Kırklareli’de kadrosunun her elemanı kadın olan bir gazetede çalışmak meslek hayatım boyunca gurur duyacağım bir şey olacak.

Medya, hem medya üretim alanındaki hem de toplumsal düzlemdeki iktidar mücadeleleri üzerinden söylemini oluşturur. İdeolojik olarak niteleyeceğimiz bu söylemlerin başında cinsiyetçilik gelmektedir.


Cinsiyetçi söylem, bir eşitsizlik söylemi olarak kabul edilir ve “Bir cinsin ya da cinsel eğilimin, diğeriyle eşit haklara sahip olduğunun reddi ya da bu hakları kullanmasının temsil düzeyinde engellenmesi, dolayısıyla da esas alınan cins ya da cinsel eğilimin diğerleri üzerindeki üstünlüğünün ön kabulü ve tahakkümünün meşrulaştırılması” olarak tanımlanabilir.


Açık ya da örtük biçimlere bürünebilen cinsiyetçilik, cinsiyet temelinde uygulanan bir ayrımcılıktır.

Medyada cinsiyetçilik, temsil kavramı baz alınarak, iki düzlemde ele alınabilir. Bunlar;


Her türlü medya metni içeriğindeki temsil ve

Bu içerikleri üreten sektör çalışanları açısından temsildir.

Bu temsiller, kadınlığa ve erkekliğe atfedilen kültürel değer ve beklentileri ve egemen toplumsal cinsiyet rollerini yeniden üretmektedir.


Cinsiyetçi bakış açısının sürdürülmesi ve meşruluk kazanmasında medyada çalışan profesyonellerin kimliği önemlidir. Bu yapılanmaya bakıldığında, genel olarak medyadaki mekanizmaların oluşturulma sürecindeki çalışma ve uygulama pratiklerinin erkekler tarafından belirlendiği görülmüştür. Burada da en önemli etkenlerden biri, medyada çalışan kadın profesyonellerin oranlarının düşüklüğüdür. Kadının aleyhinde bir görünüm sunan medyadaki cinsiyetçi yapılanma üzerine yapılan araştırmalar;


Hem dikey,

Hem de yatay olmak üzere iki yönlü bir ayrımcılıktan söz eder.

Dikey ayrımcılık, kadınların mesleklerinde yükselmelerini ve yönetici konumuna gelmelerini engelleyen görünmez kuralların ya da eğilimin varlığına ilişkindir. Yatay ayrımcılık ise, kadınların mesleklerini toplumsal cinsiyete göre ayrışmış alanlar doğrultusunda, başka bir deyişle, kadın alanı olarak kabul edilen sınırlar dahilinde yapmak zorunda olduklarına ilişkindir.


Medyanın bize sunduğu imgeler, dünyaya bakış açımızı ve değer yargılarımızı şekillendirirken, erkeklik ve kadınlıkla ilgili anlamların üretilme sürecine de katkıda bulunur. Bu bağlamda, ideal kadın ve erkek imgelerini tanımlayarak hâkim kültürel değerlere nasıl uyum sağlanacağını da gösterir.


Bir popüler kültür formu olarak niteleyeceğimiz medya metinleri, toplumsal cinsiyet temelli kimliklerin kültürel temsillerinin yeniden oluşturulduğu, üretildiği ya da değiştirildiği alanlardır. Egemen kadın ve erkek kategorilerinin ve cinsel farklılıkların yaratılması ve sürdürülmesi sürecine katkıda bulunur. Güç ilişkilerini de bünyesinde barındıran medya metinleri, böylelikle, kadın ve erkeklerin kimliklerini oluşturma sürecinde toplumsal cinsiyet rollerini öğrenebilecekleri önemli kaynaklar olur.


Televizyon: Toplumsal cinsiyetle ilgili hâkim değerlerin ve beklentilerin üretilmesinde çok önemli bir rolü olan televizyon, araştırmacılar açısından önemli ve büyük bir araştırma alanı haline gelmiştir.


Televizyon program türleri üzerine yapılan araştırmalar, bu programların bir kısmını erkeksi, bir kısmını ise kadınsı olarak değerlendirmiştir. Örneğin, macera filmleri, diziler, haberler erkekleri güç, otorite, saldırganlık ve teknoloji içinde tanımlar. Spor programları da, erkeklerin hâkimiyeti altındadır ve erkeklik değerlerini öğretir. Bu tür programlar, erkekleri rekabet, güç ve disiplin ilişkileri içinde tanımlar.


Gazete-Dergi: Gazetelerde de erkek egemen söylemin varlığı görülmektedir. Gazetelerdeki haberlere bakıldığında kadınların büyük oranda mağdur, kurban, bir erkeğin denetiminde, anne ve eş olarak temsil edildiği bulunmuştur.


Kadınlar, siyasetçi ya da meslek sahibi kişiler olarak konu oldukları durumlarda bile toplumdaki geleneksel rollerinden kopamamıştır. Söz konusu kimliklerden birine sahip olan kadınlar, habere konu edildiğinde kadın oldukları vurgulanmaktadır.


Reklam: Medya metni içeriğindeki cinsiyetçi söylemi incelerken üzerinde önemle durulması gereken bir mecra da reklamlardır. Reklamlardaki cinsiyetçi söylem, pek çok araştırmanın konusu olmuştur. Gazeteler, dergiler, televizyonlar ya da diğer iletişim araçlarında yer alan reklam metinlerinin içeriği aynı söylem doğrultusundadır. Reklamlardan kaçınmak mümkün değildir.


Etkileme gücü de düşünüldüğünde, reklamlar önemli bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Biz istemesek de, her gün yüzlerce reklam imgesiyle karşılaşmaktayız. İnsanların karşısına bu denli sık çıkan başka hiçbir şey yoktur denilebilir. Hem çok sık karşılaşılması hem de hızlı temposu reklamlarda görülenlerin özellikle çocukların ve gençlerin zihinlerine daha kolay yerleşmesini sağlamaktadır. Dolayısıyla, kadınlar ve erkeklerle ilgili imgeleri de bu süreç içinde değerlendirmek gerekmektedir.