Kırklareli’de katıldığım sohbet programlarında bol bol konuştuğumuz bir konunun altını çizmek isterim. Doğruluk felsefi olarak pragmatizm ile doğrudan ilgilidir. Felsefi anlamda bir düşünce tarzı olan pragmatizm ''faydacılık'' anlamına gelmektedir. Pragmatizm, gereği ve doğruluğu yalnızca eylemlerin sonuçlarına ve başarılarına göre değerlendiren bir felsefe akımıdır.

19.yy ve 20.yy başlarında ABD ve İngiltere'de ortaya çıkan, doğruluğun ölçütü olarak bilgiyi öngören, yaşama yararlı olanı iyi sayan bu öğretinin başlıca temsilcisi William James’tir. Yunanca da ''eylem'' anlamına gelen pragma sözcüğünden türetilen terim, felsefeye ilk kez 1878'de Charles S.peirce tarafından sokulmuştur.

Pragmacılığa göre aklın temel ödevi, şeyler üzerine bilgi vermek değil; onlar üstüne iş görmemizi sağlamaktadır. Eğer bir kuram veya formül bir problemi çözmüyorsa o kuramdan vazgeçilmelidir. James'e göre, bir kuramın doğruluğu o kuramın söz konusu yararlılığı ile belirlenir. James: Ne ki yararlıdır o doğrudur. Ne ki doğrudur o yararlıdır. Sözüyle doğru olanın yararlı olduğunu savunmuştur. ''İnsan davranışlarının hepsi kendi çıkarlarını korumaya yöneliktir.'' Bu anlayışın insanın doğasında var olduğunu savunur.

Pragmatizm hiçbir doğması olmayan yalnızca insanın eylemlerini ölçü olan bir öğretidir. Pragmatisler ‘anlam mahiyeti’ ya da fikirlerimizi açık kılmak için bir yöntem önerirler. Bu yöntem otel koridoru analojisi ile açıklanabilir. Oteldeki bu koridor sayısız odaya açılır. Odaların ilkinde ateizm üzerine kitap yazan bir adam; bitişik odada dizleri üzerine çökmüş imanının gereklerini yerine getiren ve daha güçlü olmak için dua eden bir mümini; üçüncü odada belirli bir cismin özelliklerini inceleyen bir kimyacıyı; dördüncü odada kılı kırk yararcasına bir metafizik dizgeyi kuran idealisti beşincisinde ise metafiziğin olanaksızlığını kanıtlamaya çalışan birini bulabiliriz. Bunların hepsi ortak bir koridoru paylaşmaktadırlar; dolayısıyla kendi odalarına girip çıkmak için hepsi şöyle ya da böyle bu koridoru yani pragmatizmi kullanmak durumundadırlar.

Pragmatizm, doğruluk üzerine yürütülebilecek kavramsal bir tartışmanın yerine, bir kavramın bir önermenin vb. doğruluğu konusunda pratik olana bakılması gerektiğini savunur. İki sav arasında tercih yapılması gerektiği durumunda yapılması gereken ise her ikisinin de pratik yaşamı nasıl etkilediğine ve değiştirdiğine bakılması yönündedir.

Doğruluk; zihin ile Dünya arasında olduğu varsayılan bir uygunluğun göstergesi değildir. Pragmatiklere göre bu yaklaşım düşünceler için doğruluğun yapısal ve zihinsel bir şey olduğu sonucu çıkar. Pragmatikler için ise doğruluk; doğrudan deneyim alanı ile ilişkili olan bir özelliği değil pratikteki ayrımıyla ilgilidir. Düşünce, doğru ise onu doğru kılan olaylardır. Olayları kaygan zeminde doğrular ve yanlışlar değişir.

Rorty'e göre; bizim dışımızda bir doğrular dünyası vardır ve biz o doğruları elde etmeye çalışıyor değilizdir. Doğru elde edilmeye çalışılan değil oluşturulan bir şeydir.