete dayalı geleneksel iş dağılımı sürecinde önemli bir yer tutar.

Ev işleri hizmeti, ikinci vardiyanın yükünü omuzlarından alarak orta sınıf kadınlarının toplumsal alana daha fazla katılmalarını sağlamanın yanı sıra, ev işinin en ağır ve en monoton kısımlarını yapan yeni bir kadın sınıfı yaratıyor. Kadınların aileye bağlı sınıf özdeşleşmelerine ters düşebilecek bir eğilim daha var.

Kadınlar bedensel sağlıklarına ve güzelliklerine gösterdikleri özenle birlikte çok bireyselleştirilmiş bir kendini yaratma süreci içinde yer alıyor. Kadınların tüketim odakları artık aile ve sınıf ile sınırlı kalmıyor.