Doğasında en derinlerinde bencillik yatan insanoğlu,
 bencilliğini ısrar ile diğer insanlara yansıtır. İnsanlar genellikle
 istediklerini elde etmek için ısrar ederler. Ancak, bazen ısrar etmek
 istediğimiz şeyin başkalarına zarar verdiğinin veya bizim için uygun
 olmadığının farkında olmayabiliriz. Bu nedenle, ısrar etmenin bazı kötü yanları
 vardır.

İlk olarak, ısrar etmek diğer insanları rahatsız edebilir ve
 onları rahatsız edici bir şekilde etkileyebilir. Örneğin, bir kişi bir şeyi
 yapmak istemediğinde, ısrarcı bir kişinin sürekli baskısı sonucunda stresli ve
 endişeli hissedebilir. Bu durum, aralarındaki ilişkiyi olumsuz yönde
 etkileyebilir ve ısrarcı kişinin saygınlığını düşürebilir.

İkinci olarak, ısrar etmek, bir kişinin kendi hedeflerine
 ulaşmasını engelleyebilir. Bir kişi, belirli bir hedefe ulaşmak için farklı bir
 yol denemek istediğinde, ısrarcı bir kişi tarafından durdurulduğunda, bu kişi
 hedefine ulaşmak için ihtiyaç duyduğu fırsatları kaçırabilir. Bu durum, kişinin
 kendine güvenini kaybetmesine ve gelişimini engellemesine neden olabilir.

Israr denilen şey bazen bir kişinin hayatını riske atmasına
 neden olabilir. Örneğin, bir kişi bir tehlike durumunda olduğunda, ısrarcı bir
 kişi ona yardım etmek istediğinde, tehlikeli bir durumdan kaçmaya çalışırken
 yaralanabilir veya hatta ölebilir. Bu nedenle, ısrarcı bir kişinin hayatını
 kurtarmak yerine zarar verme riski taşıyabileceği durumlar olabilir.

&nbsp;İnsanların
 kararlarına saygı göstermek ve onları zorlamamak, daha iyi ilişkilerin ve daha
 olumlu sonuçların sağlanmasına yardımcı olabilir. Özgürlük ve seçim hakkı, her
 insanın temel bir hakkıdır ve diğer insanların hayatlarına saygı göstermek,
 daha mutlu ve sağlıklı bir toplum yaratmak için önemlidir.

Birazda hem özel hayatımızda hem iş hayatımızda maruz
 kaldığımız ısrarlardan bahsedelim. İster aile, arkadaşlar, iş arkadaşları veya
 patronlar olsun, ısrar altında kalmak, stresli ve zorlayıcı bir deneyim olabilir.
 Bu durumun olumsuz etkileri vardır ve birçok insanın günlük yaşam kalitesini
 düşürebilir.

Birincisi, ısrar altında kalmak, insanların kendi
 ihtiyaçlarını ve isteklerini ihmal etmelerine neden olabilir. Başkaları
 tarafından sürekli olarak talep edilen işlerin ve isteklerin altında
 ezildiklerinde, kişiler kendi hedeflerini ve hayallerini ertelemek veya tamamen
 unutmak zorunda kalabilirler. Bu, kişinin hayatında bir tür tatminsizlik
 yaratabilir ve mutsuzluğa neden olabilir.

Israr altında kalmak, insanların kendilerini yetersiz
 hissetmelerine neden olabilir. Başkaları tarafından sürekli olarak
 eleştirildiklerinde veya talep edilen işleri yerine getiremediklerinde, kişiler
 kendilerini başarısız ve yetersiz hissedebilirler. Bu durum, kişinin özgüvenini
 azaltabilir ve başkalarıyla olan ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir.
 Sürekli stres altında kalmak, uyku problemleri, sindirim sorunları, baş ağrısı
 ve diğer sağlık sorunlarına neden olabilir. Ayrıca, sürekli bir baskı altında
 olmak, kişinin duygusal sağlığını da etkileyebilir ve depresyon ve anksiyete
 gibi ciddi problemlere neden olabilir.

Sonuç olarak, ısrar altında kalmak, insanlar için ciddi bir
 sorun olabilir. Bu durumun insanlar üzerindeki olumsuz etkileri çoktur ve
 hayatlarını ciddi şekilde etkileyebilir. İnsanların kendilerine saygı
 göstermeleri ve başkalarının taleplerine hayır demeleri, kendi hayatlarını
 kontrol altına almalarına yardımcı olabilir. Ayrıca, insanların birbirlerine
 saygı göstermesi ve kendi istekleriyle diğer insanların talepleri arasında
 denge kurması, daha sağlıklı ve mutlu bir toplum yaratmak için önemlidir.

Gün içerisinde, yukarıdaki iki kelimeyi o kadar çok
 kullanıyorum ki. Belki de bir liste hazırlansa, en çok kullandığım kelimeler
 sıralamasında başı çekerler. Peki bu çok sabırsız bir insan olduğum için mi
 yoksa karşımdaki insanların ya da karşılaştığım olayların gerçekten sınır
 seviyemi oynatmasından mı kaynaklı?

Gelin biraz derinlemesine inceleyelim bu konuyu.

Sabır, zorluklar karşısında güçlü kalmayı ve direnmeyi ifade
 eder. Hayatta herkesin karşılaştığı zorluklar vardır ve bu zorluklara karşı
 sabretmek, her insanın sahip olması gereken önemli bir özellik tabii ki.
 İnsanın sabretmesi hem kişinin kendisi hem de çevresi için faydalı bir durum
 aynı zamanda.

Sabır, hayatın bir parçasıdır ve herhangi bir zorluk
 karşısında insanın kendine güvenli ve cesaretli kalmasına yardımcı olan bir
 olgu bence. Sabırlı insanlar, sorunları çözmek için daha çok zaman
 ayırabilirler ve bu sayede daha akıllıca kararlar alabiliyorlar mesela. Sabretmek,
 insanların daha düşünceli, daha sabırlı ve daha olgun bir şekilde davranmasını
 da sağlıyor.

Sabır, insanların ilişkilerinde de önemli bir rol oynuyor.
 İlişkilerde karşılaşılan sorunlarda sabırlı olmak, diğer insanları daha iyi
 anlamak ve anlaşılmak için daha fazla zaman ayırmak anlamına geliyor. Bu da
 aslına bakarsanız sağlıklı ve mutlu ilişkilerin temelidir.

Ancak sabır, her zaman kolay değildir. İşte insanın
 tükendiği, kendini bitirdiği nokta da tam burası.

Hayatta karşılaşılan bazı durumlar, insanların sabrını
 sınayabilir. Zorlu bir işte çalışmak, sağlık sorunlarıyla mücadele etmek veya
 bir aile üyesinin kaybı gibi acı verici durumlar, insanların sabrını
 zorlayabilir. 

Zorlu bir işte çalışmak ve sabır kavramlarının ilişkisini
 yarınki köşemde daha detaylı bir şekilde anlatacağım. Bunu şimdilik bir kenara
 not edelim. Sabır konusuna geri dönelim;

Sabır, aynı zamanda bir insanın sosyal hayatındaki
 ilişkileri yönetmesine de yardımcı olur evet. Bu yadsınamaz bir gerçek. &nbsp;İlişkilerde sabırlı kalmak, diğer insanların
 bakış açısını anlamak, anlaşmazlıkları çözmek ve empati kurmak için gereklidir.


Sabırlı insanlar ayrıca, hedeflerine ulaşmak için gereken
 uzun süreli çabaları yönetebilirler. İşte sabrın en önemli özelliği bu bence. Bu,
 uzun vadeli hedefler belirleyen iş sahipleri, öğrenciler, sporcular ve diğer
 birçok kişi için önemli aslında. Sabır, kişinin hedeflerine ulaşmak için doğru
 adımları atmalarını sağlıyor çünkü.

Ve tabii ki sabırlı insanlar başkalarına da örnek olurlar.
 Sabırlı insanlar, zorluklara karşı çözüm odaklı yaklaşımları ile diğer
 insanlara ilham verebilirler. Sabır, diğer insanların daha iyi anlaşılmasını
 sağlar ve bu da daha iyi işbirliği ve dayanışma sağlar.

Sonuç olarak, sabır, bir insanın yaşamındaki her alanda
 önemli bir rol oynar. İnsanlar, sabır sayesinde daha olgun, daha düşünceli ve
 daha başarılı olabilirler. 

Sabır, insanların duygusal zekasını artırır ve diğer
 insanlarla daha iyi ilişkiler kurmalarını sağlar. Bu nedenle, her insanın
 hayatta karşılaştığı zorluklarla başa çıkmak için sabır geliştirmeye çalışması
 gerekir.

Fakat, sabrımızın sınandığı konular var ki, insan ‘Ya sabır’
 demeden de günü bitiremiyor.

Bugünlük bu kadar olsun, çok da uzatmayalım konuşmayı. 

Yarın devam edelim.

Görüşmek üzere.

Bugüne kadar hayatımdaki meydana gelen en büyük
 karmaşalardan biri düzenli ve planlı bir hayat yaşama fikrinden ortaya çıktı.
 Beni korkutan düzen değildi, o düzenin içerisinde düzenden kaçan biri olarak
 nerede duracağımdı. 

Hayatımızın birçok alanında plan ve düzenli bir yaklaşım,
 başarıya ulaşmak için gereklidir. Planlama, bize hedefimize ulaşmak için
 izlenecek yolu gösterir ve işleri düzenli bir şekilde yapmamızı sağlar. Bu,
 bizi stresli ve kafa karıştırıcı durumlardan kurtararak, hayatımıza bir dinginlik
 ve huzur getirir.

Günlük hayatımızda, birçok farklı sorumluluk ve görevimiz
 vardır. Eğer bu sorumlulukları ve görevleri planlamazsak, önceliklerimizi
 belirleyemeyiz ve zamanımızı etkili bir şekilde kullanamayız. Bu durum,
 hayatımızı karmaşık ve stresli bir hale getirir ve aynı zamanda bizim
 verimliliğimizi de düşürür.

Plan ve düzenli bir yaklaşım, aynı zamanda iş hayatında da
 oldukça önemlidir. Bir iş yerinde, görevleri ve sorumlulukları zamanında
 tamamlamak, başarılı bir kariyer için gereklidir. Bu nedenle, bir iş yerinde
 planlama yapmak, verimliliği ve çalışanların memnuniyetini artırır.

Bununla birlikte, planlama ve düzenli bir yaklaşım, sadece
 iş hayatında değil, aynı zamanda kişisel hayatımızda da önemlidir. Planlama,
 bize hayatımızı daha iyi bir şekilde yönetme imkanı verir. Bu sayede, kendimize
 zaman ayırabilir, sevdiklerimizle zaman geçirebilir ve hobilerimize zaman
 ayırabiliriz.

Hayatımızda planlama ve düzenli bir yaklaşım, bize dinginlik
 ve huzur getirir. Bu, stresli ve kafa karıştırıcı durumlardan kurtulmamızı ve
 zamanımızı etkili bir şekilde kullanmamızı sağlar. Bu nedenle, hayatımızda
 planlama yapmak, başarıya ulaşmak ve mutlu bir yaşam sürdürmek için önemlidir.

Bunun yanı sıra, planlama ve düzenli bir yaklaşım,
 hayatımızda bizi bekleyen zorlukları daha iyi yönetmemizi sağlar. Zorlu
 durumlarla karşılaştığımızda, önceden yapmış olduğumuz planlar bize yol
 gösterir ve bizi daha az stresli hale getirir. Örneğin, bir iş yeri ya da okul
 projesi gibi zorlu bir görevle karşılaştığımızda, önceden yapmış olduğumuz
 planlar bize bu süreçte yardımcı olabilir.

Ayrıca, planlama ve düzenli bir yaklaşım, daha iyi bir öz
 disiplin sağlar. Kendimize belirlediğimiz hedeflerin gerçekleştirilmesi için
 yapılması gereken işleri düzenli olarak yapmak, bize belirli bir disiplin
 kazandırır. Bu disiplin, hayatımızın diğer alanlarında da bize fayda sağlar.

Düzenli bir hayat tarzı, sağlığımız için de önemlidir. Spor
 yapmak, sağlıklı beslenmek gibi düzenli alışkanlıklar, sağlıklı bir yaşam
 sürdürmek için gereklidir. Planlama, bu düzenli alışkanlıkların
 oluşturulmasında bize yardımcı olur.

Bunun yanı sıra, planlama, geleceğe daha güvenli bakmamızı
 sağlar. Önceden belirlediğimiz hedeflere ulaşmak için yapılması gereken işleri
 düzenli bir şekilde takip etmek, geleceğe daha güvenle bakmamızı sağlar.
 Planlama, bize hedefimize ulaşmak için yapılması gereken işleri adım adım yapma
 imkanı verir.

Planlama ve düzenli bir yaklaşım, hayatımızın birçok
 alanında önemli bir yere sahiptir. Bizlere belirli bir disiplin kazandırır ve
 hayatımıza bir dinginlik ve huzur getirir. Bu nedenle, hayatımızın her alanında
 planlama yapmak, başarıya ulaşmak ve mutlu bir yaşam sürdürmek için önemlidir.

Düzenin ve planın olumsuz yanlarından sıyrılıp olumlu ve
 güzel getirilerine sarılacağınız bir gün olması dileğiyle.&nbsp;

İnsan hayatı boyunca bir umuda, bir plana ve bir hayale
 sığınır durur. 

Yeni umutlar, insanlığın varoluşu boyunca hep var olmuştur.
 Geleceğe dair umutlar, insanların hayatlarını anlamlı ve yaşanabilir kılan en
 temel unsurlardan biridir. Yeni bir umut, insana yepyeni bir güç ve enerji
 verir ve kişinin hayatına yeni bir yön çizer.

Geçtiğimiz iki yılda, COVID-19 pandemisi nedeniyle büyük zorluklar
 yaşadık. Ancak bu zor zamanlar, insanların umutlarını kaybetmesine neden olmadı.
 Hatta pandeminin neden olduğu acılar, insanların yeni umutlara tutunmalarını
 sağladı. Pandeminin sona ermesi, insanların yeni umutlarla dolup taşmasına
 sebep oldu. Bugün dönüp baktığımız zaman bunları hatırlamıyoruz bile.

Bu umutlar arasında, insanların birbirleriyle daha
 bağlantılı olmaları ve dayanışma içinde hareket etmeleri yer alıyor mesela. Pandemi
 sırasında, insanlar birbirlerine yardım etmek için bir araya geldiler ve bu
 dayanışma sayesinde pek çok zorluğun üstesinden gelindi. İnsanlar arasındaki bu
 dayanışma ve işbirliği gelecekte de devam edecek gibi görünüyor.

Kaldı ki çok yakın bir zamanda Kahramanmaraş merkezli iki
 deprem yaşadık. Toplamda on bir ilimiz bu deprem sebebiyle çok büyük hasar
 aldı. Bölgedeki vatandaşlarımızın yaralarını sarmak için de kenetlendik. Bu da
 umudumuzu artırdı.

Ayrıca, teknolojik gelişmeler de insanların umutlarını
 arttırdı. Yapay zeka, robotik ve diğer teknolojik gelişmeler sayesinde,
 insanlar daha sağlıklı, daha mutlu ve daha verimli bir hayat yaşayabilecekleri
 bir geleceğe doğru ilerliyorlar.

Tabii ki umudumuzu zedeleyen şeyler de oldu. Mesela
 Kırklareli’de son yılların en sıcak kışını yaşamak iklimle ilgili sorunlarımızı
 artırdı. İklim değişikliği ve çevre kirliliği gibi küresel sorunlar nedeniyle
 insanların geleceğe dair umutları azalmış olsa da, bu sorunlar için de çözümler
 üretilebilir. İnsanların bilinçli ve sorumlu davranmaları, doğal kaynakları
 korumaları ve sürdürülebilir bir gelecek için çalışmaları halinde, gelecekte
 daha temiz ve daha sağlıklı bir dünya mümkün olabilir.

Tüm bu nedenlerle, yeni umutlar insanların hayatlarına ilham
 veriyor ve gelecekte daha iyi bir dünya için umutlarını korumalarını sağlıyor.
 İnsanlar, birbirlerine destek olmaya, teknolojik gelişmeleri kullanmaya ve
 çevrelerini korumaya devam ederek, gelecekte daha umutlu bir hayat
 yaşayabilirler. 

Elbette, umutlar insan hayatının en önemli motivasyon
 kaynaklarından biridir. Yeni umutlar, insanların geçmişteki sorunlardan ders
 çıkarmalarını ve gelecekte daha iyi bir dünya için çalışmalarını sağlar.
 İnsanlar, umutları sayesinde yaşama sevinci bulur ve hayatta kalmak için
 gereken enerjiyi elde ederler.

Son zamanlarda, bilim ve teknolojide yaşanan hızlı
 gelişmeler insanlara yeni umutlar veriyor. Özellikle tıp alanında yapılan
 araştırmalar sayesinde birçok hastalık artık tedavi edilebiliyor ve insanlar
 daha sağlıklı bir yaşam sürebiliyorlar. Bunun yanı sıra, uzay araştırmaları ve
 keşifleri de insanların hayal güçlerini harekete geçiriyor ve uzaydaki diğer
 gezegenlerde yaşamın mümkün olabileceği umudunu doğuruyor.

Kültür ve sanat da insanların umutlarını artıran önemli
 alanlardan biridir. Özellikle edebiyat, sinema ve müzik gibi sanat dalları,
 insanların hayal güçlerini zenginleştirir ve farklı dünyaların kapılarını
 aralar. Bu sanat dalları sayesinde, insanlar kendilerini farklı kültürlerin
 içinde bulurlar ve böylece dünya hakkında daha geniş bir bakış açısı
 kazanırlar.

Ancak, dünya sorunları da insanların umutlarını etkileyen
 önemli faktörler arasında yer alıyor. İklim değişikliği, çevre kirliliği, yoksulluk,
 açlık ve diğer sorunlar, insanların umutlarını azaltıyor ve geleceğe dair
 endişelerini artırıyor. Bu sorunların çözümü için, insanların birbirleriyle
 işbirliği yapmaları, toplumsal sorumluluk almaları ve bilinçli hareket etmeleri
 gerekiyor.

Gençlerimize, kendimize ve bizden sonraki nesle
 dayanışmanın, bir arada olmanın gücünü anlatmalıyız. Bunu, kendimize ve
 geleceğimize umut olsun diye yapmalıyız.

Umarım başarabiliriz.

Görüşmek üzere.

&nbsp;

Duygularına söz geçiremeyen biri iseniz sevgi sizi kötü
 kararlar vermeye ve yanlış seçimler yapmaya yönlendirebilir. Ama bu etki
 severken başınıza gelebilecek en kötü şeydir. Ve sevgi kötülükleri insana
 düşündürmeyecek kadar güzel bir şeydir.&nbsp; 

Sevgi insan hayatının en temel duygularından biridir ve
 hayatımıza büyük bir anlam katmaktadır. Bir başkasına olan derin saygı,
 anlayış, şefkat ve bağlılık duygusudur.

Sevgi birçok farklı şekilde ifade edilebilir. Ailemize,
 arkadaşlarımıza, romantik partnerlerimize, hayvanlara ve hatta kendimize sevgi
 göstermek önemlidir. Sevgi, hayatımızda mutluluğu ve anlamı bulmamızı sağlar.

Ancak, sevgi sadece pozitif hislerle dolu bir duygu
 değildir. İnsanların hayatında acı veren deneyimler ve zorluklar da olabilir. Ancak,
 bu zorlu süreçlerde sevgi ve dayanışma, insanları birbirine bağlayarak güçlü
 bir bağ oluşturabilir.

Sonuç olarak, sevgi insan hayatında çok önemli bir yer tutar
 ve insanların hayatındaki en değerli şeylerden biridir. Sevgi, insanların
 birbirlerine anlayışla yaklaşmalarını, hoşgörü göstermelerini ve dünya
 genelinde birbirlerine saygı duymalarını sağlayabilir. 

Sevginin insanlar arasındaki bağları güçlendirdiğini ve
 hayatımızda birçok farklı şekilde ifade edilebildiğini söylemiştim. Sevgi,
 insana kendini değerli hissettiren, ona umut ve cesaret veren bir duygudur.

Birçok insan, sevginin kendilerine ait bir anlamı olduğunu
 düşünür. Bazı insanlar için sevgi, romantik bir ilişkideki tutku ve romantizm
 duygularını ifade ederken, bazı insanlar için aileleriyle paylaştıkları
 bağlılık ve sevgi duygularıdır.

Sevginin farklı şekillerde ifade edilmesi, insanlar
 arasındaki ilişkilerin de çeşitliliğine neden olur. Ailelerde, sevgi çocukların
 ebeveynlerine ve ebeveynlerin çocuklarına olan duygusal bağlılığı ifade ederken,
 arkadaşlıkta sevgi, karşılıklı saygı ve güven duygusudur.

Sevgi ayrıca bir toplumun birlikte hareket etmesine de
 katkıda bulunabilir. İnsanlar sevgiyle birbirlerine yaklaştıklarında, daha önce
 fark etmedikleri benzerlikleri keşfedebilirler ve bu da onları birbirlerine
 daha yakın hissettirebilir.

Sevgi insan hayatında çok önemli bir yere sahiptir ve birçok
 farklı şekilde ifade edilebilir. Sevgi, insanların birbirleriyle olan
 ilişkilerini güçlendirirken, aynı zamanda toplumlarda dayanışmayı artırabilir ve
 insanlar arasında anlayışı teşvik edebilir.

İnsan hayatında çok önemli bir yer tutar ve birçok farklı
 şekilde ifade edilebilir. Ancak, sevgi aynı zamanda birçok zorluğu da
 beraberinde getirir.

Örneğin, sevgi bazen kaygı ve korku hissi yaratabilir. Bir
 başkasına olan derin bağlılık ve bağımlılık, sevgi duygusunun yoğunluğundan
 kaynaklanabilir ve bu durum bazen insanları korkutabilir.

Ayrıca, sevgi bazen kaybetme korkusu ile birlikte gelir.
 Sevdiğimiz insanlarla ilgili herhangi bir tehlike veya kayıp hissi, insanların
 sevgi duygusunu zayıflatabilir veya kaybetmelerine neden olabilir.

Sevgi aynı zamanda insanların kendi sınırlarını
 belirlemesiyle de ilgilidir. Başkalarına sevgi gösterirken, aynı zamanda
 kendimize de sevgi göstermemiz ve kendi sınırlarımızı korumamız önemlidir.
 Kendimizi sevmeden, başkalarına sevgi gösteremeyiz.

Uzun lafın kısası sevgi insan hayatında çok önemli bir yere
 sahiptir ve birçok farklı şekilde ifade edilebilir. Ancak, sevgi aynı zamanda
 zorlukları da beraberinde getirir ve insanların kendi sınırlarını belirlemeleri
 ve kendilerine de sevgi göstermeleri önemlidir.

İnsan gün içinde binlerce farklı olayla karşı karşıya
 kalıyor.

Bazen duymak istemediklerimizi duyuyor; görmek
 istemediklerimizi görüyoruz. Ne yazık ki bunlardan kaçabiliyor olmak her zaman
 mümkün değil.

Sakin hissetmek, özellikle yoğun stresli veya zorlu
 durumlarda bile duygusal olarak dengeyi korumak için önemli.

Sakin bir zihin, sağlıklı düşünme, yaratıcılık ve etkili
 karar verme yeteneğine sahip olmanıza yardımcı olabilir.

&nbsp;Ancak, sakin
 hissetmek kolay bir şey değildir ve çoğu insan için biraz çaba gerektirir.

Ben de sakinleşebilmek ve sakin kalmak için çok çaba
 harcayan insanlardan biriyim. 

Bunun hakkında pek çok şey okuyorum. Sakin kalabilmek ve
 sakinleşebilmek için oldukça fazla araştırma yapıyorum aslında.

Sakin hissetmeyi başarmak için öncelikle kendinize zaman
 ayırmanız ve rahatlamak için kendinize izin vermeniz gerektiğini
 unutmamalısınız.

&nbsp;Derin nefes almak,
 meditasyon yapmak, yoga yapmak veya sadece doğa yürüyüşleri yapmak gibi
 aktiviteler, zihninizi sakinleştirmenize yardımcı olabilir.

&nbsp;Sakin hissetmek,
 özellikle günümüzün hızlı tempolu dünyasında oldukça zor bir hedef gibi görünüyor.
 Bunu başaranlar olduğuna göre, sakin kalmak aslında öğrenebilir.

Sakin kalmak öğrenilebilir bir beceridir ve düzenli olarak
 uygulayarak, bu beceriyi geliştirebiliriz. En azından böyle görünüyor.

Sakin hissetmenin birçok faydası var.

&nbsp;Öncelikle, sakin
 kalmak stres düzeyinizi azaltabilir ve daha pozitif bir zihniyete sahip
 olmanızı sağlayabilir. 

Ayrıca, sakin kalmak, zorlu durumlarda daha iyi kararlar
 vermenizi ve daha etkili bir şekilde sorunları çözmenizi sağlayabilir.

&nbsp;Sakin hissetmek için
 ilk adım, nefes tekniklerini öğrenmektir.

Bunun için de farklı yöntemler ve fırsatlar var tabii ki. &nbsp;Yapılan araştırmalara göre ilk yapılması
 gereken şey derin nefes almak kalp atışınızı düzene sokuyor. Araştırmalara göre
 derin nefes almak, kalp atışınızı yavaşlatır ve stres hormonu olan kortizol
 seviyelerini düşürüyor

Bu teknikle, daha sakin ve odaklanmış bir zihinle kendinizi bulmanız
 daha kolay bir hale geliyor tabii ki. 

Başka bir adım, meditasyon yapmaktır. Meditasyon, zihninizi
 sakinleştirmek ve dikkatinizi şimdiki ana yönlendirmek için harika bir yol.

&nbsp;Meditasyon yapmak
 için, sessiz bir yer bulun ve rahat bir pozisyonda oturun. Daha sonra,
 gözlerinizi kapatın ve derin nefes alın. &nbsp;Zihninizin boşalmasına izin verin ve
 dikkatinizi nefesinize odaklayın. Bu, sakinleşmenize ve zihninizi
 rahatlatmanıza yardımcı olacaktır.

Peki sakinleşemezsek ne olacak?

Elbette, sakinleşememek duygusal bir durum ve birçok insanın
 hayatında zaman zaman karşılaştığı bir sorun.

Böyle zamanlarda kendimizi suçlamaktan kaçmalıyız. Bu durum,
 özellikle stresli veya kaygılı olduğumuz zamanlarda ortaya çıkabilir ve yaşam
 kalitemizi olumsuz yönde etkileyebilir.

Sakinleşememek, çoğu zaman düşüncelerimizin hızlanması ve
 zihnimize gelen düşüncelerin yoğunluğu ile ilişkili olduğu için salt bizimle
 alakalı bir şey değil aslında.

&nbsp;Bu düşünceler
 arasında endişe, korku, stres veya öfke gibi duygulara neden olan şeyler
 olabilir. Bu duygular, zaman içinde sizi yorabilir ve sakinleşmenizi zorlaştırmaya
 başlayabilir.

Sakinleşememek, sadece zihinsel bir durum değildir, aynı
 zamanda fiziksel bir durum da olabilir. Bu durumda, kalp atış hızımız
 artabilir, nefesimiz hızlanabilir ve kaslarımız gerginleşebilir. 

Bu fiziksel reaksiyonlar, duygusal durumumuzu daha da
 kötüleştirebilir ve sakinleşmemizi zorlaştırabilir.

Hatta bu konuda okuduğum şu şeyler size bir ipucu verebilir:

“Sakinleşememek, hayatın birçok farklı noktasında
 karşılaşılabilecek bir durumdur. Stresli bir iş günü, yoğun bir trafik veya
 beklenmedik bir durum karşısında hissedilen öfke veya endişe gibi duygular
 sakinleşememeye neden olabilir.

Sakinleşememek, vücudun fizyolojik olarak savaş veya kaç
 tepkisini tetikleyen bir durumdur. Bu tepki, vücudun bir tehlike durumunda
 hızlı bir şekilde tepki verebilmesi için tasarlanmıştır. Ancak, sakinleşememek
 durumunda, vücut bu tepkiyi gereksiz yere tetikleyebilir ve böylece stresli
 durumlarla başa çıkmayı zorlaştırabilir”

&nbsp;

Karmakarışık bir
 dünyada yaşıyoruz. Gün içinde uğraştığımız, çaba gösterdiğimiz, sabrımızı
 sınayan binlerce olayla karşı karşıya geliyoruz.

Hal böyle olunca insanın
 kendine vakit ayırması son derece önemli bir hal alıyor.

&nbsp;Her gün, yorucu işler, aile sorumlulukları,
 arkadaşlarımızla geçirilen zaman ve diğer birçok aktivite ile doluyuz. Kendimize
 zaman ayırmak, stresi azaltır, zihinsel sağlığımızı ve genel refahımızı iyileştiriyor.

Peki bunu nasıl
 yapacağız?

Bence kendimize vakit
 ayırmak için günlük rutinimize belirli bir zaman dilimi ayırmamız gerekiyor.

&nbsp;Bu süre içinde, kendimize odaklanmalı,
 zihnimize ve bedenimize bakmalıyız. Kendimize vakit ayırmak, fiziksel egzersiz
 yapmak, yoga yapmak veya meditasyon yapmak gibi rahatlatıcı aktiviteler yapmak
 için mükemmel bir fırsat yaratabilir.

Aslında, kendimize
 zaman ayırmak için hobilerimizi, ilgi alanlarımızı ve tutkularımızı takip etmek
 de bence çok önemli.

İlgi alanlarımız bir
 enstrüman çalmak, resim yapmak, yazı yazmak, yemek yapmak, bahçe işleri yapmak
 veya diğer birçok seçenek olabilir. Bu olgular, zihnimizi oyalamanın, meşgul
 etmenin yanı sıra aslında bizi mutlu ediyor ve kendimizi daha iyi hissetmemizi
 sağlıyor. 

Kendimize vakit
 ayırmanın başka artıları da var tabii ki. Vakit ayırıyoruz diye illa ki yeni
 bir şeyler öğrenmek, bir başka olguda yorulmak zorunda da değiliz.

Kendimize zaman
 ayırmak, dinlenmek ve yenilenmek için de önemlidir. 

Uyku, vücudumuzun ve
 zihnimizin iyileşmesi için gereklidir ve yeterli uyku almak, kendimizi daha iyi
 hissetmemize yardımcı hale geliyor.

Bunu yapabilmek arkadaşlarımızla
 ve sevdiklerimizle birlikte olmak için de zaman ayırmamızı sağlıyor. Sosyal
 bağlarımızı güçlendirmek, bizim için önemlidir ve hayat kalitemizi arttırır.
 Bunu başarabilen herkes aslında söylediklerimin ne anlama geldiğini daha iyi
 anlıyordur.

Gün içinde kendimizle
 baş başa kalabilmek aile, arkadaşlar ve diğer insanlarla olan ilişkilerimizi
 güçlendirmemize de yardımcı oluyor. Bunu yapabilmek, hayatımızdaki diğer
 insanlara zaman ayırabilmemiz için zorunlu aslında. Bu vakit ayırma sosyal
 bağlarımızı güçlendirmek, kendimizi mutlu hissetmemize ve hayatımıza anlam katıyor.

Sadece vakit ayırmak
 deyip geçmeyin yani. 

Bedenimize zaman
 ayırmak, fiziksel sağlığımızı korumak, iyileştirmek ve zihnimizin aslında bize
 neler fısıldadığını duymak için harika bir deneyim. Bunu denediniz mi
 bilmiyorum ama insanın kendi zihnine odaklanması dünyanın en güzel şeylerinden
 biri.

Ayrıca kendimize
 ayırdığımız vakitte spor da yapabiliriz. Egzersiz yapmak, vücudumuzun
 güçlenmesine, enerjik hissetmemize ve stresi azaltmamıza yardımcı olur.

Kaldı ki düzenli
 egzersiz yapmak, kalp sağlığını, kemik yoğunluğunu, kas kütlesini ve bağışıklık
 sistemini güçlendiriyor. Bunlar araştırmalarla sabit aslında. Ve bildiğimiz
 şeyler. Sadece bedensel sağlık değil aynı zamanda zihinsel sağlığımızı da güçlendirmiş
 oluyoruz böylece. Zihinsel sağlığımızı korumak için de kendimize zaman ayırmak
 önemlidir. &nbsp;Hatta hiç düşünmediğiniz
 kadar önemlidir.

Ayrıca, kişisel gelişim
 ve özgelişim çalışmaları, zihinsel sağlığımızı korumak ve geliştirmek için
 harika bir yol.

&nbsp;Kendimize vakit ayırmak, kendimizi tanımak,
 hedeflerimizi belirlemek ve hayatımızdaki önemli konulara odaklanmak için
 fırsat yaratır.

Her gün kaçırdığımız
 fırsatlara hayıflanmak yerine, gün içinde kendimize birazcık zaman ayırarak
 hepsini telafi edebiliriz. 

Umuyorum ki bundan
 sonraki günler hep güzel olur. 

Görüşmek üzere.

Geleneklerin insanların kültürlerini ve geçmişlerini korumak
 için önemli olduğunu düşünüyorum. Gelenekler, insanların birbirleriyle bağlantı
 kurmasına ve aidiyet duygusunu hissetmesine yardımcı olabilir. Ayrıca,
 gelenekler insanların hayatlarında anlam ve amaç bulmalarına da yardımcı
 olabilir. 

Yeni nesille baktığımızda çoğu gelenek hakkında fikir sahibi
 değiller. Büyüklerinden gördüklerini yapıyorlar ama neden yaptıkları konusunda
 bir fikirleri ya da nedeni sorgulamak gibi bir gayeleri yok. Eski zamanlara göz
 attığımızda televizyonlarda oynayan ya da beyaz perdede vizyona giren filmlerde
 Türk kültürüne ve geleneklerine dair motiflere daha çok rastlıyorduk. Bugün
 baktığımızda Türk geleneklerine dair görebildiğimiz tek şey neredeyse sofra
 kültürü. Bu da aşırı uç boyutlarda gerici bir şey olarak yansıtılıyor. 

Son günlerde sosyal medya üzerinde de gündem olan ve
 RTÜK’ten ceza alacak kadar ileriye giden dizilerden bir tanesinde tamda bu
 bahsettiğim nokta yansıtılıyor. Farklı kültürlerde büyümüş iki aile, inanç
 boyutları, değerleri ve geleneklere sahip çıkma açıları birbirinden çok farklı.


Ama dedim ya uç noktalarda… Artık bu kadarı da olmaz
 diyebileceğiniz bir konu kalmadı. 

Geleneklerin korunması, bir kültürün veya toplumun kimliğinin
 ve mirasının devam etmesi için önemlidir. Gelenekler, bir toplumun tarihini,
 değerlerini, inançlarını, ritüellerini ve diğer kültürel özelliklerini
 yansıtır. Bu nedenle, bir kültürün gelenekleri, o kültürün varlığını ve
 sürekliliğini sürdürmesine yardımcı olur.

Geleneklerin korunması, geçmişten günümüze aktarılan
 kültürel değerlerin gelecek nesillere aktarılmasını sağlar. Bu nedenle, bir
 kültürün geleneklerinin korunması, o kültürün kimliğinin ve mirasının
 korunmasına yardımcı olur. Gelenekler, bir toplumun bütünleşmesine, ortak bir
 dil ve kültürel bağların oluşmasına ve toplumsal birliğin güçlenmesine de
 yardımcı olabilir.

Niyazi Berkeş, Türkiye'de Çağdaşlaşma adlı eserinde
 gelenekler hakkında “İkinci önemli nokta toplum içinde saygınlık kazanan muallimin,
 gelenek ve alışkanlıkların son güçlü bekçisi olan hoca karşısına konmuş
 olmasıdır.

&nbsp;Bu iki olayı,
 Meşrutiyet döneminin eğitim anlayışının ne olduğunu kavramak için hatırlamamız
 gerekir; terbiye, çocuğu çevresinin etkilerine karşıt yeni bir insan olarak
 yetiştirecektir! Öğretmenin görevi sadece okutmak ve ezberletmek, dayak atmak
 olmayacaktı. 

Fikirce, ahlakça, sanat ve hareketlilik açısından
 yetişeceklerin örnek alacağı bir eğitimci olacaktı. Elişi, oyun, beden eğitimi,
 müzik, yürüyüş okullara ilk kez girmeye başladı.” ifadelerine yer verdi.

İç güzellik, insanların dış görünüşlerinden daha önemli olan
 bir kavramdır. Dış güzellik, geçicidir ve zamanla kaybolabilir, ancak iç
 güzellik, insanın kişiliği, davranışları, düşünceleri ve değerleriyle
 ilişkilidir. İç güzellik, insanların diğer insanlarla olan ilişkilerini, sevgi
 ve saygılarını etkiler. İç güzellik, insanların kendilerini nasıl
 hissettiklerini, kendilerine olan güvenlerini ve kendileriyle barışık
 olmalarını sağlar.

İnsanların iç güzelliklerini ortaya çıkarmak için bazı
 şeyler yapabilirler. İlk olarak, insanlar kendileriyle ilgili olumlu düşünceler
 geliştirmelidirler. Kendilerine değer verdikleri, kendilerini sevdikleri ve
 kendileriyle barışık oldukları zaman, iç güzelliklerinin ortaya çıkmasına
 yardımcı olurlar. İkinci olarak, insanlar başkalarına yardım etmek için zaman
 ayırmalıdırlar. Başkalarına yardım etmek, insanların empati ve anlayış
 duygularını geliştirir ve iç güzelliklerinin ortaya çıkmasına yardımcı olur.
 Üçüncü olarak, insanlar pozitif düşünceleri ve davranışları benimsemelidirler.
 İyimserlik, sevgi ve anlayış, insanların iç güzelliklerinin ortaya çıkmasına
 yardımcı olur.

İç güzellik, insanların ruhunda yer alan bir kavramdır. Dış
 görünüşler önemli olsa da, insanların iç güzelliklerinin de eşit derecede
 önemli olduğunu hatırlamak gerekir. İç güzellik, insanların kendilerini
 sevmelerini, başkalarına yardım etmelerini, pozitif düşünceleri benimsemelerini
 ve dünya üzerindeki olumlu etkilerini artırmalarını sağlar. İç güzellik,
 insanların kendilerini ve diğerlerini sevme kapasitelerinin bir göstergesidir
 ve herkes için erişilebilir bir hedef olmalıdır. Sonuç olarak, iç güzellik,
 insanların hayatındaki en önemli ve kalıcı güzelliklerden biridir. 

İç güzellik, sadece bir kişinin karakteri veya
 davranışlarıyla sınırlı değildir, aynı zamanda bir kişinin düşünceleri ve
 inançlarıyla da ilgilidir. İç güzellik, kişinin içinde bulunduğu zihinsel durum
 ve ruh halinin bir yansımasıdır.

İç güzellik, insanların yaşamlarındaki olumlu etkileri
 sadece başkalarıyla sınırlı değildir, aynı zamanda kişinin kendisine de faydası
 vardır. İç güzellik, insanların mutluluğunu ve hayatlarının kalitesini artırır.
 İç güzellik, insanların kendilerini sevme, saygı duyma ve kabul etme
 yeteneklerini artırır. Bu, insanların kendilerine daha fazla güven duymasına ve
 hayatta başarılı olmalarına yardımcı olur.

İç güzellik aynı zamanda bir kişinin hayatındaki
 olumsuzluklarla başa çıkma becerisini de artırır. İnsanların hayatındaki
 zorluklarla başa çıkabilmeleri, iç güzelliklerini ortaya çıkarmalarıyla
 bağlantılıdır. İnsanların hayatındaki olumsuzluklarla başa çıkabilme
 yetenekleri, insanların zihinsel sağlığına da fayda sağlar. İnsanlar, iç
 güzelliklerini koruyarak, stres ve kaygı gibi zihinsel sağlık sorunlarının üstesinden
 gelebilirler.

İç güzellik, insanların hayatında çok önemli bir rol oynar.
 İç güzellik, insanların karakterlerini, davranışlarını, düşüncelerini ve
 inançlarını yansıtır. İç güzellik, insanların kendilerini sevmelerini,
 başkalarına yardım etmelerini ve hayatta başarılı olmalarını sağlar. İç
 güzellik, insanların hayatındaki olumsuzluklarla başa çıkabilme yeteneklerini
 artırır ve zihinsel sağlıklarını korumalarına yardımcı olur. Bu nedenle,
 herkesin iç güzelliklerini keşfetmesi ve onları koruması önemlidir.

Kabus olarak bahsedildiler, dehşet saçtı başlıkları altında
 değerlendirildiler. Onları tanımayanlar tarafından tehlikeli oldukları
 vurgulandı. 

Bilinmiyor olmaları, kendilerine ön yargıyla
 davranılmalarına yol açtı. Bugünkü konumuz Adıyaman ve Şanlıurfa’da görülen sel
 felaketi sonrasında şehir sokaklarında görülen yılan türü: Damalı Su Yılanı!

Damalı su yılanları(Natrix tessellata) küresel açıdan
 bakıldığında tehdit altında olmayan, ülkemizde de geniş bir dağılım göstererek
 her bölgede, uygun yaşam alanı bulabildiği neredeyse her yerde
 karşılaşabileceğimiz bir türdür. 

Adından da anlaşılacağı üzere sucul yılanlardır. Su
 kenarlarının çevresini, sulak arazileri, uygun çukurlukları tercih etseler de
 tarlalar, otoban kenarları ve kayalık arazilerde de görülebilmeleri mümkündür.

Avlarının büyük bölümünü balıklarla iki yaşamlılar(özellikle
 kurbağalar) oluştururken kemirgenler başta olmak üzere boyutça küçük
 memelilerle beslendiklerini de görebiliriz. Suya besin ihtiyaçlarını gidermek
 için girip 20 dakika su altında durabilirler.

Sırt pulları karinalıdır(çıkıntılı), enselerinde V harfi
 benzeri desen görülebilir, karnının(altının) önü pembemsi, lekeliyken arkası
 koyu renklerdedir. Kuyruk altının tamamen siyah olduğu görülebilmektedir. 

Dillerinin ucundaki almaçlar, havayla yerden gelen kokuları
 alır. Damalı su yılanlarına isimleri, vücutlarının altındaki dama taşlarına
 benzeyen görüntüden esinlenerek verilmiştir. Boyları 1.3 metreye
 ulaşabilmektedir. Dişileri, erkeklerinden büyüktür.

Yılanların zehirli olup olmadığını anlamak uzmanlık
 gerektirmektedir ancak ayırt edebilmenin başlıca yöntemleri vardır. Bunlardan
 biri göz bebekleridir. Zehirlilerin göz bebekleri dikey, zehirsizlerin çoğunun
 yataydır. Damalı su yılanlarının yuvarlak olsa da, yarı zehirlidirler. Zehir
 dişleri zehirli yılanlardaki gibi önde değil, arkadadır. 

Serumlarında kanamayı durdurucu maddelerle kanı
 pıhtılaştırarak avının dokusuna kan akışını azaltıp oksijen ihtiyacının
 karşılanamamasına bağlı doku ölümü gerçekleştirir.

&nbsp;Elbette ki özellikle
 zehir içeriği ve diş pozisyonundan dolayı insanlar için riski bulunmamaktadır.
 Çünkü bahsedilen zehir miktarı, büyük memeliler için yeterli değildir. Az önce
 bahsettiğim avlarından balık, kurbağa gibi küçük canlılarda etkilidir. 

Birçok canlı gibi yılanlar da savunma yöntemleri
 geliştirmişlerdir. İlk amaçları, yem olmaktan kurtulmaktır. Zehirli yılanlar
 dâhil, tehditle karşılaşınca kaçmayı seçerler. Taklitçiliği ve kamufle olma
 yeteneklerini kullanırlar. 

Yetersizse, korkutmaya, ses çıkarmaya, yükselmeye başlarlar.
 Damalı su yılanları ciddi tehdit altında hissettiklerinde “çok” nadiren
 ısırabilirler. Savunmada kullandıkları karakteristik davranışlarından biri, ölü
 taklidi yapmaktır. Kaçamayacağını anladığında vücutlarını döndürür, başlarını
 yan tutar, dillerini çıkarırlar.

&nbsp;Eşzamanlı olarak
 vücut açıklığından oldukça rahatsız edici, kokulu salgı çıkarırlar,
 ağızlarından kan sızdırıp tehlike geçene kadar hareket etmeden öylece kalır,
 ölü izlenimi verirler.

Çiftleşme mevsiminde(mart-nisan) birlikte dolaşırlar, tek
 seferde 10-30 yumurta bırakabilirler. Ekimden nisana kadar kış uykusuna
 yatarlar.

Yaşam alanlarının tahribi, görüldükleri yerde öldürülmeleri,
 trafik kazaları, atık sular, kirlilik gibi sorunlar, en büyük
 tehditlerindendir.

Bu yazıdan sonra tanımış olduğunuz damalı su yılanlarıyla
 ilgili yalan yanlış bilgilere inanmayıp onlara zarar verecek her türlü
 hareketten kaçınmanızı dilerim.

Son zamanlarda fark ettiğim, dikkatimi çeken bir şey oldu.
 İnsanlar modernliğin içerisine gelenekselliği yerleştirmeye başladı. Geleneksellik,
 toplumda geçmişte var olan değerlerin, kültürün ve geleneklerin korunması ve
 sürdürülmesi anlamını taşır. Geleneksellik kavramı aslında birçok toplumda
 önemli bir rol oynar. 

Ancak, günümüz dünyasında geleneksellik ile modernlik
 arasında bir sorun yaşanıyor. Gençler ve yaşlılar arasında yaşanan gerilimler
 gibi düşünün. Geleneksellik, birçok kişi için güvenlik ve istikrarın bir
 sembolü haline geldi aslında. 

Biz, geçmişte var olan değerlerin, normların ve geleneklerin
 korunmasına ihtiyaç duyuyoruz bir bakıma. Bunun yanı sıra, geleneksellik, bir
 toplumun kültürünün ve tarihinin korunması için de önemli ve biz bunu da
 biliyoruz.

Geleneksellik sayesinde geçmişteki kuşakların deneyimleri
 gelecek nesillere aktarılıyor. Kültürümüzü böyle yaşatıyoruz. Fakat son
 zamanlarda siz de fark etmişsinizdir ki artık birlikte geleneksellik ve
 modernlik arasında bir çatışma ortaya çıkmaya başladı.

&nbsp;Modernleşme, birçok
 toplumda hızlı bir şekilde gerçekleşirken, bazı geleneksel değerler ve normlar
 kaybedilmeye başlandı. Özellikle gençler, geleneksel değerleri ve normları
 yeterince önemsememeye başladı gibi görünüyor.

Gelenekselliğe dönüş, zaman zaman farklı anlaşılsa da modern
 dünyada geleneksellik ve modernliği bir araya getirmeye çalışan bir yaklaşım
 olarak görülebilir. Bu yaklaşım, geleneksel değerleri ve normları modern yaşam
 tarzıyla birleştirerek, toplumların kültürlerini ve tarihlerini korumayı hedefliyor
 aslında. 

Örneğin, gelenekselliğe dönüş, geleneksel el sanatlarının
 modern tasarımlarla birleştirilmesi veya yerel yemek tariflerinin modern
 restoranlarda sunulması gibi şekillerde hayatımızın içine girmeye başladığı
 varsayılabilir. Aslında burada bir denge konusu var. 

Geleneksel olana dönmek, modern olanı ve geleneği
 birleştirerek toplum içerisinde bir denge kurmayı hedefliyor. Aslında
 geleneksele olan dönüş insanların modern bir çevrede yaşarken aynı zamanda
 geçmişini ve kültürünü hatırlamasını, unutmamasını da sağlıyor diyebiliriz. 

Tabii ki her işin zorluğu olduğu gibi moderni ve gelenekseli
 birleştirmek de kolay değil. 

Gelenekselliğe dönüş düşüncesi aslında herhangi bir kültür
 ya da toplum için uygulanabilir. Sadece bizim kültürümüzde değil, pek çok
 kültürde el sanatları, yerel yemek ve geleneksel giysiler kültürün bir parçası
 haline geldi. Gelenekselliğe dönüş düşüncesi, bu değerleri modern bir tasarımla
 birleştirip, modern zamanların beğenisine sunabiliyor. Bu yolla geleneksel
 değerler korunurken, modernliğin ihtiyaçları da karşılanmış oluyor.

Aynı zamanda bu düşünce sadece kültür ve tarih değerlerini
 korumuyor aynı zamanda ekonomik açıdan da farkına varamadığımız yollar ve
 kapılar açıyor. Geleneksel ürünlerin yeniden tasarımı, farklı bir formda
 kullanılması, modern formda sunulması, turizm ve kültür turizmi için çok
 önemli.

Bu yolla hem çok sayıda kişiye iş imkanı sunuluyor hem de yerel
 ekonomiye katkı sağlanıyor.&nbsp; 

Geleneksellik ve modernliğin bir arada var olması,
 toplumların kültürlerini ve tarihlerini korumak için önemli bir hal almaya
 başladı. Gelenekselliğe dönüş, bu iki farklı kavramı bir araya getirerek
 toplumlarda bir denge sağlamayı hedeflese de birisinden kopuş yaşanacak gibi
 görünüyor.

Geleneğin ve modernliğin çarpıştığı noktada her toplumun
 kendi geleneksel değerlerini korumak için kendine özgü bir yol izlemesi gerekiyor.
 Geleneksel olarak kültür, değer ve normlar korunurken aslında modernliğin çekişmesini
 engellemek gerekiyor. 

Gelenekselliğe dönüş, modern dünyanın gereksinimlerini göz
 önünde bulundurarak, geleneksel değerleri modern yaşamın içinde yeniden
 tanımlamayı amaçlayan bir felsefe olarak zihinlerimizde mutlaka yer etmeli.

Bu konuda daha sonra tekrar konuşacağız. 

Görüşmek üzere.

&nbsp;

Farklı filmler, farklı insanlara hitap eder. Kimi insanlar
 romantik komedilerden hoşlanırken, kimi insanlar bilim kurgu filmlerini tercih
 eder. Ancak film seçimi yaparken dikkat edilmesi gereken bazı faktörler vardır.

Öncelikle, film seçerken hangi türden bir film izlemek
 istediğinize karar vermeniz önemlidir. Bu, ilgi alanlarınıza, ruh halinize ve
 izlemek istediğiniz türden filmle alakalı beklentilerinize bağlı olacaktır.
 Eğer komedi izlemek istiyorsanız, romantik bir komedi mi yoksa absürd bir
 komedi mi izlemek istediğinize karar vermelisiniz. Bilim kurgu filmlerini
 tercih ediyorsanız, uzayda geçen bir macera mı yoksa gelecekteki dünyayı konu
 alan bir film mi izlemek istediğinize karar vermelisiniz.

Bunun yanı sıra, film seçimi yaparken filmin oyuncuları,
 yönetmeni ve senaristi gibi faktörleri de göz önünde bulundurmanız önemlidir.
 Bu faktörler, filmin kalitesi hakkında size fikir verebilir. 

Film seçimi yaparken eleştirileri okumak da faydalı
 olabilir. İzlemek istediğiniz filmle ilgili eleştirileri okuyarak, filmin
 beklentilerinize uygun olup olmadığı hakkında bir fikir edinebilirsiniz. Ancak
 burada dikkat etmeniz gereken nokta, eleştirilerin kişisel zevklerinize göre
 değişebileceğidir.

Tüm bu faktörleri göz önünde bulundurarak, film seçimini
 yapmak daha kolay hale gelebilir. Sonuçta, izlemek istediğiniz türde bir film
 seçtiyseniz, kaliteli bir yönetmen ve oyuncularla yapılmış olması,
 eleştirilerin olumlu olması, filmin sizi tatmin edeceği anlamına gelir. İyi bir
 film izleme deneyimi için, filmleri seçerken özenli davranmanızı öneririm. 

Film seçimi yaparken, öncelikle ne tür bir film izlemek
 istediğinize karar vermelisiniz. Romantik bir film mi izlemek istiyorsunuz,
 yoksa aksiyon dolu bir macera mı? Belgesel mi yoksa komedi mi izlemek
 istiyorsunuz? İzlemek istediğiniz türde bir film belirledikten sonra, filmin
 konusu, oyuncuları, yönetmeni ve senaristi hakkında araştırma yapabilirsiniz.

Filmin konusu, filmi izleyeceğiniz süre boyunca sizi etkileyecek
 en önemli faktörlerden biridir. İzlemek istediğiniz film, konusu itibariyle
 ilginizi çekmeli ve sizi meraklandırmalıdır. Eğer film konusu size ilginç
 gelmiyorsa, filmin geri kalanını izlemek zorlayıcı olabilir.

Filmin oyuncuları, yönetmeni ve senaristi de film seçimi
 yaparken dikkat etmeniz gereken faktörlerden biridir. İyi bir oyuncu kadrosu,
 filmi daha kaliteli hale getirebilir ve filmi izlerken daha fazla keyif
 almanızı sağlayabilir. Yönetmen ve senarist de filmin kalitesi açısından
 önemlidir. İyi bir yönetmen, filmi görsel açıdan daha etkileyici hale
 getirebilirken, iyi bir senarist de hikayenin daha derinlemesine işlenmesini
 sağlayabilir.

Eleştirileri okumak da film seçimi yaparken faydalı
 olabilir. Ancak burada dikkat etmeniz gereken nokta, eleştirilerin kişisel
 zevklere göre değişebileceğidir. Bir eleştirmenin beğendiği bir film, sizin
 hoşunuza gitmeyebilir. Bu nedenle, eleştirileri okurken objektif olmaya çalışın
 ve kendi zevklerinizi de göz önünde bulundurun.

&nbsp; 

&nbsp;

Ramazan Ayı’nın gelmesiyle birlikte daha fazla müzik
 dinlemeye başladım. Müzik dinlemek, insanların hayatında önemli bir yere sahip fark
 ettiyseniz.

Birçok insan için stresi azaltmak, ruh halini yükseltmek ve
 duyguları ifade etmek için bir araç olarak kullanılıyor. Müzik dinlemeyi
 seviyorum çünkü ne yaşarsam yaşayayım, hangi modda olursam olayım o an ruh
 halime uygun bir müzik türü bulabilirim. 

Örneğin, dinlenmek ve rahatlamak istediğimde yavaş ve
 huzurlu müzikler dinlerim. İş yaparken konsantre olmak istediğimde ise sözsüz
 müzik tercih ederim.

Ayrıca, müzik dinlemek benim için aynı zamanda bir kaçış yolu
 haline geldi.

&nbsp;Müzik dinlemek kendi
 hayal dünyama yönelmemi ve stresten uzaklaşmamı sağlıyor. 

Hatta bazen, müzik dinlerken bir kitap okumak veya resim
 çizmek gibi diğer yaratıcı aktiviteleri de bir arada yaparım.

Benim için değil ama müzik birçok insan için hislerini ifade
 etmenin bir yolu da olabilir. 

&nbsp;Şarkı sözleri,
 hislerimizi ve deneyimlerimizi dile getirmekte yardımcı olabilir. 

&nbsp; 

&nbsp; 

&nbsp; 

&nbsp;

Doğru karar vermek, herkesin hayatında karşılaştığı önemli
 bir konudur. Karar vermek, birçok faktörü dikkate almayı gerektirir ve zaman
 zaman zorlu bir süreç olabilir. Ancak, doğru kararları vermek öğrenilebilir bir
 beceridir ve iyi bir karar verme süreci uygulayarak başarılabilir.

Doğru karar vermek için ilk adım, durumu analiz etmektir.
 Karar vermeniz gereken durumu iyice analiz edin ve tüm faktörleri ve sonuçları
 düşünün. Neden bu kararı vermeniz gerektiğini ve ne gibi sonuçlar
 doğurabileceğini anlayın. Bu adım, durumunuzu anlamak ve seçeneklerinizi
 belirlemek için önemlidir.

Seçeneklerinizi belirledikten sonra, her bir seçeneği kendi
 içinde değerlendirin ve avantajları ve dezavantajları hakkında düşünün.
 Duygularınızın etkisi altında kalmamaya çalışın ve kararınızın uzun vadedeki
 sonuçlarını düşünün. Bazı kararlar kısa vadede iyi gibi görünebilir ancak uzun
 vadede yanlış olabilir. Bu nedenle, karar vermeniz gereken durum hakkında
 başkalarının görüşlerini dinleyin ve farklı bakış açıları size daha fazla fikir
 verebilir.

Karar vermeniz gereken durumda içgüdülerinizi de dinleyin.
 Bazı durumlarda, içgüdüleriniz size doğru yolu gösterebilir. Ancak,
 içgüdülerinize güvenirken, akıl yürütme ve mantık yürütme becerilerinizi de
 kullanmayı unutmayın.

Kararınızın risklerini ve fırsatlarını da değerlendirin.
 Hangi seçeneğin daha az riskli olduğunu ve hangi seçeneğin size daha fazla
 fırsat sunabileceğini düşünün. Tüm faktörleri ve sonuçları dikkate alarak,
 kararınızı verin. Kararınızı verirken güvenli olun ve kararınıza sadık kalın.

Doğru karar vermek, zaman, çaba ve sabır gerektiren bir
 süreçtir. Ancak, doğru kararlar vermek için kullanabileceğiniz birçok strateji
 ve teknik vardır. Bu stratejileri kullanarak, doğru kararları vermek için
 gereken becerileri geliştirebilirsiniz. Sonuç olarak, doğru karar vermek,
 hayatınızda önemli bir rol oynar ve doğru kararları vermek için zaman ayırmanız
 ve doğru bir karar verme süreci uygulamanız önemlidir.

&nbsp;İslam Alemi’nin tüm
 yıl boyunca beklediği, on bir ayın sultanı Ramazan Ayı’na kavuştuk.
 Çocukluğumdan beri ilgimi çeken bir şey var. Bugün biraz bu konu hakkında
 konuşmak istiyorum.

Eskiden bayramlarda anne babama gider heyecanlı olup
 olmadıklarını sorardım. Kendimle kıyaslayınca aslında çok heyecansız
 geliyorlardı bana. Sanki normal bir günmüş gibi davranıyorlarmış gibi
 hissediyordum. 

&nbsp;Fakat büyüdükçe bende
 de bayram heyecanı eskisi gibi kalmadı. Bunu herkes yaşıyordur zaten. Fakat tüm
 bunların sonrasında fark ettiğim bir şey var ki, insanların heyecanı Ramazan
 Ayı’na karşı aynı kalıyor. 

Ramazan Ayı’nın gelmesi herkeste, inanan herkeste bir
 heyecan yaratıyor. Ramazan Ayı’nın öncesinde yapılan hazırlıklar, koşturma, o insanın
 yerinde duramama hali benim dikkatimi çok çekiyor. Büyük-küçük herkesin bu
 heyecanı hala yaşaması bana çok keyif veriyor.

&nbsp;Ramazan Ayı ile
 ilgili en sevdiğim şeylerden biri, iftar sofrasında beklenen son on dakika. Hani
 sofrada herkes otururken, ezanın okunmasını beklediğin, sabırsızlandığın o
 anlar her zaman çok heyecanlandırıyor beni.

Küçük yaştayken iftara saatler kala pide sırasına girerdik.
 O zamanlar şu an görülen pide kuyruklarından çok daha kalabalık olurdu
 fırınların önleri. Yaklaşık iki saat kadar sırada beklerdik.

O sırada muhabbet ederdik, yeni insanlarla tanışırdık, iftar
 saatini beklerdik. İftara on beş dakika kala koşa koşa evimize dönerdik
 ellerimizdeki sıcacık pidelerle. Şimdi böyle bir sıra da yok, o sırada beraber
 bekleyeceğimiz arkadaşlarımız da yok. 

Aramıza mesafeler girdi, iş temposu hepimizi farklı
 şehirlere attı. Bugün yanımızda olan arkadaşlarımızla iş ve ev işleri arasında
 koştururken, ne yazık pide sırasında bekleyebileceğimiz bir saatimiz bile
 kalmıyor.

Hatta birbirimize bile çok az vakit ayırabiliyoruz.

&nbsp;Ramazan Ayı’nın
 gelmesine sevinmekle ilgili şöyle bir şey okudum, sizlerle de paylaşmak
 isterim:

“Hz. Peygamber (s.a.v) Ramazan ayının gelişine sevinmiş ve
 ashabını müjdelemişler. Sahabeler de bu ayın girişiyle sevinmiş ve birbirlerini
 müjdelemişler. Zira Ramazan’ın gelişine sevinmek imandandır. Çünkü mü’minin
 kalbi iman ve ibadetle huzur ve neşe bulur, mutlu olur. Bunun için vakitleri
 fırsat bilir. Bir avcı maharetinde ibadet vakitlerini gözetir. Gözettiği
 fırsatlardan birisi de ramazan vakitleridir. Ramazan, her samimi kulun
 özlemidir… Evet bu güzel aya kavuştuğumuz için sevinçliyiz. Nasıl sevinmez ki
 Müslüman?

Ramazan Kur’an ayıdır. Kerem ve bağış ayıdır. Şeref ve
 itibar ayıdır. İnsana şeref, onur, yücelik kazandıran aydır. Ayların
 sultanıdır. Rahmet ve mağfiret ayıdır. Cehennemden kurtuluş ayıdır.

Öyle bir ay ki, gecesi ayrı bereketli, gündüzü başka bir
 bereketli, ibadeti bereketli, zikri bereketli, sevabı bereketli, selamı
 bereketli, duası bereketli, iftarı ve sahuru bereketli… Bereketin bol olduğu
 bir aydır. Bu ayın gelişine sevinmek Müslüman’ın vasfıdır. Gelince de bu ayda
 hayır ve hasenatla ahretine azık hazırlamak en önemli görevidir. Bağışlanmadan,
 bağışlanmak için gayret etmeden bu imkânı elinden kaçıran büyük bir mahrumiyet
 yaşamış demektir. Bu ayda rahmet, yağmur damlaları gibi üzerimize yağar. Rahmet
 yağmurundan kaçan kişi talihsizdir. Bu rahmet yağmuru, kişinin gönlünü
 temizler, kalbini onarır, aklını nurlandırır, hayatını bahar çiçekleriyle
 donatır. İnsan kendisini bundan nasıl mahrum eder? Ekmekten, sudan, havadan
 daha çok muhtaç olduğumuz rahmetten kim kendisini mahrum bırakmak ister?

İşte rahmet ayı geldi. Ramazan geldi. Sevinçliyiz.

Ramazan, yarı yolda kalanları yolun sonuna ulaştırmak için
 gelir. Yol üzerinde bulunanları teşvik etmek için gelir. Yoldan çıkmış olanlara
 istikamet çizmek için gelir. Yolda kaybedilenleri tedarik etmek için gelir.
 Yolda kirlenenleri arındırmak için gelir. Yola çıkmamaya nefsini, şeytanı,
 çevresini bahane kılanları harekete geçirmek için gelir. Yolda samimi olanlara
 müjdeler vermek için gelir.

Müslüman ramazana kavuştuğuna sevinir. Ramazan kadın erkek,
 genç yaşlı, büyük küçük, yedisinden yetmişine her Müslümanlar için bir neşedir,
 ibadetler için coşkudur, iftar ve infak için heyecandır, cami, kardeşlik,
 birlik ve beraberlik için kültürdür, nesilden nesile taşınan medeniyettir,
 öncekilerle sonrakiler arasındaki iletişimdir. Fani dünyanın, ahrete açılan
 reyyan kapısıdır.”

&nbsp;

Cesaret, hayatımızda çok önemli bir rol oynar. Çünkü
 cesaret, bizi zorluklarla karşı karşıya kaldığımızda harekete geçirir ve
 engelleri aşmamıza yardımcı olur. Cesaret, korkularımızı yenmek için gerekli
 olan gücü sağlar.

Cesaret, birçok farklı şekilde ortaya çıkabilir. Örneğin,
 bazı insanlar cesaretlerini fiziksel zorluklara karşı gösterirken, diğerleri
 duygusal veya zihinsel zorluklarla başa çıkmak için cesur olabilirler.
 Cesaretin kendisi, aslında korkularımızla yüzleşmek ve onları yenmek için
 gereken güç ve iradeyi bulmaktır.

Ancak, cesaret bazen zor bulunabilir. Kendinize veya
 sevdiklerinize zarar verme korkusu gibi korkular, bazen cesaretinizi bulmanızı
 engelleyebilir. Ancak, cesaret, korkuları tamamen yok etmek değil, onlarla başa
 çıkmak için gerekli olan gücü sağlamaktır.

Cesaretin bir diğer önemli yönü, başkalarına ilham
 vermesidir. Cesur bir davranış, diğer insanlara da cesaret verir ve onların da
 benzeri durumlarda cesur olmalarını sağlar. Bu nedenle, cesaret sadece kendimiz
 için değil, aynı zamanda başkaları için de önemlidir.

Cesaret hayatımızın her alanında önemli bir rol oynar. İster
 fiziksel, ister duygusal veya zihinsel zorluklarla karşılaşın, cesaretimizi
 kullanarak engelleri aşabiliriz. Aynı zamanda, cesaretimizle başkalarına da
 ilham verebilir ve onların da cesur olmalarını sağlayabiliriz.

Cesaret göstermek kolay değildir. Birçok insan, hayatları
 boyunca cesaret göstermek için birçok zorluğun üstesinden gelmek zorunda
 kalırlar. Örneğin, bir kişi iş değiştirmek veya bir ilişkiyi sonlandırmak gibi
 zorlu kararlarla karşı karşıya kalabilir. Bu tür kararlar, korkularımızla
 yüzleşmek için gereken cesareti göstermemizi gerektirir.

Cesaret aynı zamanda bir alışkanlık haline getirilebilir.
 Küçük cesur adımlar atarak, daha büyük zorluklarla başa çıkmak için gerekli
 olan gücü ve özgüveni kazanabiliriz. Cesur bir davranışta bulunarak, kendi
 kendimize "Bunu yapabilirim" demeyi öğrenebiliriz. Bu, cesaretin
 bizim için doğal bir parçası haline gelir ve her seferinde daha da cesur olmak
 için bize güç verir.

Cesaret ayrıca bir öğrenme sürecidir. Her başarısızlık, yeni
 bir fırsat olarak görülebilir ve cesaretimizi geliştirmek için kullanılabilir.
 Her zorluğun üstesinden geldiğimizde, daha güçlü ve daha cesur oluruz.

&nbsp;Cesur olmak,
 korkularımızla yüzleşmek, engelleri aşmak ve hayatımızda daha iyi bir yön
 çizmek için gereken gücü sağlar. Cesaret, bir alışkanlık haline getirilebilir,
 bir öğrenme sürecidir ve diğer insanlara da ilham verir. Cesur olmak,
 hayatımızda büyük bir fark yaratır ve bizi daha mutlu, sağlıklı ve başarılı bir
 insan yapar.

&nbsp;Bir düzenin
 içerisinde, insanın yanlışını anlaması çok uzun zaman alabiliyor. Çünkü sıradan
 bir düzen aslında hata barındırmaz. Hatayı örter.

İnsan bir düzen oluşturmadan önce sıkıntı yaşasa da bir
 ortamda aynı zorluğu ve acıyı paylaşan insanlar aslında alışma hızını
 artırıyor. 

&nbsp;Gerçekten birbirine
 benzeyen insanlar, birbirinin halinden daha iyi anladığı için bir şeyleri
 düzeltme hızları da aynı oranla yükseliyor. Bugün bir şeye karar verirken, bir
 adım atmayı düşünürken zihnimizin bizi durdurma sebebi de bu.

Ya gittiğimiz yerde bize benzeyen insanlar yoksa?

&nbsp;İşte o zaman yeni
 düzene ayak uydurmak, belki de o insanlara benzemek zorunda kalacağız. Bu bir
 bakıma bugüne kadar elde ettiğimiz her şeyin üstüne bir çizgi çekmek, üstünü
 örtmek anlamına da gelir. 

&nbsp;İyi de hiç mi adım
 atmayacağız? Hiç mi dengeleri değiştirmeyeceğiz? 

Tabii ki yapacağız. Yoksa insan olmanın da bir manası
 kalmaz. İnsan bir yerde çakılı bir şekilde kalamıyor. 

İlla ki düzenin bir çıkıntısı insanı etkiliyor. Ve tabii ki
 bunlar değiştirilmeli.

Gitmek kadar kalmak da cesaret ve azim isteyen bir duygu
 aslında. Ama bugüne kadar gitmek hep daha kolay olduğu için, daha cesaret
 gerektiren bir şey olduğunu düşündük. Kimileri gitmenin kaçmakla aynı şey
 olduğunu düşünürken, kalanların verdiği mücadeleleri yücelttik; bazen de gidenlerin
 çok büyük savaşlara girdiğini, kalanın düzeninin değişmediğini düşündük.

Oysa gitmek de kalmak da çok büyük mesele.

Aklın kalarak gitmek apayrı bir savaş. Aklın orada değilken
 kalmak da en az gitmek kadar büyük bir savaş.

Keşke her iki seçimde de incitmeme şansımız olsaydı. Fakat
 bugün seçtiğimiz her yol birilerini incitecek.

Kendimiz için kalmak da gitmek de ayrı bir savaşken, aslında
 asıl amacımız geride bıraktıklarımıza karşı canımızı bir kez daha acıtmayacak
 bir yol seçmek oluyor. 

İşte tam da bu yüzden daha zorlu bir süreç bu.

Daha önce geride bıraktıklarımız hakkında konuşmuştuk. İnsan
 geride bıraktıklarına öyle üzülüyor ki, gittiği yer bile karmakarışık bir hal
 alıyor.

Bu yüzden giderken de kalırken de bir şeylerin karışmasını
 engellemek gerekiyor. Bir şeylerin düzene girmesi, seçimlerimizi etkilese de
 etkilemese de yapmak lazım.

Çünkü insan dönüp ardına baktığı zaman kırmadan, incitmeden
 ve tabii ki kırılmadan ilerlemeyi hak ettiğini fark ediyor.

&nbsp;Bugün bize
 yapılanları, aynı şekilde bizim başkalarına yaptıklarımızı aklımızdan bir
 saniye çıkarmadan, incitmeden ama ödeşmeyi de ihmal etmeden adım atmaya devam
 edeceğiz.

&nbsp;Öç almak, kin tutmak
 bize yakışmasa da ödeşmek herkese yakışır. Aynı zamanda adettendir. 

İşte tam da bu sebeple, bu saatten sonra attığımız her adım,
 tıpkı sizinkiler gibi akıllıca ve üzerinde günlerce düşünülmüş olacak. 

Mutlaka görüşeceğiz. İllaki ödeşeceğiz.

Kendinize iyi bakın.

Önüne
 geçilebilmesi için çeşitli politikalardan söz edilir, sıkı tedbirler, korunma
 yolları… 

Çeşitli
 bölgelerde mücadelesi yıllardır süregelse de sonu bir türlü gelmeyen, azalmayan
 bir hastalık. 

Bugünkü
 konumuz evcil ve yabani olması fark etmeksizin, çift tırnaklı dostlarımızın baş
 belası: Şap!

Ülkemizde en
 çok karşılaştığımız evcil çift tırnaklı hayvanlara sığır, koyun, keçi, domuz
 gibi örnekleri verebiliriz. Atlar, kediler, köpekler bu başlık altına girmez! 

Bu hayvanların
 yanında yaban hayatında söz konusu olan geyik gibi 70’ten fazla çift tırnaklı
 hayvan türü vardır.

Şap hastalığı,
 akut şekilde hastalık yapıp ölümlere neden olabilen bir RNA virüsü kaynaklıdır,
 viral hastalık olarak geçer. 

7 farklı alt
 tür çeşitliliği bulunan şap virüsü, özellikle etkilediği popülasyonun büyüklüğü
 ve kendisinin mutasyona uğrama, replike ve adapte olma yeteneği göz önüne
 alındığında, hızlı bulaşıcılığı da beraberinde getirir.

&nbsp;Yavru ve gençlerde ölüm oranı erginlere göre
 daha yüksektir.

Hastalık
 genelde direkt temas ile bulaşır. Solunumla, deri, salgı bezlerinin ürünleriyle
 bulaş, en çok görülenlerdir. 

Dışkı ve karkasta
 bir süre boyunca bulaşıcılığını kaybetmez.

&nbsp;Süt sağım ekipmanları, hayvan taşımacılığında
 kullanılan araçlar, kontamine suyla yem, çiftleşme, enfekte canlıların
 ürünleri, hayvan pazarları ve hareketleri de yayılmanın önüne geçilmesi
 açısından dikkate alınması gereken önemli etkilerdendir. 

Zira bu virüs,
 rüzgârla bile kilometrelerce uzağa taşınabilmektedir.

Enfekte olan
 canlılarda veya 2-15 günlük kuluçka döneminde sütte, dokularda, sperma ve
 ovumda virüse rastlanabilir. 

Boğa sperması,
 belirtiler ortaya çıkmadan enfeksiyonu yayabilir. Suni tohumlama yapılması,
 virüsün yayılmasına neden olur.

Solunum
 yoluyla alınan virüs, ağızda çoğalıp dolaşıma ve lenfatik sisteme katılır. Meme
 ve tükürük bezlerine, kaslara (özellikle kalp kasına) ulaşır. Ateş ve iştahsızlık
 ile başlayıp ağız, meme ve ayakta çeşitli lezyonlar oluşturur. Ayakta doku
 bozukluklarını fark etmek görece daha kolaydır çünkü beraberinde topallığı
 getirir. 

Dil
 katmanlarında soyulmalar başlar; dilde, damakta ve bazen dudakta aft benzeri
 oluşumlar görülür. Bu durum ülser halini alabilir. Hayvanlarda ağız içinde
 veziküller (kabarcıklar) dikkat çeker. Salivasyon(tükürük salgısında artış)
 gözlenir. Burun akıntısı başlar, ağızdan ip gibi uzayarak akan salya görülür.
 Hayvan gebeyse düşük yapabilir.

Temas eden
 insanlara ciddi zararı yoktur. Hafif grip belirtileri, ağızda, ayak tabanında
 kabarcıklar, vücutta deri döküntüleri gözlenebilir.

Canlı
 ağırlıkta, et ve süt veriminde düşüşlere, ticari kayıplara, iş gücü kaybına,
 işletme gelirinde yüksek oranda azalmaya yol açar.

Veteriner
 hekim uygun tedaviyi uygulayarak hastalığı kontrol altına almaya çalışır.
 Aşılama ve kesim gibi yollarla hastalığın ve yayılmasının önüne geçmeyi
 hedefler. Yönetmeliklere uygun şekilde aksiyonlar alınır, karantina uygulanır,
 geniş çaplı dezenfeksiyonlar gerçekleştirilir.

Hastalıktan
 önce, periyodik olarak aşılamanın ve sağlık uygulamalarının yapılması
 gerekmektedir.

Gerekli
 bilinçlendirmeyi sağlayarak bu hastalığı büyük oranda önleyebiliriz!

&nbsp;

Dün bir fikrin, bir icadın ortaya çıkması üzerine birkaç
 planımızı değerlendirmiştik. 

En son bir alan oluşturmak üzerine konuşmuştuk. Bu alanı
 yaratabilmeniz için gerekli olanları da sıralamıştık. 

Engelleri kucaklamamız gerekiyor demiştik hatta.

Hayat gerçekten engellerle dolu. Daha önce de altınız
 çizmiştik; bazıları bu engelleri aşar bazıları görmezden gelir bazıları da o
 engeli düşündüğü, gördüğü anda vazgeçer yürümekten. 

Bu konunun üzerine gitmek gerekiyor. 

İnsan hatalarıyla gelişiyor. Hatalarıyla öğreniyor. Evet bir
 engelin üzerinden geçmek bazen çok acı verici olabilir ama o acı insanı
 geliştirebilir de. 

Gelelim diğer konulara. Yeniliklere açık olmak gerekiyor.&nbsp; Yeni fikirlere, yeni düşüncelere, yeni sözlere,
 eleştirilere açık olmak gerekiyor.

Hatta açık olmanın ötesinde bunları aktif olarak dinlemek,
 aktif olarak aramak gerekiyor. Yeni maceraları kovalamak gerekiyor.

Bu da risk almak demek aslında. Çünkü her yeni adım bir risk
 demek aynı zamanda. Bir şey seçtiğimiz zaman yanında neler getirebileceğini
 bilmiyoruz. Bu bizi birkaç adım geriye de götürebilir, hiç ummadığımız kadar
 ileriye de taşıyabilir. 

Bunu bilmeden, risk alarak çıktığımız yollar aslında o
 fikirleri oltalamanın yollarından biri.

İşte tam bu risk konusunda bir de risk almayı ve maceracı
 olmayı anlamamız gerekiyor.

Attığımız her adımın risk içerebileceğini söyledik biraz
 önce. Fakat adım atmaktan da korkmamamız gerekiyor. 

Bunun da ayarını tutturmak lazım. Hem hata yapmaktan korkmamalı
 hem de hayatımız pahasına risk almaktan kaçmamız gerekiyor. 

İnsan bunun ayarını kaçırıyor. 

Bizim asıl amacımız bitiş çizgisine hızlı, en hızlı şekilde
 yetişmek değil. Hani engellerden bahsetmiştik ya, o engellerin üzerinden
 atlamak aklımıza gelen ilk çözüm olabilir. 

Fakat bu çözümün doğru olup olmadığı konusunda asla
 düşünmeden hareket etmek de kendimize yeni bir risk oluşturmak olur. 

Karşımıza çıkan engelleri nasıl aştığımız, karşımıza çıkan
 problemleri nasıl çözdüğümüz çok önemli. Bunlar aslında bizi biz yapan şeyleri
 oluşturuyor. 

Hayat yolculuğumuzu, fikir yarışlarımızı öyle ya da böyle
 bitireceğiz. 

O sebeple hızlı davranmaya gerek yok. Yavaş hareket etmek
 faydalıdır bence. İnsan dinlenebilmeli, uyumalı ve yavaşlamalı.

Bazen bazı rüyaların, bazı uykuların ve bazı hayallerin uzun
 süre düşünülen fikirlerden çok daha iyi olduğunu anlamamız lazım.

Hayallerimizin peşine düşmeliyiz. 

Bugün, ağzımız açık izlediğimiz her projenin, keşke benim
 aklıma gelseydi dediğimiz her fikrin peşinden koşabilecek cesareti bulabilmemiz
 lazım.

Hayatımız boyunca hep bir şeylerin peşinden koşacağız. Bir
 şeyleri yapmak için enerjimizi, vaktimizi harcayacağız. Ve tüm bunların buna
 değmesi gerekiyor.

Fikrimiz, her daim bizi ayakta tutabilecek yegâne şeylerden
 biri. Bir hayalin ışıltısı bizi günlerce uykusuz bırakabilir. Tüm
 yorgunluğumuza rağmen çalışmamızı sağlayabilir. 

Unutmamak lazım ki sığ sularda küçük balıklar yüzer; büyük
 balıklar istiyorsanız suyun derinliklerine gitmek gerekiyor.

Önümüzdeki küçük engeller, bizi küçük hedeflere ulaştırıyor.
 Oysa büyük engeller; her daim daha büyük kazanımlar bırakacak bize.

Bu yüzden tüm riskleri göz önüne alarak hareket etmeliyiz
 ama aynı zamanda riske de balıklama atlamamak lazım. 

Seçtiğimiz yollar, önümüze sunulan seçenekler, hedeflerimiz,
 hayallerimiz hem bize bir şeyler getirecek hem de bizden bir şeyler götürecek. 

Önemli olan bu seçimlerden karlı çıkmak.

Aklımızdakilere ulaşabilmek ve ulaşma yolculuğunda keyif
 alabilmek dileğiyle.

Görüşmek üzere.

Fedakarlık, başka bir kişi ya da bir amaç uğruna kendi
 çıkarlarımızdan vazgeçme eylemidir. Bu eylem, birçok farklı durumda karşımıza
 çıkabilir. 

Örneğin, bir arkadaşımızın yardıma ihtiyacı olduğunda,
 ailemizin sağlığı için bizim bir şeylerden vazgeçmemiz gerektiğinde ya da
 toplumsal bir sorunu çözmek için fedakarlık yapmamız gerektiğinde.

Fedakarlık yapmak, bazen zor bir karardır. Kendi
 çıkarlarımızdan vazgeçmek, kısa vadede acı verebilir ve bizim için dezavantajlı
 olabilir. Ancak, uzun vadede, fedakarlık yapmak bize daha büyük bir tatmin ve
 mutluluk hissi verebilir. 

Ayrıca, fedakarlık yaparak diğer insanlarla daha güçlü bir
 bağ kurabilir ve toplumda pozitif bir etki yaratabiliriz.

Fedakarlık yapmak, aynı zamanda kişisel gelişimimize de
 katkı sağlayabilir. Kendimizi başkalarının yerine koymayı öğrenerek empati
 kurabilir, farklı insanlarla iletişim kurmayı öğrenebilir ve kendimize daha
 fazla güven duyabiliriz.

Ama fedakarlık yaparken de sınırlarımızı ve kendi
 sağlığımızı da gözetmemiz gerekiyor. Kendimizi sürekli olarak başkaları için
 feda etmek, bizi tüketebilir ve yorabilir. 

Bu nedenle, fedakarlık yaparken, sınırlarımızı belirlemeli
 ve ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda kendimize bakmayı da öğrenmeliyiz.

Sonuç olarak, fedakarlık yapmak, insanlar arasında daha
 güçlü bağlar oluşturabilen, toplumsal sorunlara çözüm bulmaya yardımcı olan,
 kişisel gelişimimize katkı sağlayan ve daha büyük bir tatmin hissi veren bir
 eylemdir. Ancak, fedakarlık yaparken kendi sınırlarımızı da gözetmemiz
 önemlidir.

Fedakarlık, insanların birbirine yardım etme, birlikte
 hareket etme ve toplumsal sorunları çözme kapasitesini arttırır. 

Özellikle zor zamanlarda fedakarlık yapmak, insanların
 dayanıklılık ve dirençlerini arttırır. Fedakarlık yapmak, insanların
 kendilerini başkalarına adama ve onların mutluluğuna katkıda bulunma arzusunu
 arttırır. Kendilerini başkalarına adayan insanlar, kendilerini daha değerli
 hissederler ve daha anlamlı bir yaşam sürdürürler.

Fedakarlık yapmanın aşırıya kaçması, kişilerin kendi
 ihtiyaçlarını ihmal etmelerine neden olabilir. 

Bu nedenle, fedakarlık yaparken kendi sınırlarını
 belirlemek, kendi ihtiyaçlarını karşılamak ve kendine zaman ayırmak da
 önemlidir. Aksi takdirde, fedakarlık yapmak kişinin kendi sağlığını ve
 mutluluğunu olumsuz etkileyebilir.

Kırklareli

Kırklareli

Köşe Yazıları