Görece genç nüfusu ve demografik yapısı itibari ile gelişmekte olan bir ülke olması dolayısıyla Türkiye (her ne kadar Trump bu hafta tersini iddia ettiyse de bu başka bir yazının ve ticaret savaşlarının konusu) iç talebin her zaman cazip olduğu bir ülke konumundadır. 2019 yılında bu iç talebi karşılama kabiliyetini bir de ihraç potansiyeli ile birleştirebilen şirketler yerli ve yabancı yatırım fonlarının en çok aradığı hedefler olarak öne çıkıyor. Günümüzün literatüründe küresel rekabet konjonktürü şirketlerin büyümesini bir amaç olmaktan çıkararak varlıklarını sürdürebilmeleri için bir zorunluluk haline getirmiştir. Ölçek ekonomisinden faydalanabilmek için şirketler yeni kaynaklar bularak yeni yatırımlarda faaliyet gösterdikleri pazarda daha etkin bir konuma gelerek hem fiyatı hem de pazar dinamiğini kontrol altına almak isterler. Türkiye gibi tasarruf oranının düşük olduğu ülkelerde firmalar ölçek olarak büyümeleri için gereken mali kaynakları bankadan borçlanarak (-ki o büyüklükte bir kaynağı bankalardan ödenebilir şartlarda almak çok kolay olmayacaktır) temin etmek yerine stratejik yada finansal ortak alarak da sağlayabilirler.

Özel Sermaye Fonları (Private Equity) genel olarak 5-7 yıllık zaman içerisinde yatırım yaptıkları şirketleri büyütüp paylarını satarak işlemi kapatma hedefinde oldukları için sadece finansal kaynak yaratmaklakalmayıp hedef şirketin yönetimine de katılarak büyüme aşamasında temel hedef olan verimlilik artışını sağlamada da önemli rol oynar.

Deloitte’nin 2018 Yılı Birleşme ve Satın Almalar Raporuna göre geçtiğimiz yıl yaşanan olumsuz ekonomik gelişmelere rağmen, Türkiye Birleşme ve Satın Alma pazarı önceki iki yıla göre daha iyi bir performans gösterdi. Az sayıdaki büyük ölçekli işlem ve yılın ilk yarısındaki güçlü işlem hacmi sayesinde 2018’de toplam 12 milyar dolar tutarında 256 adet işlem gerçekleşti. İşlem sayısı 2017’deki rekor sayıya göre %13 oranında azalsa da, toplam işlem hacmi %17 oranında artış gösterdi.İşlem değeri açıklanan en büyük 10 işlem aşağıdaki tabloda gösterildiği gibidir.

  2018 yılında, işlem hacmi bazında finansal hizmetler sektörünün, işlem adedi bazında ise 2017 yılında da olduğu gibi bilişim sektörünün ilk sırada olduğu görülmektedir.

Ülkemiz ekonomisinde işletme sayısı anlamında şirketlerin büyük bölümünün KOBİ’lerden oluştuğunu düşündüğümüzde kaynak ihtiyacınım önemi daha da net ortaya çıkmaktadır. KOBİ’lerin organik ya da inorganik büyüme stratejileri, mevcut operasyonların optimize edilmesi, organizasyonel yeniden yapılanma ve entelektüel sermaye optimizasyonu gibi günlük faaliyetlerinin dışında kalan katma değerli hizmetler için personel istihdam etmeleri çok maliyetli olmaktadır. Buna rağmen Kırklareli gibi özellikle süt ve süt ürünleri üretiminde çok kaliteli ürünleri bulunan ve İstanbul gibi doyurması git gide zorlaşan bir pazara coğrafi yakınlığı ile de öne çıkan bir bölge ekonomisinin özel girişim sermayeleri tarafında keşfedilmesi uzak ihtmal olmayacaktır.