Dünya’ya hükmeden çok zengin aileler ve hükmettikleri uluslararası şirketler marifetiyle zehirlenip öldürülüyoruz. Bu kişiler ve şirketler toplumları kendi içinde kışkırtarak, olmadı komşuları ile savaştırarak, hiç olmadı gıdaları zehirleyerek bütün dünya insan ırkını öldürüyorlar.

Bunların yaptıkları açları doyurup dünya yüzünden açlığı ve hastalıkları kaldırma çabası değildir. Yapılan araştırmalarda dünyada her yıl açlıktan 36 milyon kişi, aşırı şişmanlıktan 29 milyon kişi ölüyor. Söylediklerinde yaptıklarında samimi olmuş olsalardı kendi bulundukları ülkelerde açlık ve sefillik olmazdı. Gelişmiş zengin dediğimiz ülkelerde örneğin ABD’de 50 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor bunların birçoğunun barınacak evleri yok devletin vermiş olduğu gıda kuponları ile gıda ihtiyacını karşılamaya çalışıyorlar.

Durum Avrupa içinde aynısı ya Uzak Doğunun zengin ülkeleri örneğin Çin ülkenin büyük kesimi yoksulluk sınırının altında , Hindistan felaket insanların kayıtları bile tutulamıyor, zengin Arap ülkeleri savaşlarla boğuşan yoksulluktan kırılan insan kitleleri.

Bizim esas sorunumuz bu oyundan, faciadan kendimizi, ailemizi, yakın çevremizi nasıl ve dünya insanları koruma babında ne yapacağımızdır.

Bütün sorun beslenmekten geçmektedir. İlk olarak içeceklerden başlarsak piyasadaki tüm içecekler sularda dahil insanlar için zehir saçmaktadır. Suyumuzu arıtıcıdan geçirip musluk suyu kullanacağız zaten birçok paketli su üreticisi bunu yapıyor. Meşrubat içmeyeceğiz, satın aldığımız meşrubatlar zaten boyalı su, bunun yerine hoşaf kaynatıp içeceğiz hem çok sağlıklı hem vitaminli, çay içeceğiz son yıllarda sosyal içecek olarak çay yerine neidübelirsiz kahve içmeye insanları zorluyorlar yıllardır çay içiyoruz şimdiye kadar ne zararını gördük sosyal içecek olarak çay içmeye ısrarla devam edeceğiz.

Gıda alışverişinizi semt pazarlarından yapın kala kala elimizde bir semt pazarı kaldı, ona sahip çıkalım bakkal gitti, küçük marketler gitti, kuru gıdacılar gitti, manavlar gitti, bu gidişle yakında biz insanlarda gideceğiz.

Mümkün olduğunca yemeğimizi evimizde yapıp tüketeceğiz. Hazır gıdalardan kaçınacağız biraz uğraşacak çocuklarımıza da yemek yapmayı öğretecek hem onları hem gelecek nesilleri bu iğrenç sinsi savaştan koruyacağız.

Çevremde bazen şahit oluyorum çok genç yumurta pişirmeyi bile bilmiyor onun yerine dışarıdan hazır gıdaları yiyip günü geçiştirmeye uğraşıyorlar kendilerini sanal zevk ala ala zehirleyip öldürüyorlar.

Ülkemizin nüfusuna baktığımız zaman şehirde yaşayanların birçoğunun köylerle alakaları kesilmemiş, bir şekilde köyle alakaları devam ediyor. Bu durumun dikkatle ve hassasiyetle devam ettirilmesi gerekiyor, orada yetiştirilen ürünlerin tüketilmesine önem verilmeli, köylerde yaşayanların orada taşama şartları hem onların hem şehirlerde yaşayanların gelecekleri kurtarılmaya çalışılmalı, bu konuda ısrarcı olunmalıdır.

Ülkede bulunan tüm vatandaşlar tarhana bir şekilde yer, tüketir, sever ama gidiş odur ki onu doğal ortamda yapacak kimse kalmayacak onu sanayi tesislerinde üretilmiş katkı maddeli zehirli olarak tüketmeye başlayacağız. Vb. örnekler çevremizde çok bulunmaktadır.

Kırsalda yaşayan son fedakâr üreticilere sahip çıkıp yaşamlarına imkân sağlarsanız bu hem sizi hem geleceğinizi kurtaracaktır.

Gıdalarla ilgili bilgiler Soner Yalçın’ın (saklı seçilmişler) kitabından alınmıştır.

 

 

“BAŞKALARININ KEYFİNE GÖRE YAŞAMAK, YOKSULLUĞUN EN BÜYÜĞÜDÜR.”

                                                                                                          SYRUS