Bir insanın hayatı boyunca gözleriyle gördüğü, kulaklarıyla işittiği her insan ona bir şey katar. Günlük rutininizde otobüste karşınıza çıkan bir insan bile size bir şeyler öğretir. Kimi zaman toplum içinde insanlara karşı nasıl davranmanız gerektiğini kimi zaman da insanlara nasıl davranmamınız gerektiğini.

Sadece anlık temaslarda bile küçükte olsa hayatımızda iz bırakan bu insanların yanı sıra kendi istediğimizle hayatımıza aldığımız veya hayatımıza dahil ettiğimiz insanların bizde bıraktıklarını bir düşününün.

Arkadaşlık konusunda pek başarılı biri değilim. Bunun sebebi hayatımdan çıkan insanların bende bıraktıkları izler. Düşüncelerimde, hislerimde açılan yaraların kapanmasına izin vermiyorum. Oysa hayatımda bu izleri unutturacak, yok edecek güçte insanlar var.

Bu yaraların sızısı ile yanımda olan insanlara haksızlık ettiğim çok an oldu ve oluyor da. Kendi için bir şeyler yapmayı beceremeyen biri olarak sevdiklerime, hayatın karışıma çıkardığı güzelliklere bu açıdan borçluyum.

Dışarda dönen muazzam ve yepyeni bir film varken, dublaj geçmişten çalıyor. En mutlu anlarında gözlerindeki ışığı görme fırsatını bulduğunuz insanları, geçmişteki karanlığınızla boğmak adil değil.

Bir rivayettir; uzun bir aradan sonra biriyle oturup geçen zamanın bir önemi olmadığını gösterirsiniz. Belki kısa denilemeyecek kadar bir vakit paylaştığınız, yollarınız bir değilken geçirdiğiniz zamanı bir şekilde telafi ettiğiniz insanlar, insanoğluna verilmiş en güzel armağanlardan biri.

Yine insanoğlunun hiç başaramadığı bir nokta elindekinin kıymetini bilmeden, kıymetlisinin yokluğu ihtimali ile dertlenmesi.

Tek başınıza yürümeye başladığınız yolda bir sürü yol arkadaşınız oldu. Kesin noktaları atlattıklarınız, hafif bir engebede kaybettikleriniz, yanında yürüdüğünü düşündüğünüz ama hiçbir zaman yanınızda yürümemiş insanlar.

Ve en önemlisi yürüdüğünüz yolun farkında varmayıp ilerken arkanıza baktığınızda sizi kollayanlar.

İleriye bakarak yürümeye devam ettiğinizde sizinle çok daha güzel yollar yürüyüp, kesin virajlarda destek aldığınız insanlar.

Hayatımıza kadar çok insan girip, çıkıyor ki. Her biri bizde bir şeyler bırakıyor. İyi ya da kötü, sevgi ya da nefret.

Her biri için ayırılan farklı farklı yerler. Kimseyi bir başkanın yerine koyup, başkası gibi göremiyorsunuz. Bu imkansızlığı başarmaya çalıştığınızda ya daha fazla boşluğa sahip oluyorsunuz, ellerinizden kayıp geliyor. Ya da sıkışıp sizi boğmaya başlıyor.

Bu durum herkesin bir kere yaşayıp öyle öğrenebileceği bir durum. Dersimi aldığıma emin olduğum tek durum bu. Kimseyi birbirinin yerine koymuyorum.

Ama tam anlamıyla değil.

Herkesin farklı bir yeri olsa da başkalarını acılarını başkalarına yüklüyorum.

Her insan beyaz bir sayfa. Her sayfa sadece iki kişinin yazmaya hakkı olan yeni bir defter.

Sayfaları doldurmak için eski defterlerden kopya çekmek yapılan en büyük hatalardan biri. Sizin bile değil başkalarının yazdıklarını, bir başkasına okutmak en büyük haksızlık.

Herkesin sayfası, gittiği gün yok oldu. Beni ben yapan bana faydası olan, beni iyi hissettiren kısımlar bende kaldı. Kötü olan kısımlar, defterimde benimle beraber olan insanlara haksızlık olmaması için yakıldı.

Her bir sayfada iki kişi ben ve sen. Bizim birlikte yazıklarımız. Ne benim kendi kendime yazdıklarım ne de eski sayfalardan doldurulanlar.

Yapılan karalamaların ders olduğu, ortak doldurulan, yürüdüğümüz yolda eşit yükle taşıdığımız defterimiz.

Zamanında yırtmanız gereken yazıları, kaybetmekten istemediğiniz sayfalara yazmayın.