Dün aylık enflasyon oranları açıklandı, resmi verilere göre yaklaşık %80 enflasyon oranı olduğu ilan edildi.

Bu verilere vatandaşlar olarak kimse inanmadı. Vatandaş, markete, pazara, çarşıya alışverişe çıkınca gerçek veriler ile karşılaşıyor.

En önemlisi de her ay gelen elektrik, su, doğal gaz faturalarının aylık yükseliş miktarları ile yaşayarak hayat pahalılığını görüyor ve enflasyon miktarının yüz de kaç olduğunu yaşayarak istatistiki olarak biliyor.

Genel olarak halkın arasın da ve sanal medyada her kez alışveriş yapıyor, her taraf araba dolu, akaryakıt fiyatları bu kadar yüksek olmasına karşılık bütün arabalar yollarda.

Kiralar yüksek ama boş ev de bulmak sorun en çokta büyük şehirlerde, marketlerde bazı tüketim malları zaman zaman taneyle satılıyor veya bazen bulunmuyor.

O zaman bu mal ve hizmetleri kimler alıp tüketiyor gibi bazı konuşmalar ve açıklamalar görülüyor.

Halkımızın son enflasyon ve hayat pahalılığıyla çok büyük kısmı yaklaşık %90’lık kesim açlık ve yoksulluk sınırına geriledi.

Tabi ki insanlar yemek içmek, barınmak, ısınmak, pişirmek, haberleşmek, işine gidip gelmek ve en önemlisi yaşamak için üretmek zorun da. Üretmek için de tüketmek zorunda.

Geçenler de Tarım Kredi kooperatifleri marketlerin de 15 lira ucuza sıvı yemeklik yağ satışı vardı, kasabada ilan edilmediği halde çok uzun bir kuyruk oluştu, bu durum şeker ve diğer ihtiyaç maddeleri için de geçerlidir.

Kuyrukta bulunan insanımızı biraz gözlemlediğimiz zaman bekleyenlerin ekseri çoğunluğu belli bir sosyal tabaka üzerinde bulunan fakir fukara demediğimiz kişilerdi.

Orada 15 lira ucuz diye saatlerce beklemekteler ve bir süre sonra mal bitti denerek alamadan ayrılan elit kişilerdi.

Halkımız nedense fakir lediğinin ve fiyatlara yetişemediğinin bir biri ne itirafından utanmaktadır.

Dışarıdan bakıldığın da sadece kendisinin fakir lediğini sanarak yanlış bir yargıya kapılarak sesini çıkarmadan kaderine razı bir biçimde yaşamaktadır.

Zamanımız da en büyük iş yapan kurumlar bankalardır. Her gün sabahın seherinden akşam kapanana kadar halkımız hep banka kuyruklarındadır.

Dışarıdan gören bir yabancı bu halk ne kadar zengin hep bankalarda diye düşüne bilir ama bilmez ki millet borç almak için oradadır.

Halkımız gerek ihtiyaç kredisi gerek konut ve araba kredisi şeklinde borçlanma miktarı milyarları aşmış ve geri ödeme sorunları ile başa çıkmaya çalışılmaktadır.

Artık borç öyle bir duruma gelmiş ki ödemekten ziya de çevirme yani borcu borçla ödeme durumu söz konusudur.

Bazı yayın organların dada saçma sapan gerçeklikten uzak bazı veriler paylaşılarak halkımızın kafası karıştırılmakta ve insanları psikolojik travmalar yaşanmasına sebep olunmaktadır.

Örneğin herkesin altında arabası var, yok kardeşim gelişmiş ülkelerde 1000 kişiye ortalama 500- 700 araba düşerken bu şu demek herkesin arabası var anlamına gelir, biz de 1000 kişiye 250- 300 araba düşmektedir ki bizim neredeyse bir katımızdır.

Örnekleri çoğalta biliriz gıda tüketimi, kullanılan enerji miktarı, eğitim ve kültür seviyesi, kamu hizmetlerin den yararlanma ve talep etme durumu, üretim miktarı, okunan kitap ve gazete miktarı.

Bu saydığımız kalemlerin hemen hep sin de sonuncuyuz ki bu durum bile bize medeniyet diye sunulmakta ve talep etmememiz gerektiği telkin edilmektedir.

Oysa saydığımız bu kalemler yaşamın olmazsa olmaz zorunlulukları ve insan olmanın gereğidir.

Bir insan yeteri kadar et ve sebze yemese, doğru düzgün giyinemese, kaliteli sağlık hizmeti alamasa, ömründe bir kere bile tatile gidemese, bir arabası olmasa, barınacak bir evi olmasa, sosyal ve kültürel faaliyetler de bulunamazsa, sosyal güvenceleri olmasa, iş ve gelir garantisi bulunmasa, eğitimi gereği gibi alamasa bu yaşam da yaşam mı dır ki.

Son yıllarda orta direk dediğimiz orta gelir gurubundaki kişiler de alt gelir durumuna düşmüşlerdir.

Hayatın akışı için de insan yaşam taleplerini yerine getirememekte ve hatta talep dahi edememektedirler.

Tabi ki burada önemli olan bu sarmalın ve çıkmazın içinden bizler nasıl çıkacağız, insana yaraşır biçim de hayatımızı sürdüreceğizdir.

İş artık öyle bir duruma gelmiştir ki bu çıkmazdan çıkmak kişisel yetenek ve cesaretle olmayacaktır.

Halk olarak anlamamız gerekir ki ne kadar eğitim den uzaklaşıp, pozitif bilimlere aldırmazsak, o kadar fakirleşmekte ve batmaktayız. Hayallerle, sanal verilerle, hurafelerle, cahillikle insana yaraşır biçimde yaşayamayız.

İnsanca yaşamanın birinci olmazsa olmazı pozitif bilimlere inanmak ve yaşamak, hurafelerden kaçınmak, bilimin dışında hiçbir şeye inanmamak ve gereğini yapmak.

Her nasılsa olursa olsun üretmek, üretmek.

Selam ve saygılarım ile.